Bu bölümü Fersah Ekşi 'ye ithaf ediyorum. Bebeğim seni çok seviyorum :) Bu bölüm senin için.
Mert ' i aramamla telefonu açması bir olmuştu.
" Tolgar , kardeşim nasılsın ?"
" Abi iyi değilim. Öykü 'yü kaçırdı. Can denen o pislik Öykü ' yü kaçırdı abi. "
"Sakin ol sen. Sen sakin olmalısın ki Öykü ' yü telaş etmeden bulalım. Tolgar ben şimdi Can hakkında ne var ne yok öğrenicem sonra Öykü 'yü bulucaz tamam mı kardeşim ? Ama önce Can ' ı araştırmamız gerekiyo. Şimdi sen benden haber bekle kardeşim , kapatıyorum. Benden habersiz bi işe kalkışma.
" Tamam Mert çok saol kardeşim haber bekliyorum.
Konuşmamız bittiğinde sanki Öykü 'me bir adım daha yaklaşmıştım. Onu bulmama ramak kalmıştı.
Yerimde duramaz halde Mert 'ten haber beklemeye başlamıştım. Bu öylesine zordu ki. Anlatılmaz bir acı vardı kalbimde. Dinmesi zor bir acı...
Daha fazla beklemeye gerek duymadan arabamı Can 'ın evine doğru sürmeye başladım. Öykü 'yü kendi evinde , en bilindik yerde tutmayacağını tabi ki biliyordum fakat en gizli yerin de göz önündeki yer olduğunu biliyordum. Arabayı Öykü 'ye daha çabuk ulaşmak için daha hızlı kullanmaya başladım.
İşkence gibi geçen yarım saatin sonunda Can 'ın evine ulaşmıştım. Tiksinerek etrafa göz attım. Oldukça sessiz bir yerdi. Evde hiç ışık yoktu. Bu da işime gelirdi. Son kez çevreye göz atıp , kimsenin olmadığından emin olduktan sonra bahçenin arka tarafındaki duvardan atladım. Ön bahçe kapısında kamera olduğunu görmüştüm ve bu benim için riskliydi. Arka tarftan kameralara yakalanmamak için çömelerek ön kapıya ilerledim. Kapıyı kırmak için kalkıcağım sırada kameralar aklıma geldi ve bu fikri çabucak aklımdan sildim. Ellerimden destek alarak sırt üstü uzanır pozisyonu alıp yattığım yerden ellerimden de destek alarak iki ayağımla birden hızlı bir şekilde kapıyı itekledim. Tam tahmin ettiğim gibi kapı açılmıştı. Sürünerek içeri girdim ve çevreyi karanlığa alışmış gözlerimle incelemeye başladım. Telefon ekranının kilidini açıp fener görevi görmesini sağladıktan sonra son derece modern döşenmiş salona doğru yöneldim. Tlefon ışığıyla görebildiğim kadar Öykü 'me dair hiçbir ipucu yoktu. Bişey bulamamanın verdiği buruklukla merdivenlere doğru yönelip üst kattaki odasına bakmaya karar verdim. Odası olduğunu düşündüğüm yerin kapısını açıp içeriye göz atmaya başlamıştım. Tam tahmin ettiğim gibi onun odasıydı. Çalışma masasına doğru ilerleyip nler olduğuna bakıcağım sırada gözüme çarpan şeyle donakaldım. Yatağının karşısındaki duvarda Öykü ' mün resmi vardı ! Lanet olası piç herif diye aklımdan geçirirken ellerime hakim olamadan duvara sert bir yumruk indirdim. Elimin acısını kalbimin acısı baskın geldiğinden alamıyordum bile. Öykü 'nün duvardaki resmini sökercesine çekip cebime koydum. Bu evde daha fazla kalmak istemiyordum. Merdivenleri koşarcasına inip kameraları umursamadan evden çıktım ve arabama doğru hızlıca ilerlemeye başladım. Elim direksiyonu kavradığında arabayı çalıştırmadan iki üç sene durup boştaki elimle resmi cebimden çıkardım. Resme kısa bir an bakıp onsuzluğun acısı bir kez daha kalbime vurunca resmi yan koltuğa koydum ve arabayı çalıştırıp gaza bastım. Yollar ıssızdı. Sis de çökmüştü. Bunlar beni yavaşlatmaya yetmezdi. Gaza biraz daha basıp düşünmeye başladım. Öykü'mü düşünmeye başladım. O sırada çalan yan koltuktaki telefonumun melodisi düşüncelimden beni kurtarıp ekrana bakmaya itti. Telefonu elime alıcağım sırada bir korna sesi duydum ve kafamı kaldırıp yola baktığımda bana doğru gelen araçla göz göze geldim.
Arkadaşlar yeni bölüm 10 oy olduğunda gelicek :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıkların Oyunu
RomanceO melekleri kıskandıracak kadar yakışıklı , şeytanları kendine dost edinecek kadar asiydi.