PART 5 - Not a Goodbye

398 36 93
                                    

Gri bulutlardan düşen kar taneleri asfaltı beyaza büründürüyor, yer yer birikip kar toplulukları oluşturuyordu. Direksiyon genç kızın elinin içinde dönüyordu. Arabanın içinde ölümcül bir sessizlik vardı. Radyoda çalan müzik yine en az yirmi yıllıktı. Adamın güçlü sesinin yanı sıra arkada çalan güçlü melodi, sanki kişiyi savaşa hazırlıyormuş gibi hissettiriyordu.

Bir zamanlar gözlerinde ateş olan bir adam tanımıştım.

Kanlı bir sağ el, o düşmanlarının canlarını almıştı.

Geçmişi onun işkencesiydi, gelecek onun umudunu tuttu.

Servetini seçene kadar katın laneti var.*

Dün akşam üzeri, otelde yaşadıkları an hakkında ikisi de ağzını açmamıştı. Android sorduğu sorunun cevabını alamamış, üstüne bir de Cole'u nereden tanıdığını da soramamıştı. Connor'ın gömleği ve ceketi kuruduktan sonra birlikte karakola gitmişler, bazı android dosyalarına göz atmışlardı. Yine ve yine bir sonuç bulamayınca Dawn'ın aklına bir fikir gelmişti.

Elijah Kamski.

CyberLife'ın eski CEO'su olan bu adam, ilk androidi yapan adamdı. Androidlerin aykırıya dönmeleriyle ilgili bir şey bilen biri varsa bu kişi kesinlikle oydu.

"Bugün pek sessizsin." Connor, ön camdan kar yağışını izleyen gözlerini genç kızın yüzüne çevirdi. "Sadece düşünüyordum," dedi. Dawn anladığını belirten bir ses çıkardı. "Ne düşünüyordun?" Gelen soruya dürüst cevap vermesi gerektiğini biliyordu ama gerçekten ne düşündüğünü söyleyemezdi. "Genel şeyler." 

Dawn direksyonu sola kırarken "Pekâlâ," dedi. Connor, onun sesinin biraz üzgün çıktığını düşündü ve kendini tutamayıp tekrar konuştu. "Teğmen, size bir şey sorabilir miyim?" Bu cümle kızın aklına, geldiği ilk geceden bir dejavu bırakırken küçük bir tebessüm yüzünde yer edindi. "Elbette." Android sorup sormamak arasında kaldı.

Dawn kendisi hakkında neredeyse hiçbir soruya cevap vermiyordu. Verdikleri cevaplar ise düzgün bir bilgi içermiyordu. Androidin veri tabanında; adı, soyadı, doğum tarihi, gibi gereksiz bilgiler vardı. Onun geçmişine dair aldığı tek düzgün bilgi ehliyetsiz araba kullanmaktan ceza aldığıydı. 

"Hank Anderson'u tanıyor muydunuz?" 

Dawn bu soruya nasıl cevap vereceğini bilemedi. Kaşlarını çatarak yüzüne sürtünen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı. Yalan söylemek istemediği için "Evet," demekle yetindi.

Connor bu bilgiyi aldığı için sevinse de tam nereden tanıdığını sormak için ağzını açtığı anda Dawn, frene basarak arabayı durdurdu. Android camdan dışarıya bakınca bembeyaz karın süslediği büyük evi gördü. Ev mi demeliydi bilmiyordu ama evden çok bir lüks bir malikaneye benziyordu. 

Elijah Kamski gösterişi seviyordu.

Dawn, yan koltuğunda oturan android ile göz göze gelmemeye çalışarak kontağı kapatıp arabadan indi. Zemindeki kar, kalın tabanlı siyah botlarının altında ezildi. Kapıyı arkasından kapattı. İçine çektiği oksijenle rahatlaması gerekirken o, ciğerlerinin yandığını hissediyordu. Düne göre biraz daha iyiydi ama bu, tamamen iyi hissettiği anlamına gelmezdi. En azından ateşi düştüğü için sevinmeliydi. 

Android dizinde duran elini kaldırıp kapıyı açtı. Arabadan inerek genç kızın yanına ilerledi. Açık kahverengi saçları omuzlarından aşağıya sarkmıştı. Parlak yeşil gözlerini ilerideki evde gezdiriyordu. Eden Club'da aldığı darbe sayesinde oluşan başındaki yara neredeyse geçmek üzereydi. Kollarını içi yünlü gri ceketine sarmış, toz pembe boğazlı kazağının bilek kısımları ceketinden dışarı çıkmıştı. Siyah pantolonuna takmış olduğu beyaz halkalı kemer, belinin ne kadar ince olduğunu gösteriyordu. 

Cheers to the Failing | ConnorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin