16.09.2016
Cuma"Merhaba Elisha! Kendini nasıl hissediyorsun?"
Dengesiz doktorumun yüksek sesiyle yarım uykumdan uyanmak şu sıralar başıma gelmesini istediğim en son şeydi. Ama bendeki bu şans ile bu durumu günde yüz bin defa yaşıyordum neredeyse.
Yaydığı rahatsızlığın ne derecede olduğunu anlaması için yerimde abartı şekilde zıpladığımda, doktor bana pek aldırış etmiyor gibiydi. Gülümsemesini bozmadan yanıma kadar gelip elindeki dosyaya bir şeyler yazmaya başladığında ben istifimi bozmadan onu izliyordum. Belki rahatsız olur ve benden özür diler diye bekliyordum ancak o gülümsemeye ve saçma bir şarkı mırıldanmaya devam ediyordu.
Bu lanet yere gireli yaklaşık altı ay olmuştu. Onları şizofreni olmadığıma inandıramadığım gibi, buradan çıkmama da izin vermiyorlardı. Tek yapılan şeyin bana ilaç verilmesi olduğu için evime gitmeyi teklif ediyordum, hatta sevgilim olduğunu iddia eden Yoongi'nin bana bakmaktan zevk alacağını söylüyordum ancak kimse beni dinlemiyordu. Artık şizofreni bile olmasam, aklımı kaybedecektim.
Yine de son zamanlarda Harry, Taehyung ve Yoongi yanıma çok kez geliyordu ve bana yalnız olmadığımı söylüyorlardı. İmalarından anladığım kadarıyla beni kendilerinin yanımda olduklarına inandırmaya çalışıyorlardı fakat benim Jungkook'u hâlâ gördüğümden birhaberlerdi. Yani, onlara bunu defalarca söylemiştim ama onlar inatla Jungkook'u görmediklerini söyleyip duruyorlardı. Tüm bu detaylar arasında boğulurken kafayı yememek için kendimi fazlasıyla zorluyordum tabi.
"Bana neden inanmıyorsunuz?" sesim tahmin ettiğimden daha güçlü çıkmıştı. Buna şaşırsam bile tepki vermedim ve gözlerimi doktorumun üzerinde tutmaya devam ettim.
"Neye inanmıyoruz Elisha?" bilmemezlikten geliyor olması onu pataklama isteğimi bastırmama izin vermiyordu. Kendimi yorgun hissetmesem onu şimdiye bin defa dövmüş olurdum muhtemelen. Yine de sabırla konuştum.
"Size şizofreni olmadığımı söylüyorum, bana durduk yere ilaçlar veriyorsunuz, neden?"
Duydukları ile yatağıma doğru gelen doktoruma bakmaya devam ettim. Yüzündeki ifadesizlik gittikçe alaycı bir sırıtışa dönüşüyordu. Derken yanıma oturdu.
"Buraya ilk getirildiğinde abin bize durumunu anlattı. Kendi mutfağında birini öldürmüşsün, sonra da öldürdüğün çocuğu sapasağlam görmüşsün, doğru mu?"
Dedikleri ile yutkundum. Üzerinden zaman geçmişti ancak ben hatırladıkça kötü oluyordum. Midemin bulanmaya başladığını hissedince yüzümü buruşturdum. O ise benden bir cevap bekliyordu.
Doktorun söylediklerini kendimce tartınca aşırı mantıksız olduğunu düşünmüştüm. Yani onu deşen bendim ama sonradan tertemiz bir vaziyette karşıma çıkmıştı. Diğerleri de onu hiç görmediklerini söyleyip duruyorlardı. Mesela Yoongi, apartmandaki konuşmamızın hiç gerçekleşmediğini, onun Jungkook'u hiç görmediğini söylüyordu. Ya da Harry, Jungkook ve onu hiç tanıştırmadığımı ve hatta onunla hiç kafeye gitmediğimizi söylüyordu. Onlar Jungkook'u bir kez bile görmemişlerdi ancak ben hep görüyordum. Beni burada, hastanede bile ziyaret ediyordu. Neredeyse her gün gelip benimle sohbet ediyordu. Ama yine o sırada içeriye giren kimse onun varlığını fark etmiyordu bile. Demek istediğim o çok çekici bir erkekti, benim hemşirelerimin de çoğunluğu kızdı. Kimsenin onu görmüyor oluşu bende şüphe uyandırsa da Jungkook bunu güzelce kamufle edip, kendisini bana sakladığını, bu sebepten dolayı kimsenin onun umurunda olmadığı için fark edilmediğini söylüyordu.
Jungkook bir katilken, beni öldürmek üzereyken nasıl da bir anda düzenli ziyaretçim olduğunu merak ediyorsunuzdur. Kendisi ben buraya kapatıldığım ikinci gün geldi. İlk başta yarım kalan işini bitirmeye geldi sanmıştım ama bana durumun düşündüğümden çok daha farklı olduğunu anlattı. Böyle bir olay yaşanmamıştı bile.