4.Bölüm
Zihnimde tüm zamanlar kasvetli bir gece yarısıdır.
Revon gece yarısı ihtiyacı olan şeyleri almak için eve dönmeye karar verdi. Sadece bunun için değildi tabii ki, sakinleşmek, olanı biteni anlamak istiyordu. Yaşadığı bir şok bitmeden diğeri başlıyordu. Karmaşa hep çevresindeydi ve uzun süre onu bırakacağa benzemiyordu. Arabasına doğru yürüdü ve binip çalıştırdı. Sıradaki şarkı Lionel Richie'den ''Hello'' idi. Bu şarkı onu daha da derin düşüncelere sürüklemişti. Gözlerinin önüne Anna geliyordu. Gerçek adı bu muydu bilmiyordu fakat bir isminin olmaması bile Revon için önemli değildi. Şarkının her sözü onunla karşılaştıkları anı hatırlattı Revon'a...
Sözler : Merhaba
Sana söylemem gerek
Nerede olduğunu merak ediyorum
Ve neyaptığını
Bir yerlerde kendini yalnız mı hissediyorsun
Ya da birileri seni seviyor mu?
Bana kalbini nasıl kazanacağımı anlat
Çünkü hiçbir fikrim yok
Fakat seni sevdiğimi söyleyerek başlamama izin ver
Ritme ayak uydurup şarkıya eşlik ederken bir anda fark etti ki neredeyse evin önündeydi. Kendini böylesine kaptırmış olmasına sırıttı çünkü uzun zamandır bir şeye ilgi hissetmek bir yana, uzun zamandır böyle gülmemişti. Aslında ortada gülünecek pek bir şey yoktu. Genç bir kızın trajik intiharı vardı sadece. Belki de ölüm onları karşılaştırmıştı. Revon'un yaşayan hiçbir şey ile alakası kalmamıştı çünkü. Arabasından indi ve eve girerken kuzgun'un yine pencerede olduğunu gördü. Fakat bugün onun seveceği şeyler yoktu... Bir işaret, bir gizemli olay, bir karmaşa daha istemiyordu. Ama hayvanı rahatsız etmek istemedi ve içeri girdi. Önce üstünü değiştirdi ve siyah takım elbisesini giyip boynuna beyaz fuları geçirdi. Poe böyle yapardı... Sonra en can alıcı kısım gelmişti. Hatıra odasına girecekti. İsminden pek bir şey anlaşılmayabilirdi ama o çok özel bir odaydı.Bu odaya girmeyeli tam tamına bir sene olmuştu. Eskiden her gireceğinde içi rahat olurdu çünkü babası yanındaydı fakat şuan içini kasvet kaplamıştı. Gerçi, ne zaman terk etti ki kasvet bu bedeni? Odanın kolundan tuttu ve derin bir nefes alıp kolu çevirdi. İçeri girdiğinde ışığı açmadan önce karşısında bir ışık huzmesi gördü. Sakin olmalıydı. Canavarlar ışıldamazdı değil mi? Belki bu bir melekti... Işık huzmesinin yakınlaştığını hissetti. Sanki usul usul Revon'a doğru geliyordu. Belki de korkulacak bir şey yoktu fakat bu odanın korkunçluğu yetmiyormuş gibi şimdi bir de ışıklı şeyler ile mi uğraşacaktı? Hemen lambayı açtı. Gitmişti. Yine de birkaç dakika yerinde durup her şeyin kontrol altında olduğuna emin olmak istedi. İki dakika bekledi ve sonra hareket eden bir şey görmeyince odaya girdi.
Odanın kahverengi duvar kâğıtları ışıklar açıkken bile insanı karanlıkta hissettiriyordu. Revon önündeki tavana kadar uzanan dolabın kapaklarını açtı ve içinden bir şişe konyak aldı. Bunu doğru bulmuyordu. Bir mezarlıkta konyak bulunması yanlıştı ama bunu sırf aile geleneği olduğu için devam ettirecekti... Güllerin nerede olduğunu düşünürken bir ürperme yaşadı ve arkasını döndüğünde rüzgâr gibi bir şeyin önünden geçtiğini hissetti. Tanrım, tüm bunlar neydi? Gördüklerimiz ve duyduklarımız bizi yanıltabilirdi peki hislerimiz? Peki bedenimiz? Olan biten her şeyi hissediyordu. Bu odadan kaçıp gitmek istiyordu fakat o gülleri almadan yapamazdı bunu. Sakin olmaya ve korkmamaya çalıştı. Hızlıca bütün dolapları kurcalamaya başladı. Her yeri darmadağın ettikten sonra aradıklarını bir kutuda buldu. Gülleri de aldı ve odadan koşar adımlarla çıkıp kapıyı kapattı. Şimdi sırada en zor görevi vardı. Acaba Anna'yı kurtarabilecek miydi? Yoksa ölümüne şahit olduğu bir kişi daha mı olacaktı? En önemlisi de peşini bırakmayan ışık huzmeleri, aynadaki yansımalar ve seslerdi. Onlardan korkmayıp iletişime mi geçecek yoksa sonsuza dek kaçacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revon'un Mezar Günlükleri
Mystery / ThrillerÜnlü amerikan gotik yazar Edgar Allan Poe'nun gizemli ölümünden sonra bir hayranın her yıldönümünde mezarı ziyaret etmesi ile esrarengiz olaylar başlar ve bu bir aile geleneğine dönüşür. Bu geleneği devam ettiren Revon Powell'ın içine düştüğü karams...