60. BÖLÜM: EV

1.8K 104 1
                                    








Ev
Soğuk bir zemine yatırılmış hatıralar gözden uzak kalmalıydı. Elveda demeliydi insana.

Yalanların içinde kaybolmuş biri yalandan ibaret olmaz mıydı?

Kalır mıydı kendinden geriye ?

Bir parça..

Arabadaydık. Planın pususunda yatmış bekliyorduk. Ormandaki evden geleli bir kaç saat olmuştu. Gelirken uyumamıştım. Sanki son defasıymışcasına vedalaşmaktı amacım. Her yeri ezberlemek istercesine bakmıştım. Gözlerim sürekli dışarıdaydı. Ağlamak istiyordum. Bir süredir ertelediğim ağlamalarım sanki bu günü bulmuştu. Ama yine ağlayamazdım. Onunlaydım. Birinin yanında ağlamamam gerekirdi. Zaten pencereye değen asi yağmurlar benim yerime ağlıyordu. Hava bugün beni anlıyordu. Bulutlar bugün bdni anlatıyordu. Beynimde şarkı ritmine girmiş tek kelime yolun sonuydu. İstediği şey gerçekleşiyordu işte. Mutlu olmalıydı. Ben ise mutsuz. Niye mutsuzdum ki ? Bize olan son yaklaştığı için mi ? Biz mi ? Biz bir şey vardı da bunu bir tek ben mi biliyordum? Saçmalıyordum. Biri kalkıp bana saçmalıyorsun dese onu azarlardım. Kızardım, öyle olmadığını söylerdim ama kendimi kandırdığımı çok iyi biliyordum. Ama bir başkasının söylediklerini kabullenmek daha zordu. Kendin bilsen o kadar acıtmazdı. Ben neden hep kanıyordum? Hem de her yerimden ?

" Seviniyorsun herhalde ? " dediğini duydum. Cevap vermek istemedim. Sanki dudaklarım konuşmaya çalışsa ağlamak istediğimi mırıldanacakmış gibi hissettim.

" Ya. Ne demezsin. Öyle bir seviniyorum ki, biraz sonra havalara uçacağım. "

" Bunu hiçbir zaman yapmayacağını ikimizde biliyoruz. " Bir an bu yaptığı genellemeyle ona bakmak istedim. Ona öyle bir bakmak istedim ki, anlamasından korktum. Korkularda olmasa herkes istediği şeyi anında yapmaz mıydı?

" İstediğin oluyor. " dedim gözlerimi cama çevirerek. Asi yağmur damlaları bugün bana özeldi sanki. Bitmesini istediğiniz şeyi artık istemediğinizde anlıyordunuz ki sizde bir şeyler de değişmişti. " Mutlusundur sen. "

" Derdin ne ? " diye sordu bir anda. Bu beklenmedik soru hafızamın bir yerlerinde kilitli kalmaya mahkum soruydu. Açılmamak üzere kapanan, kapanması gereken soruydu.

" Derdim yok. " dedim soğuk bir sesle.

" Söyle kurtul. " dedi bana dönerek. Araba hakimiyetini koruyir aynı zamanda da benimle konuşuyordu. Dönüşte bir mağazaya girmiş ve akşam için özel kıyafetler almıştık. Ne güzeldi ama !

" Bir derdim olmadığını söyledim zaten niye ısrar ediyorsun ki, anlayamıyorum. "

" Asıl ben seni anlayamıyorum. " dedi tamamen bana dönerek. " Ne yapmaya çalışıyorsun sen ? Bu hal değişikliği de ne ? "

" Ne varmış halimde ? " dedim, mağazada benim için seçtiği elbiseyi giymiştim. Elbise diz kapaklarıma kadar iniyor ve vücudumu ikinci bir deri gibi sarıyordu. Tabiki de bacaklarım da onun istediği gibi kalın siyah bir çorap giymiştim. Gün onun günüydü. Karışmamıştım, ne isterse o olsundu. Ne de olsa bir daha böyle bir şey olmayacaktı. Hayatlarımız bu noktadan sonra ayrılacaktı.

Ayrılık yarar mıydı geride kalanlara ?

" Bu bir son değil, yılan. " dedi sinsi bir sesle. Hangimizin yılan olduğunu ona sormak istesem de buna değinmemeye önem vererek susmayı tercih ettim. " Bu onlara karşı olan bir son değil. İnlerine sızmak ve onları çökertmek bir son olabilir ancak. "

MİZANTROP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin