9-🎭 Merak & Nefret

6 0 0
                                    

Geriye doğru çekilip telefonumu çıkardım ve Hadıran'a konumumu gönderdim.

20:18 - yamann93
[konum]

20:18 - yamann93
yardım

Ne yapacağımı bilemeden etrafıma baktım ve geri geri yürümeye devam ettim. Bir an düşündüm, neden yürüyordum? Arkamı döndüm ve koşarak koridorun sonuna geldim. Aşağı inebileceğim bir merdiven vardı. Ev sanki dört boyutlu gibiydi, her yerden her yere gidiliyordu. Aşağı doğru hızlıca indiğimde sağa ve sola gidebileceğimi gördüm. Hemen sağa döndüm ve tekrar dar bir koridorda karanlığın içindeydim. Etrafımı göremeden ve bir şeye çarpmamaya çalışarak hızlıca ilerliyordum. Acaba Hadıran benim yazdığım mesajı görebilecek miydi? Aklımdaki en derin soru buydu.

Etrafımı çok az gördüğümden daha çok tedirgin olmuştum. Sanki her yer gittikçe daralıyor gibiydi. Ayağımın bir şeye takılması ile durdum. Arkamı döndüm ve yere baktım. Tam o sırada biri kolu ile boğazımı sarıp beni yakaladı. Kurtulmak için sağa ve sola doğru çırpındım ama arkamdaki beni bırakmıyordu. Geriye doğru onu tekmelemeyi denedim ama ayağım ona yetişmedi. Daha sonra iki elimle onun kolunu kaldırıp duvara vurdum ve arkamı döndüm. Az önce gördüğüm yüz ile aynı yüzdü bu. Sinsi ve belli olmayan beyaz gözler, koyu renk bir takım elbise. Tekrar elini kaldırdı ama elini tuttum ve onu ittim. İttiğimde hemen kenarda bir yere tutunup dengesini sağladı. İki eliyle sağını ve solunu tutup bir anda iki ayağıyla göğsüme vurdu. Yere düştüğümde sırtımı bir kenara vurduğumdan daha çok acı vermişti. Ayağa kalkmaya çalışırken tekrar arkadan boğazımı yakaladı. Dirseklerim ile geriye doğru hamle yapmaya çalıştım ama hiçbir şeye çarpmamıştı. Bir hayaletle kapışıyormuş gibi hissettim. Yoksa öyle miydi?

Beni bu sefer daha sıkı bir şekilde tuttu geriye doğru çekti. Sırtım yere değdi. Ayağını boğazıma koydu. Kafasını yavaşça sağa ve sola salladı. O sırada hareket edemiyor gibi hissediyordum. "Neden?" dedi garip bir ses. "Merak mı, nefret mi?" dedi aynı ses tonuyla. O sırada pek çok şey hissediyordum. Endişe, hırs, korku, merak, nefret, belki de daha fazlası.

"Sen, hangisini isterdin?" dedim. Söylerken sesim kesilmişti.
"Bana lazım olan bir şey yok, sadece cevap. Cevaplayabileceğin bir soruya bir cevap." dedi düz bir ses tonuyla.
"Eğer ikisi de deseydim nasıl hissederdin?" dedim. Boğazıma daha sıkı bastırdı.
"Bilmek ister miydin ki?" dedi. Dikkatinin dağıldığını düşündüm ve bir anda bacağına neredeyse tüm gücümle vurdum geriye çıkıp ayağını tuttu. Ayağa tek harekette kalktım ve hemen yanımda duran vazoyu onun suratına fırlattım. Sadece elini kaldırdı ve vazo elinde parçalandı. Ona hiçbir şey olmamıştı. Hızlıca koşmaya başladım ve merdiven basamaklarından atlayarak indim. Hâlâ etrafı çok az görebiliyordum. Çirkin görünümlü bir kahverengi-sarı lambayı yere attım ve kablosu merdivenin başına dolandı. Odaları hızlıca gezerek kendimi savunabileceğim bir eşya arıyordum. Arkamdan ses duyduğum anda durdum. Merdivenden indiğini gördüğüm anda solumdaki sandalyeyi hemen tuttum ve ona fırlattım. O yine kolunu kaldırdı ve sandalye koluna çarptı. Üzerine koştum ve ona vurmak üzere elimi kaldırdım. Ani bir hareket yaparak elimi tutup dirseğimi bir kenara çarptırdı. Yaptığım şeyi tekrar denemek istiyordum, bacağındaki aynı vurduğum yere tüm gücümle bir tekme atmaya çalıştım. Vurduğum anda bir dizinin üstüne düştü. O sırada evin içinden  yerinden yüksek bir ses geldi. Adamı tutarken etrafıma da bakıyordum. Koridordan gelen birini gördüm. Onu tanımaya çalıştım. Yaklaştıkça onun Hadıran olduğunu anladım. Beni görünce hemen yanıma geldi.

"Burada ne yapıyorsun? Bu kim?" dedi endişeli ve nefes nefese.
"Bu, Yeşil Adam." dediğimde, Hadıran'ın renkli gözleri bir anlığına büyüdü. "Ciddi misin?" diyip şaşırdı ve dizlerinin üzerine çöküp adamın suratına dikkatlice baktı. Adam da yüzünü başka bir yere çeviriyordu. Evin içinden garip sürtüşme sesleri duyuluyordu. Ayrıca sanki düzenliymiş gibi olan gümbürtüler.
"Yerinizde olsam, arkama bakmazdım." dedi Yeşil Adam. İkimiz de arkamıza baktığımızda adam ayağa kalkıp ikimizi de yere düşürdü. Yerdeyken koridordan yavaşça ilerleyen iki tane ince metal ayaklar görmüştüm. Bu, bir robottu fakat inceydi. Üzerine herhangi bir şey koyulmamıştı. Bir robot iskelet gibiydi. Gümbürtü sesleri onlardan geliyordu. Arka arkaya üç tanesi bize doğru gürültüyle ilerliyordu. Hadıran ile birbirimize baktık. Üç robot ve bir adam bize en fazla ne yapabilir ki, diye düşünüyordum. Birkaç saniyede aklımda bir çok şey vardı.

Yerden destek alıp ayağa kalktım ve arkamı dönüp Yeşil Adam'ı göğsünden tutup robotlara doğru ittim. Hadıran o sırada yerden kalkıyordu. "Sen de mi üç adam daha getirdin?" diye sordu Hadıran gülümseyip. Ne dediğini anlayamamıştım. Yeşil Adam bir şey demek için ağzını açtı ama karanlığın içinden çıkan iki tane kol onu yakalamıştı. Orada bir kişi daha vardı, robotlar ile uğraşıyordu. Robotların ellerinde kıvrılmış metal parçalar vardı. Daha Hadıran'a soramadan Hadıran da onlara katılmıştı bile. O sırada Yeşil Adam yerdeydi ve üç kişi tarafından etrafı sarılıydı. Hızlıca yürüyüp diğerlerinin yanına geldim. Orada Hadıran dışında iki ajan daha bulunuyordu. Birisi, çok eskiden tanıştığım ve çok az gördüğüm biri olan Sitesm'di. Diğeri de, apartmana girerken benim yanımdan geçen Metkih'di. Sitesm, her zamanki kalın ve sert sesiyle konuşmaya başladı.
"Kimsin, nesin? Söyle bakalım." dedi.
"Kendini mafya sanan sert suratlı bir adama bu sorular için cevap vereceğimi sanmıyorum." dedi Yeşil Adam hızlıca. "Beni gerçek Yeşil Adam ile karıştırmayın, ben sadece bir dış görünüşüm."
Hadıran bana baktı, şaşırmış gibi duruyordu.
"Ne anlatıyorsun sen?" dedi Sitesm sabit bir ses tonu ile. Yeşil Adam başını sağa ve sola salladı. Aynı zamanda gülümsüyordu. Gözleri büyüdü ve bir anda bana baktı.
"Bilgisayarımda ne işin vardı?" diye sordu sessiz bir şekilde. Bir Hadıran'a, bir de Sitesm'e baktım.
"Gerçekten öğrenmek istiyor musun?" diye sordum. Gözleri yarı kapandı.
"Güzel soru. Peki, sen gerçekten öğrenmek mi istiyordun, yoksa zorunda olduğun için miydi?" diye sorduğunda, herkes bana baktı.
"Kendini gizemli veya akıllı sanıyorsun. Ama sadece sanmakla yetiniyorsun." dedim. Kafasını sağa doğru yatırdı.
"İnsanlar pek çok şeyi olduğundan farklıymış gibi sanar. Sen de benim kendimi akıllı olduğumu sandığımı sanıyorsun." dedi. Kafam karışmıştı, çok konuşuyordu.
"Boş konuşmak yerine işimize yarayacak bir şey söylemek ister misin?" diye sordu Hadıran. Sıkılmışa ve anlamamışa benziyordu.
"Aslında, burada kalıp biraz bekleyecektim." dedi Yeşil Adam yine sessizce.
"Biz pek o işi sevmeyiz ama." dedi Sitesm. Karanlığın içinde yumruğunu sıktığını görebilmiştim.
"Söylesene, hayatta hep sevdiğiniz şeyler olsaydı bir anlamı kalır mıydı?" dedi ve ağzının kenarlarında yukarıya doğru ufak bir kıvrılma oldu.
"Senin sevdiğin her şey oluyor mu?" diye sordum. "Çünkü, hayatının bir anlamı yokmuş gibi konuşuyorsun."
"Her hayatın farklı bir anlamı var aslında." diye başladı Yeşil Adam. "Önemli olan bu anlamı kavrayabilmek ve fark edebilmek."
"Ben senin hayatının bir anlamı olmadığını düşündüğümü söylesem, cevabın ne olurdu peki?" diye sordum.
"İlk başta yanıldığını söylerdim. Ama sonra haklı olduğunu kabullenirdim. Ben hayatımdaki önemli bir anlamı uzun süre önce kaybettim." dedi.
"Birden fazla mı anlamı vardı ki?" diye sordum.
"Vardı değil, var." dedi.
"Tamam, hayatının birden fazla anlamı mı var?" diye tekrarladım.
"Demek ki ben birden fazla anlam bulmuşum." dedi.
"Bence, gereğinden fazla anlam yüklemişsin." dedi Sitesm. Yumruğunu hâlâ serbest bırakmamıştı.
"Bazıları öyledir, ama ben öyle değilim. Ben anlam yüklemedim, anlamları kavradım." dedi. Sitesm şimdi daha sinirli gözüküyordu. "Ayrıca, başkaları gibi hayatta bulunan şeylerin kuklası olmadım." dediğinde, bana bakıyordu.

***

Kukla - AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin