Zeynep yine erkenden hazırlanıp çıkmıştı evinden. Kafesini açmış, son dokunuşları yapmış Melis'i bekliyodu.
"Ben geldiiiim."
"Şükürler olsun Melis yaa.."
"Ne mızmızlanıyosunuz Zeynep Hanım, yeni açtınız anlaşılan."
"Olsun tek başıma düzenledim."
"Valla bugün artık tek başınıza idare ediceksiniz hanımefendi, çünkü ben yokuum."
"Yaa..Hayıırr..Olamazzzz."
"Kusura bakma, Canla buluşmam lazım."
"Can?.."
"Evet Can.. Valla geçen gün arkadaşla çarpıştık, o birden yuh diyince anladım tabi türk olduğunu.İşte öyle dövseydin falan diyince ben, oda benim türk olduğumu anladı. Aa meraba, pardon derken kendimi size nasıl affettirebilirim dedi, bende önünüze bak-..."
"Tamam yeter..Size iyi eğlencelerr."
"Seni seviyoruum, canım arkadaşım" diyip sarıldı Melis Zeynebe.
"Tamamm.. Boğulucam." Melis hemen geri çekildi ve çantası alıp çıktı.
Zeynep kendi kendine düşündü. Zorda olsa idare edebilirdi dimi yaa? Sadece bi güncüük.. Ama tabi ilerde başından geleceklerden habersiz..
*
Zeynep 3.masaya brownileri bıraktıktan sonra telefonun çalmasıyla kendine geldi. Hemen telefonu açtı.
"Alo"
"Alo"
"Yes, what you wanted?" (Evet, ne istemiştiniz?)
"Cupcake"
"How much?" (Ne kadar?)
"10-15 enough" (10-15 yeterli)
"OK .. Address?" (Tamam.. Adres?)
"BLA BLA BLA BLA" (Adresi boşverin şimdi nerden bilicem oraları :D)
"Okay." (Tamam) Zeynep telefonu kapatıp, etrafına baktı. Bugünki ilk siparişti ama kafeyi nasıl bırakıcaktı. Düşündüü.. Düşündü.. Aa bulamadı..