Bölüm 5

103 4 0
                                    

Hikayeye başlamadan önce benim için çok değerli bir insana teşekkür etmek istiyorum. Hikayeye başladığımdan bu yana gerek arkadaşlığıyla gerek düzenlemeleriyle hikayeyi yazmama yardım eden en büyük destekçilerimden biri olan canımın içine yani Reşat Mert Ekşi ' ye çok teşekkür ediyorum. mert benim editörüm gibi oldun , Gerek eleştirilerinle gerek övgülerinle beni hep geliştirmeye çalıştın. Sana çok teşekkür ediyorum. Seni çok seviyorum canım arkadaşım.

Ahşap dağ evine girdiğimizde , daha doğrusu beni içeri sürüklediğinde evin son derece lüks döşenmiş olduğunu gördüm. Evin girişi bomboştu ama duvarlarda kırmızılı tablolar vardı ve duvarlar simsiyahtı. Beni içeri doğru itmesiyle evi incelemeyi bıraktım. Merdivenlerden kendimi zorlayarak çıkarken ağlamaktan yorgun düşmüştüm , gözyaşlarım tükenmişti diyebiliriz. Ondan kaçabilecek gücüm yoktu bunu o da biliyordu. Zorluk çıkaramayacak kadar bitkindim. Ayaklarım kendimi taşımama yardım etmiyordu. Onun itmeleriyle hareket ediyordum ve merdivenlerde itekleyemediği için bir an gözlerim karardı ve tökezleyip düştüm. Kendimde kalkıcak gücü bile bulamıyordum. Kafamı Can ' a doğru çevirdiğimde yüzündeki acıyı gördüm. Yanlış görmüyordum değil mi ? (Sanki o eski Can'dı) Bana böyle davrandığı için pişman olmuş gibiydi. Bu ifadesi birkaç saniyeden fazla sürmedi ve eski acımasız ifadesi geri geldiği gibi beni kolumdan çekiştirerek kaldırdı ve kucağına aldı. Gözlerinin içine baktım bunu neden yaptığını sorar gibi o da bunu anlaökşçasına bana lazımsın dedi ve iğrenç gülüşünü dudaklarına yerleştirdi. Bu sözünde o kadar çok şey gizliydi ki ne anlamam gerektiğini bilemeyerek beynimi boşaltmaya çalıştım.

Beni götürdüğü oda çok karamsardı. Herşey siyahtı. Siyah benim için asaleti, sakinliği ve şıklığı ifade ederken bu oda bu oda daha çok onun hasta ruh halini temsil ediyordu.

Aynı bir sırtlan gibi bulduğu bu iğrenç fırsatta gene yüzüne o iğrenç sırıtışını yerleştirmişti. Kaçamayacağını biliyorum sevgilim o yüzden seni bağlama ihtiyacı duymuyorum dedi. Bana sevgilim demişti. Hala geçmiş zamanda yaşıyordu. O tam bir hastaydı ! Hasta ! Sevgilim demesi aklıma Tolgar ' ımı getirmişti. Şimdi nasıldı acaba ? Onu son görüşüm hiç aklımdan gitmiyordu. Şuan yanında olmaya nasıl da ihtiyacım vardı... Ona sarılmaya , kokusunu kalbimde hissetmeye... Şuan olduğum yerse ondan çok uzaktı. Yanımdaki adam ona hiç benzemiyordu iki şey dışında. İkiisinde de aynı gizem ve bilinmezlik vardı.

Tolgar 'ı düşünürken Can 'ın yanımda oturduğunu unutmuştum bile. Bir anlık unutkanlığın verdiği şaşkınlıkla ona döndüm. Çok yakındık. Gözleri önce gözlerime sonra saçlarıma gitti ve eliyle önüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı. Bu hareketi irkilmeme neden olmuştu. İrkilmem onun dudaklarında küçük bir gülümseme olumasına neden olmuştu.

" Eskiden de böyle ürkektin sevgilim , narin ve kırılgan. Tıpkı bir çiçek gibi " dedi ve daha ben konuşmaya başlayamadan dudaklarıma yapıştı. Gözlerim istemsizce kapanmıştı. Onu özlediğimden mi yoksa hareket etmeye halimin olmamasından bilmiyordum ama onu itmiyordum , karşılık da vermiyordum. Öpüşü eskisi gibiydi. Sıcak , yoğun , tutkulu ve sahiplenici. Tam o anda bir ses duydum. KAMERANIN FOTOĞRAF ÇEKME SESİ !!!

Aşıkların OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin