PART 1 - Female Third Lieutenant

876 66 110
                                    

"Endişelenme, Amanda. Bu davayı onsuz da çözebilirim."

Son kelimelerinin ardından gözlerini açarak etrafına baktı. Karakolun içindeki hiçbir polis memurunun yüzü gülmüyordu. Kaptan Fowler başını ellerinin arasına almış bir şekilde masasına bakıyordu. Connor, onun Hank ile iyi birer arkadaş olduğunu biliyordu. Ne kadar üzüldüğünü de görebiliyordu fakat Connor'ın bir görevi vardı.

Connor dün gece, ona haber verilmesi üzerine Eden Club'a Hank ile beraber gitmek için onun evine gitmişti. Zili çalmış, kapı açılmayınca eve başka bir giriş yöntemi bulmuştu. Camı kırarak içeri girdiğinde Hank'i yerde görmüştü. 

Rus ruleti oynuyordu ve tabancadaki tek kurşun başındaydı.

Zaten kimsesi olmayan adamı boşu boşuna bekletmek yerine cenazesini hemen yapmışlardı. Connor'ın gözleri saate takıldığında Hank'i ölü bulmasının üzerinden tam olarak bir gün geçtiğini gördü. İçindeki boşluğu neyle dolduracağını bilmeden çiçeklerle dolu masadan kalktı.

Çözmesi gereken bir dava vardı. Karşısına ne çıkarsa çıksın, bu davayı çözmesi gerekiyordu. Aksi hâlde CyberLife'ı hayal kırıklığına uğratmış olurdu.

Yavaş adımlarını Kaptan Fowler'ın odasına yöneltti. Kapıyı açıp içeri girdi. Ellerini önünde bağlayarak masanın karşısına geçti. "Kaptan," dedi. Connor, adamın hâlâ aynı şekilde durduğunu gördüğünde yapmacık bir biçimde boğazını temizledi. Tekrardan "Kaptan Fowler," dedi. Jeffrey Fowler irkilerek ellerini başından çekip gözlerini androide dikti.

Bir şey demeden önce sanki nerede olduğunu yeni fark ediyormuş gibi etrafına bakındı. Gözleri Hank'in masasının olduğu tarafta biraz oyalandıktan sonra tekrar androide döndü. Connor bir duygu göstermeden konuştu. "Şu an konuşulmayacak bir konu olduğunun farkındayım ama bir davam olduğunu biliyorsunuz." Fowler boğazındaki yumruyu zar zor yutarak başını salladı. "Biliyorum." Derin bir nefes alarak gözlerini kırpıştırdı. "Bunun hakkında biraz düşündüğümü söyleyebilirim. Aslında aklıma gelen ilk kişi Gavin idi. Fakat bu kadar önemli bir dava ile, bu karakolda onun dışında..." Ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Hank'in dışında birinin baş edebileceğini düşünmediğim için bir talepte bulundum." Gözlerini birkaç saniyeliğine bilgisayarına çevirdi. Ardından masanın üzerindeki dosyayı aldı. Yerinden kalkarak androidin önünde durdu ve dosyayı açtı.

"Şikago Polis Departman'ından istediğim asteğmenin saat dokuzda burada olacağını söylediler. Davanın senin için önemli olduğunu biliyorum; fakat Hank'ten sonra bulabildiğim en yüksek rütbe asteğmendi." Kollarını bağlayarak masaya yaslandı. "Ayrıca gelecek olan asteğmen, her göreve gidebilecek biri değil." Adam gözlerini yerde sabitledi. "Özel olarak istedim." 

Connor saatin neredeyse dokuz olduğunu gördüğünde Fowler'a sordu. "Pekâlâ, onu nerede beklemeliyim, Kaptan? Eden Club dün akşamdan beri kapalı. Geldiğinde oraya gitmemiz gerekecek." Fowler dosyayı kapatıp doğrularak masasının başına geri döndü. "İstediğin yerde bekleyebilirsin, Connor. Departmandakilerin şu an seninle uğraşacaklarını sanmıyorum." Gavin'i kastettiğini biliyordu. 

Android yavaşça başını salladıktan sonra başka bir şey söyleme gereği duymadan dışarı çıktı. Fowler'ın hiçbir şey yokmuş gibi durmaya çalıştığının ama başaramadığının farkındaydı. Kapıyı arkasından kapatarak birkaç saniye ne yapacağına karar veremeyip öylece durdu. Sonra ise görevi olmamasına rağmen Fowler'a bir kahve almak için merdivenlerden indi. 

Gözleri görevine yeni atanmış olan polis memurunun masasında oturup etraftakileri izlemesine takıldı. Geldiği ilk haftadan böyle bir olayla karşılaşmış olması onun için kötü olmuş olmalıydı. 

Başını önüne çevirerek kimseyle göz göze gelmemeye çalıştı. Kahve makinesinin yanına giderek kupa bardağı koyup tuşa bastı. Bardak tamamen dolduktan sonra kahveyi avucuna alıp arkasını döndü. Gavin ile burun buruna gelince durdu. Bu sahneyi daha önce de yaşadığını hissediyordu. 

Gavin, hiç üzgün ya da mutlu gibi durmuyordu. Sanki bunun olacağını daha önceden de biliyor gibi kendinden emindi. "Connor," dedi. "Artık bir partnerin olmadığına göre... Ne zaman aramızdan ayrılıyorsun?" Jeffrey Fowler yanılıyordu. Gavin Reed gibi bir adam, böyle bir durumda bile karşısındakinin android ya da insan olmasını umursamadan onunla dalga geçerdi.

"Üzgünüm, Gavin. Ama davayı çözmeden buradan ayrılacağımı sanmıyorum." Adam sinirle güldü. Ağzını açıp tekrar bir şey söyleyecek iken Connor gözlerini diğer tarafa çevirdiğinde elindeki kupa yere düştü.

Siyah kot ceketi, cam göbeği mavisi tişörtü ve belden oturtmalı siyah pantolonu ile içeri giren genç kız, bir androidin bile günah işlemesine yetecek kadar güzeldi. Ya da kadın mı demeliydi? Yaklaşık dört metre ötesinden görebildiği gözleri, açık kahverengi saçlarının arasında parlıyor, androidin kahverengi gözlerine güzel bir manzara bahşediyordu.

Android onu itenin Gavin olduğunu bilmeden şokla geriye bir adım attı. Genç kız hızlı adımlarla Jeffrey Fowler'ın odasına girip arkasından kapıyı sertçe kapattı. "Seninle konuşuyorum, ahmak! Yaptığın şeye baksana!" Connor önüne dönerek Gavin'e baktı. Sanki bunca süredir konuştuğu kişi o değilmiş gibi cevap vermeden yerdeki kupanın porselen parçalarına basarak Fowler'ın ofisine yürüdü. Odaya girmek için aklında çabuk bir bahane bularak arkasından seslenen Gavin'i umursamadı. 

Kapıyı açarak içeri girdiğinde farklı bir kokunun odayı tamamen kapladığını fark etti. Keskin yeşil gözler Connor'ın kahverengi gözleriyle buluştuğunda, ne yapacağını bilemedi. Android ihtiyacı olmamasına rağmen sertçe yutkundu. 

Yüzüne daha dikkatli bakma isteği duydu; fakat bunu yapamadan önce Fowler konuştu. "Connor... Ben de seni çağırmayı düşünüyordum." Connor gözlerini zorlukla genç kızdan çekerek ona baktı. Fowler yerinden kalkarak masanın ön kısmına geldi. Eliyle genç kızı gösterdi. "Bahsettiğim asteğmen," dedi. "Dawn Bennett."

Kadın bir asteğmen...

"Dawn, bu da sana bahsetmeyi unuttuğum android." Genç kız göğsünde bağladığı kollarını indirerek Kaptan'a baktı. "Benimle dalga mı geçiyorsun, Fowler?" Connor onun sesini nasıl tarif edeceğine karar veremedi. "Bir de peşime android dedektif mi takıyorsun?" Connor bir şey söyleme gereği duydu. "Adım Connor. CyberLife tarafından gönderilen androidim. Bu davayı çözmek için Hank Anderson ile birlikte çalışıyordum." Dawn sesli bir nefes verdi ve kaşlarını çattı. Jeffrey ile Dawn birkaç saniye bakıştılar.

"Tamam! Belki peşime bir android takmana izin verebilirim. Ama bu androidin Anderson'a ait olduğuna beni inandıramazsın." 

Jeffrey dün geceden beri ilk kez gülümsedi. "Buna zamanla inanacağına bahse girebilirim." Boğazını temizleyerek elindeki dosyayı Dawn'a uzattı. "Şimdi ikiniz," Eliyle androidi ve genç kızı gösterdi. "Buradan çıkıp doğruca Eden Club'a gidiyorsunuz." Geri dönüp masasının çekmecesinden bir anahtar çıkardı ve onu da Dawn'ın eline tutuşturdu. "Bu da senin için ayarlanan araba." 

Dawn Bennett dosyayı incelemeyi bırakıp gözlerini devirdi. Tek bir kol hareketiyle dosyayı masaya fırlatarak "Pekâlâ," dedi. "Gidelim." Jeffrey başını salladı. "İyi şanslar," dedi.

Genç kız androidi kolundan tutarak kapıyı açtı ve dışarı çıkardı. Connor aynı kokunun tekrar burun deliklerini doldurduğunu fark etti.

"Zaten şans bir kereliğine yanımda olsaydı şimdi Detroit'te olmazdım."

Bütün medyaları en sevdiğim gmv'ler ile doldurmayı düşünüyorum!

Cheers to the Failing | ConnorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin