jeongguk'un evi
02:13
pazarJeongguk kaybolmuştu. O gece uyuyamamıştı, tıpkı bir önceki gece gibi. Taehyung ve olanlar hakkında çok fazla düşünüyordu.
Pazar sabahı, Jeongguk'un koltukta uykusuzca geçirdiği bir geceden sonra, üst kata dönememiş, Taehyung'a bakamamıştı, fransız olan bir kaç saat önce hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu ancak Jeongguk'un kötü hissetmesine yetecek kadar da mesafeliydi.
Esmer olan bunu büyütmüyor değildi: bu garipti, evet, ama sevişmişler gibi de değildi. Sadece Taehyung durduk yere boynuna atakta bulunmuştu. Genç oğlan kötü hissediyordu, çünkü Taehyung'un bir erkek arkadaşı vardı, ama o aldatmış gibi değildi.
Jungkook sızlanıp tekrar yatağında döndü, komidinin üzerinden telefonunu aldı. Ekranı aşırı parlak derecede aydınlanıp bir şakaymışcasına saatin 02:14 olduğunu bildirdiğinde inledi.
Bu gece uykudan vazgeçecekmişim gibi görünüyor.
***
10:23
Jeongguk mutfağa girdi, azıcık uyuyabildiği için gözleri şişik ve yarı kapalıydı. Annesi gazete okurken ebeveynlerinin sohbet edişiyle karşılaştı.
"Günaydın." Sızlanıp, masaya oturdu ve kendine bir bardak kahve koydu.
"Günaydın, oğlum!" Babası oldukça neşeli bir ses tonuyla civildedi. "Bu güzel sabahta nasıl bu kadar kötü görünebilirsin?"
Bayan Jeon bir kahkaha patlatıp, yavaşça kocasının koluna vurdu. "Oğluna kaba davranma, Seungnam."
Jeongguk sırıttı, 30 yıllık birlikteliklerinden sonra ebeveynlerinin hâlâ geçinebilmesinden memnundu. "Endişelenme anne, üzerimden kamyon geçmiş gibi görünüyorum. İki saat falan uyudum."
Haeun kahvesini yudumlarken kaşlarını kaldırdı, şaşırmıştı. "Nasıl oldu bu?"
"Oh, bir sebebi yok."
Ebeveynleri başını salladı ancak Jeongguk annesinin ona kuşkulu bir bakış attığını görmüştü. Görünüşe göre, kolay kolay kurtulamayacaktı.
***
Jeongguk'un masasına oturmasından birkaç saat sonra, try guys maratonu yaparken kimya kitabı ve çarşafları önünde dağılmıştı. Bu onu çalıştığına inandırıyordu. Bayan Jeon sessizce oğlunun odasına girdi ve yatağa oturdu. Jeongguk arkasına dönüp, merakla annesine baktı.
"Ne istiyorsun?" diye sordu, kaba görünmemeye çalışarak. Bayan Jeon hafifçe gülümsedi. "Birazcık endişelendim, balım. Her şey yolunda mı? Az uyuyan biri değilsin."
Jeongguk hafifçe gülümsedi. "Evet anne, ben iyiyim. Sağol."
"Emin misin?"
"Pekâlâ," dedi Jeongguk, çoktan birazcık kızarmıştı. "Bahsettiğim oğlan vardı ya..." Annesi çığlık atıp yatakta ufak ufak zıpladı. "Biliyordum, biliyordum! Fransız olan değil mi?"
Jeongguk güldü, utançla yüzünü ellerinin arasına gömdü. "Evet, Fransız olan."
"Pekâlâ, bu harika!!" Jeongguk iç geçirdi. "Hayır, değil."
"Neden değilmiş? O çocuğun düz olduğunu söyleme bana, kendi gözlerimle gördüm ve-"
"Düz değil, bir erkek arkadaşı var."
Bayan Jeon'un ağzı hoşnutsuzlukla düştü. "Oh. İşte, bu berbatmış. Onu tanıyor muyum?"
"Hayır, Fransa'dan bir oğlan." dedi Jeongguk, kapüşonlusunun kollarını dağıtarak. Annesi doğruldu, ve yavaşça eğilip kollarını ona sardı.
"Küçük bebeğimin kalbi mi kırılmış?" dedi utanç verici bir aegyo tonuyla.
"Ne- Anne! Hayır!" Jeongguk utançla çığırdı. "Sadece- bana karışık işaretler veriyor. O- o çok temasta bulunuyor ve ellerimi falan tutuyor."
Haneul oğluna bakıp, sinsice sırıttı.
"Bu Fransız oğlan senin bagetlerini* istiyor!"
-
Annesi baget* derken etini (:d) kastediyor ancak baget aynı zamanda fransızlarda ekmek anlamına geliyor, espri yapılmış kısacası.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
frenchie. [tr]
Fanfiction※【taekook】 jeongguk'un kalbi yeni çocuğun fransız aksanına karşı eriyordu. ©brattytae. [turkish translation]