Tik tak.
Tik tak.
Tik tak.
Otuz sekizinci tik tak sesinden sonra gözlerimi açmayı başarabilmiştim. Gözlerimi beyaz tavandan alıp bulunduğum odaya göz attım. Kahverengi ve kremin ağırlıklı olduğu oda oldukça kasvetliydi. Tıpkı ruhum gibi.
Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum artık. Odayı incelemeye devam ettim. Bulunduğum yatak çift kişilik bir yataktı. Büyük ihtimalle bi erkeğe aitti. Pencerenin biraz önünde yine çift kişilik kahverengi bir koltuk vardı. Önündeki sehpanın üstünde açılmış içki şişesi ve yarım kalan bir bardak vardı. Biri ben uyurken odaya girmişti. Birden neden burda olduğumu hatırladım. Restorantta yemek yerken vurulmuştum . Kafamı eğip göğsüme baktığımda durumumun çok da iyi olmadığını anladım. Göğsüme bağlı bir sürü kablo ve iğne vardı. Koluma bağlı bir de serum. Üzerimdeki pikeyi biraz daha çekip göğsümü tamamen örttüm. Dışarıdan ayak sesleri ve bir kadın sesi geliyordu.
Kapı aralandığında gelen kişiye baktım. Benim yaşlarımda bir kadın ve beni ameliyat eden adamdı gelen."Kendini nasıl hissediyorsun?" Bu sıralar çok sık duyar olmuştum bu soruyu. Sesimin boğuk çıkmamasını umarak adama cevap verdim .
"Nefes alırken biraz zorlanıyorum. Bi de şu kablolar, iğneler rahatsız ediyo." Bana bile yabancı gelen sessimle konuşmayı becerebilmiştim.
"Nefes almakta zorluk çekmen çok normal Eylül. Akciğerin ameliyatta oldukça zorlandı. Bildiğin gibi ameliyat şartları da pek iyi değildi. Ama şu an kötüye giden bi durum yok. Oya seni kablolardan kurtarıcak." eliyle kabloları gösterip gülmüştü. İstemsizce yanağında oluşan gamzeye takıldı gözlerim.
" Ama yine de dinlenmen gerek. Akciğerinin birini kaybetmen, astım hastası olman ve tabi bu kurşun seni çok yıpratmış. Kendine çok iyi bakmalısın. Geçmiş olsun. " Arkasını dönüp gidecekken onu durdurdum.
"Neden beni hastaneye götürmediniz, burda ölebilirdim? Ayrıca kuzenim Betül, o nerde?"
"Bak benim işim seni iyileştirmekti. Gerisi Aras'la senin aranda. Bu sorulara ona sor bence." Elimi sıkıp odadan çıktı. Varlığını unuttuğum kadın söz aldı bu sefer.
"Aras'ın seninle ne işi var ben de anlamış değilim. Neyse giydireyim seni." Küçümser bakışları ve sözleri ondan nefret etmeme yeterdi değil mi? Bu kadar soğuk olmasına gerek yoktu.
Hiç de nazik olmayan bir şekilde beni iğnelerden ve serumdan kurtardı. Şikayet edecek durumda değildim. Tek başıma olduğum yerden bile doğrulamazdım büyük ihtimalle. Üzerimden tır geçmiş gibiydim. Üzerimdeki pikeyi çektiğinde göğsüm çıplak kalmıştı. Karşımdaki bi kadın olsa bile utanmıştım. Alaycı bakışlarıyla süzdü beni.
"Utanmanı gerektirecek çok da bi şeyin yok aslında." Tam cevap vereceğim sırada kapı aniden açıldı ve görüş alanıma Aras girdi. Hızlıca pikeyi üstüme örttüm. Önümde Oya denen soğuk nevale olmasaydı beni böyle görecekti. Belki de görmüştür bile. Daha kaç kere utanmam gerekti. Bize yaklaştığında önce Oya'ya sonra da bana baktı.
"Nasılsın?" Ya görmemişti ya da görmezlikten geliyordu. Ben birincisini tercih ederdim.
"Beni boşver Betül nasıl?"
"Betül evine geri döndü. Teyzenin şüphelenmemesi için."
"Tamam, ben de evime geri dönmek istiyorum ama önce sormam gereken sorular var." Kaşlarını çatıp yatağımın kenarına oturdu.
"Oya dışarı çık."
"Benim bilmemem gereken bi şey mi var?" Bu kız kim oluyordu ki beni ilgilen konuları bilmeyi üzerine vazife biliyordu?
"Sana çık dedim. Lafımı ikiletme Oya." Bağırarak konuşmasına gerek yoktu ki. Karşısındaki bi kızdı sonuçta. Oya dolan gözleriyle odadan çıkarken konuşmaya devam ettim.