bölüm öncesi not; yan çift yoonmin.SOPA'nın kafeteryası
12:37Sabah hızla geçmiş, ve Jeongguk dersler yüzünden fevkalade-sevimli çocukla konuşamamıştı. Taehyung bir öğretmen rehberliğinde kantine girdiğinde esmer oğlan en yakın beş arkadaşıyla oturmuş, gülerek sohbet ediyordu. Öğretmen muhtemelen ona etrafı tanıtıyordu. Jeongguk aniden cümlesinin yarısındayken konuşmayı kesti.
"Guk iyi misin?" Arkadaşı Hoseok arkasından sordu.
"Mmh? Evet, evet." Esmer hafifçe mırıldandı, ve tabii ki de masadaki herkes Jeongguk'un dikizlediği tarafa döndü.
"Oooh, evet! Size söylemeyi unuttum millet!" Jimin çığırıp, sevimlice ellerini çırptı. "Sınıfımıza yeni bir çocuk geldi ve Jeongguk ondan hoşlanıyor!"
"Ya! Ondan hoşlanmıyorum!" Jeongguk feryat edip, arkadaşına bir patates kızartması fırlattı. "Evet hoşlanıyorsun! Hoşlanıyorsun!"
"Aish, sus Jiminie, çocuk gibisin, cidden..." Yoongi homurdanıp erkek arkadaşının baldırlarına pat patladı. Kızıl çocuk bir şey söylemeden dudaklarını büzmüştü.
"Gidip kendimi tanıtmalı ve ne zaman isterse bizimle oturabileceğini söylemeliyim," dedi Jin, çoktan ayaklanmıştı.
"Ne harika bir sınıf başkanı!" dedi Hoseok, kahkaha atarak. "Kapa çeneni, bu onun görevi!" Namjoon şefkatle Jin'e bakarak söyledi. "Hadi git, bebeğim."
Jin yavaşça gülümseyip, kızaran yanaklarını yatıştırdı ve öğle yemeği sırasında bekleyen Taehyung'a doğru özgüvenle yürüdü.
Jeongguk, Taehyung'un yanına gidip onunla konuşan Jin'i uzaktan izliyordu. Sarışın çocuk başta anlamaz bir ifade takınmış ancak çok geçmeden geniş, kare bir gülümseme sunup heyecanla başını sallamıştı. Jin gülümseyip onunla sırada bekledi. Taehyung yemeğini aldığında ise, ikili Jeongguk ve diğerlerinin oturduğu masaya yönelmişti. Oh siktir kahretsin oh hayır!! diye düşündü kahve saçlı çocuk. Kendimi fena rezil edeceğim tanrım ne olursun bana merhamet et.
"Yo, millet! Bu Taehyung ve Bordeux'dan gelmiş. Jiminie ve Guk'un sınıfında ve oldukça havalı görünüyor." Jin tek eli Taehyung'un omzundayken samimiyetle söyledi. Sarışın olan gülümsedi.
"Bonjour (selam) millet!" Kare bir tebessümle söyledi. Jeongguk neredeyse bayılıyordu.
Herkes selam verip kendilerini tanıtmaya başladı ancak Jeongguk yalnızca hafifçe gülümsedi. Hoseok'un fransızca konuşma çabasına (peynirli omlet ve kruvasandan oluşan anlamsız cümlelere) gülen Taehyung'u izliyordu. Jeongguk emindi ki bu ırkçılık olarak anlaşılabilirdi. Ardından sarışın oğlan ona dönüp, genişçe gülümsedi.
"Sen Jeongguk'sun, oui (değil mi)? Benim sınıfımda olan!" Jeongguk'un kalbi yerinden çıkıp Yeni Zelanda'ya yakın bir yerlere gitmeye karar vermişti. "E-Evet, ben Jeongguk. Tanıştığıma memnun oldum, huh, content de vous connaitre (tanıştığıma memnun oldum)?" Esmer olan utanarak söyledi, dokuzuncu sınıftaki fransızca derslerinden bir şeyler hatırlamıştı. Taehyung'un gözleri aydınlandı. "Tu parles français (Fransızca konuşabiliyor musun)?" Heyecanla çığırdı. "N-Ne? Oh-oh hayır! Ben... Fransızca konuşamıyorum, sadece... önceden biraz öğrenmiştim, ve öyle işte." Taehyung yavaşça kaşlarını çattı. "Oh, d'accord (tamam), tamam! Eğer istersen sana öğretebilirim! Ve sen de bana sizin dilinizi öğretirsin, oui (olur mu)? Hm, yardım alınca Fransızca zor değil!"
Jeongguk gülümserken emindi ki yüzü odasındaki duvarlardan daha kırmızıydı. "D'accord (tamam)!" dedi ve Taehyung ona civildedi.
Jeongguk Hoseok'un gülüşünü engellemek için masanın altından onu tekmeledi, kalbi çok hızlı atıyordu.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
frenchie. [tr]
Fanfiction※【taekook】 jeongguk'un kalbi yeni çocuğun fransız aksanına karşı eriyordu. ©brattytae. [turkish translation]