Acı bir dünyadaydım,tek başımaydım.

23 7 6
                                    


6.Bölüm                                                                                                                                                        

   Acı bir dünyadaydım, tek başımaydım.

Uzun süredir içmediği içkinin etkisini ilk dakikalarda görmemişti. Arabasına bindi ve aynadan kendine bakmak istedi ama bir şeyler onu engelliyordu. Sanki yine birilerini görecekmiş gibi hissediyordu. Ama korkularıyla nereye kadar yaşayacaktı? Görülmesi gereken bir şey var ise görülür ve yaşanması gereken şey yaşanırdı. Hayatın kuralı buydu. Kaçmak korkaklara göreydi. Bu hayatta tek başına olduğuna göre ölümden başka korkacak önemli bir şeyi yoktu. Sonunda aynayı hafifçe kendine çevirdi. Gözlerindeki yorgunluğu ve yüzündeki korkuyu fark etmemek mümkün değildi. Kendine bakmaya devam etti. Tıpkı babası gibiydi. Siyah uzun saçları açıktı ve yaşlılık belirtileri olan beyazlar belirginleşmeye başlamıştı. Koyu kahve gözlerinde karanlık vardı. Eliyle önüne gelen saçlarını arkaya attı. Yaklaşık birkaç dakikadır aynaya bakıyordu ve hala bir şey görmediğine göre yolculuğun geri kalanına devam edebilirdi. O an içkinin içine işlediğini anladı. Çok az bir içki ile sarhoş olacak değildi fakat biraz uyuşmuştu. Belki de uyuşukluk korkularının hafiflemesine yardımcı olabilirdi.

 Baltimore, Batı Fayette sokağındaki mezarlığa ulaşmıştı. Arabadan indi ve mezarlığa yakın bir yere park edip ihtiyacı olanları aldıktan sonra arabadan indi. Etrafta kimse gözükmüyordu. Yavaş adımlarla yürümeye başladı. Biraz uyuşmak ona iyi gelmişti. Sabah hissettiği gibi endişeli değildi. Mezarlığa girdi ve Poe'nun mezarına yöneldi. Yaklaştıkça bazı sesler duymaya başladı. Ağlama seslerine benziyordu. Belli ki intihara meyilli kız ondan önce gelmişti. Mezara geldiğinde onu gördü. Konuşuyor ve ağlıyordu. Ne dediği tam olarak belli değildi. Revon'un orada olduğunu hala fark etmemişti. Bir anda ağlamayı kesti ve '' Bana yardım et, tanrım zavallı ruhuma yardım et.'' Dedi. Yalvarışını bile Poe'dan alıntılar ile yapıyordu. Kötü bir halde olduğu barizdi. Eğilip toprağı avuçladı ve koklamaya başladı. Neler dönüyordu burada? 

 Dakikalar geçti ve Revon konuşmaya karar verdi çünkü Anna hala onun yanı başında olduğunu fark etmeyecek kadar delirmiş gözüküyordu. Kıza ne söyleyeceğini bilemiyordu fakat aniden dudaklarından şu cümle döküldü: -Buraya geleceğini biliyordum. Müzede bıraktığın notu gördüm. Yapmak istediğin şey saçmalık. Anna döndü ve baktı. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Üzerinde hala beyaz elbise vardı fakat şimdi bir de eski bir ceket giyiyordu. 

 - Seni hatırladım. Asıl senin burada ne işin var? Ayrıca yapacaklarımdan sorumlu olan sen değilsin. Bitmiş bir haldeyim. Kimsem yok. Tek istediğim Poe'nun yanına gidip ona sığınmak. Sana delilik gibi geliyor olabilir fakat bunu yaptıran deliliğim değil, bunu yapmama sebep olan şey yalnızlık ve güçsüzlük. Zaten yaşayan bir ölüyüm. Benim Annabel Lee'den farkım ne? İkimizi de bu hayat mahvetti. Onun benden tek farkı zaten ölü olması. Bu gece bu fark da yok olacak. 

 Revon kızın söyledikleri karşısında şoka uğramıştı. Yanına gitmek istediği insan zaten ölüydü ve ona hiçbir konuda yardım edemezdi. Poe'nun kendisinin desteğe ihtiyacı vardı ama zaten yaşarken bu pek mümkün olmadığı için ölmüştü. Onun yazdıklarının insanlar üzerinde böyle bir etkisi olacağını hiç düşünmezdi. Revon okumayı öğrendiği ilk günden beri onun hikâyelerini okumuştu fakat hiç böyle hissetmemişti. Kendini toplayıp cevap verdi: 

 - Hepimizin içerisinde dışa vurulmayı bekleyen delice şeyler var. Poe sefillik içinde yalnız bir şekilde öldü ve sen de onun gibi ölmeyi bir kurtuluş zannediyorsun. Bugün buraya ailemin bir geleneğini yerine getirmek için geldim. Annabel Lee'den çok fazla farkın var. O sadece bir şiirin kahramanıydı. Sen gerçeksin ve yaşamayı hak ediyorsun. Bazen ben de delirdiğimi düşünüyorum. Hatta bu aralar bu çok sık oluyor. Babamın ölümünden beri onu düşünmeyi bırakamadım. Seni tanımıyorum ve hakkında tek bir şey bilmiyorum fakat birinin ölmesini daha kaldıramayacağım sanırım. Ölüm çözüm değil. Poe'nun düşüncesinin aksine. Anna onu dikkatlice dinledi fakat gözleri Revon'un arkasındaki karanlığa dikmişti.

 -Arkanda bir şey var. Bir gölge. Bana bakıyor. Beni çağırıyor. Dedi ve ceketinin cebinden bir silah çıkarıp Revon'un konuşmasına izin vermeden ''Tanrım zavallı ruhuma yardım et.'' Diyerek silahı kalbine doğrultup tetiği çekti. 

Revon'un Mezar GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin