5.Bölüm:BASKIN

348 25 7
                                    

Göz kapaklarım, sonunda direnmeyi bırakmıştı. Zafer kazanmışçasına gözlerimi açtığımda yatakta doğruldum ve pekte alçakta kalmayan tahta tabana ayaklarımı  sallandırdım.

Ellerimle saçlarımı geriye attım ve yataktan kalktım. Dolabın kapağında ki ilk çekmeceyi açıp tarağı çıkardım ve aynanın karşısına geçip saçımı taramaya başladım. Aynadan gördüğüm saatle, kahvaltıya 40 dakika kaldığını farkettim ve annemin dediği gibi iki işi birden yapmaya karar verdim. Saçlarımı tararken aynı zamanda, açık olan diğer kapaktan kıyafet seçiyordum

Saçlarım, tepeden bağlandığında kıyafetimi de seçmiştim. Bileğimin biraz üstünde biten kotumu ve

gömleğimi giydikten sonra mini buzdolabına ilerledim.

Midem, daha fazla açlığı kaldıramayacağının sinyallerini verirken  ben donutu çoktan ısırıştım. Kahvaltıya da gidecektim ama midem bu kadar boşken, vücudum bir şey yapacağa benzemiyordu.

Donut bittiğinde, sinyallerinde azaldığını anladım. Evet, midemden sinyal alan biriyim. Ne kadar garip gelse de midemin kağıt gibi buruşma hissi acıkmamı anlmama yardımcı oluyor.

Saçlarımı son kez düzeltip kulübeden çıktım ve Buluşma Yeri'ne ilerlemeye başladım. Melezler, görünmeye başladığında adımları hızlandırdım ve Ashley'nin yanına gittim.

"Dulcie çıkacak mıymış bugün?"

"Evet, revirde ki hemşire düelloya kadar çıkabileceğini söyledi. Merhaba bu arada"

"Merhaba" dedim ve gülümsedim. Ashley'nin gözünü devirerek uzaklaşmasından sonra trip atmaya çalıştığın anladım ve tabağımı alarak arkadasından koştum.

"Ashley bekle! Biliyorsun benim yüzümden..."

"Hiç bir şey senin yüzünden olmadı Alyssa, düşünme artık. Düello var bugün."

Masada dönen muhabbete son anda katıldığımızdan, etrafa boş boş bakıyorduk. Meyve suyumdan bir yudum alıp masaya koymamla bardağın devrilmesi ve masaların sarsılması bir olmuştu.

Herkesin ayağa fırlaması, birinin kolumdan çekiştirmesi o kadar ani olmuştu ki, bunlar olurken ben hala etrafı izliyordum.

"Alyssa ne yapıyorsun sen?"

Nicholas'ın sitemli sözünün ardından ona döndüm ve "Ne var?" bakışı attım.

"Millet kaçıyor sen hala etrafı izliyorsun gir şunun altına!"

Sonunda olayı anlayıp tahta korunağın altına girdiğimde, herkesin toplanmış olduğunu anladım.

"Bu da ne böyle?"

Sorum, önümüze koca bir ateş topunun düşmesiyle yanıtlanmış oldu. Korunağın altından çıkıp başka yer ararken baskının şimdi yapıldığını daha iyi kavramıştım.

Kampın diğer kısmını toplayıp direnmeye başlamalıydık. Yolda bulduğumuz melezler, kampımızın çoğunu kaplıyordu. Dulcie ve Isabel'in de koşarak yanımıza gelmesiyle Yarı-Tanrı kampı tamamlanmış oldu.

Herkes kolyesini takmıştı, birleştiğimiz kamplar güçlerini kullanıp kampı savunmaya başladığında biz de harekete geçtik.

"Her şey çalıştığımız gibi!" diye bağırdı Dean

"Biz çalışmadık Dean, sus ve dün planladıklarımıza odaklan!"

"Kavga etmeyi kesin, düello da değiliz!"

Eğitmenlerin ve kamp sorumluların gelmesiyle bir kısmımız kılıçlarına bir kısmımızda güçlerine başvurmuştu.

Henüz kalkana gerek olmadığından, rüzgarın bir kısmını elleride hisettim ve sertçe türünü bilmek istmeyeceğim kadar iğrenç yaratıkların üstüne gönderdim. Rüzgar, büyük bedenlerinde hiç bir etki yaratmamıştı kıpırdamamışlardı bile.

Neptün'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin