10 ;

1.7K 165 54
                                    

SOPA lisesi
pazartesi sabahı
07:46

Jeongguk, kulağındaki kulaklıklar ve göz altlarındaki torbalarla okula vardı. Haftasonu zar zor uyuyabilmiş, iki gün boyunca durmaksızın Taehyung'la olanları düşünmüştü.

Jimin'e, fransız arkadaşıyla arasında olanları anlattıktan sonra, kısa boylu kızıl ona çok endişelenmemesini ve yalnızca Taehyung'a mesaj atmasını söylemişti, ancak Jeongguk hoşlantısına yazmaya kendini ikna edememişti. Doğru gelmemişti.

Esmer olan, zilden önce gelen öğrencilerin beklediği yere, kafeteryaya ulaştıktan hemen sonra, girişte arkadaş grubuna rastladı.

Jimin her zamanki gibi Yoongi'nin kucağında oturuyordu, yüzü yalnızca birazcık daha uyuyabilmek adına büyük olanın boynuna gömülmüştü. Namjoon ise onların karşısında oturuyordu, telefon ekranında her ne var ise tamamen onunla meşguldü. Diğerleri henüz orada değildi, ve Jeongguk rahat bir nefes verdiğinde suçlu hissetmişti. Taehyung'la yüzyüze gelmek istemediğinden değildi, yalnızca sarışın olanın ona nasıl davranacağını bilmediğinden gergindi.

"Selam, millet." Jungkook mırıldanıp, kulaklıklarından birini çıkararak Namjoon'un yanına oturdu. "Selam, ahbap," diye cevapladı Yoongi. "Nasıl gidiyor?"

Jeongguk omuz silkip başını sırt çantasına doğru yasladı, normalden çok daha yorgun hissediyordu.

"Hey, Gukkie." dedi Jimin, "Gergin olma. Endişeli düşüncelerini buradan duyabiliyorum."

"Nasıl gergin olmamamı istersin? Jimin biz gerçekten-"

"Bonjour tout le monde. (Herkese merhaba.)" dedi solundan bir ses. Esmer olanın kalbi, onun sesini duyunca bir anlığına durdu. Taehyung'u görmek için başını kaldırdı, Taehyung üzerinde "Feu! Chatterton*" yazan siyah, bol bir kazak giyinmiş ve siyah bir bere takmıştı, Yoongi'yi hafifçe yanağından öptü (daha çok yanağını yanağına koyuyormuş gibiydi), ardından Jimin'i, ardından da Namjoon'u. Selamlaşma sırası Jeongguk'a geldiğinde, fransız olan çantasını koyup Namjoon'un diğer tarafına oturmadan önce hantalca yön değiştirdi.

Masa ölüm sessizliğine bürünürken, Jeongguk'un boğazı düğümlendi, herkes aniden rahatsız hissetmeye başlamıştı. Esmer olan konuşmadan önce oturduğu yerde kıpırdandı.

"Sadece- hum. Bayan Ling'e vermem gereken bir kağıt olduğunu hatırladım. Ben- gideyim." ve bununla birlikte, grubun en genci ayaklanıp, çantasını kaptı ve hızla kafetaryadan koridora yöneldi. Siktir, bu tuhaftı.

***

Ve tüm gün böyle devam etti. Taehyung onunla konuşmamış ve öğle yemeğinde hep birlikte oturduklarında ya da matematik dersinde yanyana oturduklarında bile onun varlığını kabul etmemiş, görmezden gelmeye devam etmişti (öte yandan fransız olan tedbirli olsa da, Jeongguk, ondan gelen utangaç bakışları farketmişti).

"Tae?" Jeongguk, fransızın yanındaki yerinden fısıldadı. Tarih dersindelerdi, günün son dersiydi, ve Jeongguk gına geldiğine karar vermişti.

Sarışın olan arkadaşını duymamış gibi yaptı fakat esmer olan o kadar kolay vazgeçmeyecekti.

"Tae!" Taehyung sırasında kıpırdandı ancak önüne bakmaya devam etti. "Taehyung Kim, tanrı aşkına!"

Fransız olan sonunda tepki verdi, Jeongguk'a bakmak üzere döndü, ama diğeri, hoşlantısının kendisi hariç her yere baktığını farkedebilmişti.

"Quoi? (Ne var?)"

"Okuldan sonra konuşabilir miyiz lütfen?"

"Pourquoi? (Neden?)"

"Taehyung, cidden konuşmamız gerektiğini biliyorsun." Taehyung bir anlığına düşündü, kaşları çatılmıştı. Kısa bir süre sonra, tereddütle onayladı.

"Sağol." dedi Jeongguk, iç çekerek.

***

okuldan sonra
16:45

Jeongguk sabırla Taehyung'un sınıftan çıkmasını bekledi, ancak fransız olan tatlı zamanını eşyalarını çantasına koyarak geçiriyor gibiydi. Esmer olan iç geçirdi; Taehyung yalnızca çocukluk ediyordu.

Sarışın olan sonunda sınıftan çıktığında, iki arkadaş Jeongguk'un arabasına, Jeongguk'un hayatında tecrübe ettiği en rahatsız edici sessizliğe doğru yürüdüler. Araba durdu ve Taehyung ayaklarına bakarak, kazağının uçlarıyla oynadı.

"Taehyung, çok üzgünüm. Désolé (üzgün), tamam mı? Ben- ben açıkça senden yararlandım ve üzgünüm. Erkek arkadaşın var, ve bir de bunlar oldu, ve muhtemelen bana kızgınsındır ve- evet. Üzgünüm."

Taehyung gülümsemeden önce bir anlığına feci kafası karışık göründü.

"Problémes yok, Jeongguk. Hiçbir şey olmadı, tamam mı? İyi. Erreur, oui? (Hata, tamam mı?) Hata."

Jeongguk, Taehyung'un her şeyin bir hata olduğunu söylemesini beklese de, kalbinin göğüsünde tuzla buz olduğunu hissetti. Tabii ki de olanlar Taehyung için bir şey ifade etmiyordu. Yalnızca bir sarhoşluk hatasıydı.

"Yani, um... Biz iyiyiz, değil mi?"

Taehyung, tekrardan ötekinin gözlerine ulaşmayacak bir gülümseme sunarak hafifçe başını salladı. Otobüs durağına kaçmadan önce ufak bir "à plus tard (sonra görüşürüz)" mırıldandı.

Jeongguk iç geçirdi.

Yalnızca bir sarhoşluk hatasıydı.

-

*Feu! Chatterton; fransız bir müzik grubu.

©brattytae.

frenchie. [tr]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin