BULUŞMA

107 26 8
                                        

" Genç kız elindeki oyuncak ayısını sımsıkı tutup merdiven basamaklarını tek tek adımladı. Attığı her adımda sese daha çok yaklaşıyordu. Son basamağı da inince önce yerde kanlar içinde gözleri açık yatan adamı sonra da adamın başında dikilmiş perişan haldeki kadını gördü . Kadının elinde bir silah vardı . Televizyondaki filmlerde kötü adamların kullandıkları gibi bir silah . Kadın silahı alıp başına doğrulttu.
"Anne" tek söylediği bu olmuştu genç kızın. Annesi son kez kızına baktı. Ve gözünü kırpmadan vurdu kendini. Kızın acı çığlıkları bütün evi inletmişti. Anne ve babasına aynı anda sarılan kızdan dikkatimi alan şey sert bir erkek sesiydi. Arkası dönük adam karanlığa birkaç adım attı.

"Sadece onların ölümüne sebep olduğunu sanmıyorsun umarım."
Nefesim kesilirken titreyen dudaklarımı kıpırdattım.
"Ben böyle olmasını istemedim. Onları ben öldürmedim."

"Ama ben bana ait olana dokunanı öldürürüm. Ve sen de bana aitsin meleğim."

O anda bir el ateş edildi. Genç kız silahı göğsüne doğrultmuş ve ateş etmişti. "

Gözlerimi açmama neden olan şey gördüğüm kabustu. Bana yabancı gelen tavanı süzmeyi bırakıp alnımda biriken boncuk boncuk terleri elimin tersiyle sildim. Ağzıma takılan maskeyi bir hışımla çıkardım. Rahatça nefes alabiliyordum. Bir hastahane odasındaydım. Tabi ya, astım krizi geçirmiştim. Buna neden olan şeyi hatırladığımda uyanmamış olmayı diledim. Gördüğüm rüyanın etkisini de atmamıştım hala üstümden. Yatağın yanında bulunan kırmızı tuşa iki kere bastım. Birazdan bana yardımcı olacak bir hemşire gelirdi ne de olsa. Kırmızı tuşa bastıktan tam 57 saniye sonra gelen hemşire gülümseyip konuşmaya başladı.

"Kendini nasıl hissediyorsun?"
Birkaç saniye sesimi bulmaya çalıştım ve sorusunu yanıtladım.

"Biraz halsiz gibiyim ama bunun dışında iyiyim. Taburcu olabilir miyim?" Attığım yavru köpek bakışlarının işe yaramasını umdum. Güzel sayılabilecek yüze sahip olan, yaka kartında yazılana göre adının Emine olduğunu anladığım hemşire sorumu yanıtsız bırakıp tansiyonumu ölçtü. Ben de bu sırada az önce kurduğum uzun cümlem için kendimi tebrik ettim.

"Tansiyonunuz da normal. Yani sizi taburcu edebiliriz. Ancak sizin de bildiğiniz gibi astım hastalığınız ve sahip olduğunuz tek akciğeriniz nedeniyle daha dikkatli olmalısınız. Heyecan, stres gibi durumlardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Geçmiş olsun." Hemşireye teşekkür ettim ve odadan çıkmasını bekledim .
Böyle bir hayat sürmem mümkün değildi. Hayatım boyunca hep acı çekmiştim ve çekmeye de devam ediyordum. İmtihanım zordu ama ben pes etmicektim. Yıllar önce yaptığım hatanın bedelini bir akciğerimi kaybederek ödemiştim zaten.

"Yavrum iyi misin?" telaşla bana sarılan kadın teyzemden başkası değildi. Ailemin yokluğunda o göz kulak olmuştu bana. Annemden daha çok annelik yapmıştı . Hakkını asla ödeyemezdim.

"İyiyim teyze, gerçekten. Hatta birazdan taburcu olucam bile. Betül'ün sana haber vermesine de gerek yoktu aslında." Attığım ters bakışlar sahibini bulmuştu.

"Napayım ya, sen öyle ölü gibi kollarıma bayılınca korktum ben de. Hem annem sonradan duysaydı keserdi beni." kollarını göğsünün altında birleştirip cümlesini tamamladı . Burda trip atması gereken bendim ama.

"Tabi haber vericek kızım. Sen bana kardeşimin emanetisin. Sana bi şey olsa dayanamam ben."

"Öff yeter bu kadar dram. Anne sen Eylül'ü hazırla ben de çıkış işlemlerini yapıcam. Hem bizim hazırlanmamız lazım daha. Akşam kız kıza eğlenicez. Merve de gelicek. " Ne Merve'si, ne kız kızası ya. Betül yine klasik yalanlarını söylerken ona uyup uymama arasında gidip geliyordum. Yalanını ortaya çıkarsam teyzem Betül'ü dayak manyağı yapardı . Ona uysam vicdanım rahat etmezdi. Off Betül, off.

YASAK ELMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin