1. Bölüm

104 14 6
                                    

Alarmın kulak tırmalayan sesiyle uyandığımda saat çoktan 9'u geçmişti. Yataktan ışık hızıyla fırlamayı düşünürken ışık hızıyla yerle öpüşmem bir oldu banyoya koşup elimi yüzümü yıkadım ve dolaba koştum tabiki ben kendimi düşünmeyip dolabımı toplamamıştım ve açar açmaz kıyafetlerimin üzerime gelmesi bir oldu. Hemen bir tişört ve kot pantolon bulup üzerimi giydim. Çantama gerekli eşyalarımı koyduktan sonra parfümü tabiri caizse üzerime boşalttım kokusu hafif olduğundan dışarı çıkar çıkmaz hepsinin uçacağını hepimiz bilirdik. Telefonumu alarak odamdan çıktım evde yalnız yaşıyordum. Üniversiteyi burada burslu kazanınca buradan bir ev almıştı babam. Her ay sonu ailem beni ziyarete gelirlerdi. Hemen otobüse bindim ve okula gittim dersin başlamasına 5 dakikadan az vardı. Elimde çantama sığmayan kitaplarımla sınıfa doğru koştum .Kapıyı çalıp gel sesini duyduktan sonra içeri girdiğimde çoktan profesörümüz beyaz kaşlarını tek çizgi olacak sekilde çatmış sorgulayıcı bakışlarla beni süzüyordu.

"-Şey efendim geç kaldığım için özür dilerim."

"-Hemen yerinize geçin."

Ben zaten öyle yapiyorum amfinin ortasında oturmayıpta ne yapacağım sanki bir kaç dakikacık geç kaldım yani benim kafamda böyle tilkiler dolaşırken ayağımı sıraya vurmam ve kitapların havaya uçması bir oldu. Allahtan ben düşmedim rezilligim ikiye katlanırdı ben bu sırayı kim koydu buraya diye mırıldanarak kalkarken yabancı bir ses geldi.

"-Yalnız o sıra değil benim ayağım ve o oradaydı siz gelip ona çarptınız."

"-Bir daha yolun ortasına koymayın o zaman sizde ayağınızı."

Bu arada yere düşen kitaplarımı toplamıştım. Ayakları masaya sığmadığına göre uzun biri olmalıydı kahverengi gözlü kahverengi saçlıydı aman bana neyse bu şekilde söylene söylene sırama geçtim. Ders çok sıkıcıydı. Ders bitiminde soluğu kantinde almıştım. Evde bir şey yemeyince acıkmıştım. Bir tost bir de çay ile kahvaltımı yaptım. Bir de naneli şeker alıp bir tanesini ağzıma attım ve sınıfa çıktım. Eşyalarımı toplayıp sıradaki dersin işleneceği sınıfa geçtim ve en arkadaki sıraya oturdum. Sınıf yavaş yavaş doluyordu. Profesör de geldiğinde sevdiğim ders başlamış oldu. Bugün 2 dersim vardı. Onlarda bitince kütüphaneye indim 2 kitap seçip biraz da orada vakit geçirince otobüse binmek için durağa gittim. Eve geldim üstüme rahat birşeyler giyerek saçımı da ev topuzu yaptım. Dometes soslu makarna yapmak için tencereye su koydum. Elime kumandayı alıp kanalları dolaşmaya başladım. Güzel bir film bulup . Makarnayı hazırladım. Yedikten sonra bulaşıkları yıkadım.
Merte öpücüklü iyi geceler mesajı attım. Mert benim süt kardeşimdi sürekli görüştüğümüzden, üniversitede de ayrılmak istemeyip aynı şehri seçmiştik. İkimizinde kardeşi yoktu o yüzden küçüklükten beri kardeş gibi büyümüştük. Babamlar da onu kendi oğulları gibi severlerdi.O benim aksime tam bir playboy ve yeşil gözlü sarışınlardan kendisi. Düşüne düşüne uyuyakalmıştım .Sabah uyandığımda çok şükür ki bi pazartesi sendromu yaşamadım çünkü bugün günlerden cumartesi. Kahvaltıyı hazırladım. yemek konusunda soslu makarna bir şans eseriydi. Sadece kahvaltılarda daha çok becerikliydim çünkü elinin lezzeti dillere destan anneme kıyasla benim yemek yapma becerim yumurta kırma düzeyindedir. Ben tam masaya oturacakken zil çaldı. Benim pek arkadaşım yoktu. Annemlerin gelmesine de daha bir hafta vardı. Mert geldi herhalde diye düşünüp  kapıya koştum kapıyı açmamla ağzının 5 cm açılması bir oldu. Annemle babamı karşımda görmeyi hiç beklemiyordum .Bugün Mertle buluşup bir şeyler yapmayı planlıyordum ki annemlerin gelmesiyle vazgeçtim. Annemle sofraya oturduktan sonra telefonuma gelen mesaja baktım Mert;
Sevgilisiyle sinemaya gidecekmiş Akşam görüşürüz yazmış
İnsan bi sende gel der öküz kardeşim benim.

"-Annemler geldi akşam bize gel senide özlemişler"

Yazıp annemlerle tatlı bi sohbete daldık. Kahvaltıyı topladıktan sonra Anne kız alışveriş günü yapalım mı diye sordu annemin bu sorusuna babam ufak kıskanç bir bakıştan sonra kıyamadı tabi. Alışveriş ve ben bir elmanın iki yarısı gibiyiz. Babamın arabasını alıp yola çıktık normalde arabası babamın kıymetlisidir ama benim ehliyetim olduğu ve ne kadar hevesli olduğumu gördüğü için izin vermişti.
Bizde alışveriş merkezine gittik. Annemle birkaç mağaza gezdikten ve birkaç  parça kıyafet aldıktan sonra annem ayakkabı mağazasına gireceğini söyledi. Bende lavobaya gittim çıkısta Mertten mesaj geldi ben ona cevap yazmaya uğraşırken sol koluma biri çarptı arkamı dönüp;
"-İnsan bi özür diler öküz" diye bağırdım beyaz t'shirt lü uzun boylu biriydi.
Bu sırada tuvalete dogru gelen kızlar bu niye bağırıyo bakışı atıyorlardı bana. Bir Hilal Kayahan altta kalırmıydı tabiki hayır bende size ne bakışı attım onlara ve onlar tuvalete girene kadar onları süzdüm sonra da iki gündür çarpışa çarpışa bi hal oldum diye düşünerek annemin yanına gittim. Eve gelmiştik. Pijamaları mı giyip yabancı dizi izlemeye başladım. Bayılıyorum bu diziye eski masal kahramanlar hepsi vardı uyuyan güzel de ki cadının karanlık büyüsünden herkes nasibini almış bizim zamanımızda zamana esir yaşıyorlardı. Telefonum çalıyordu arayan özel numara. Boş bulunarak açtım.

"- Beni tanıdın mı güzellik biraz düşün bakalım. Ortaokul 2. Sınıf karamel ve çilekli dondurmayı en sevdiğim tişörtüme bulaştırdın. Ben de senin yemeğine hamam böceği koymuştum."

"- İlker gıcık gerizekalı İlker okulda seni hiç kimse sevmezdi sen grup ödevlerini bile tek yapardın.
Ah nasıl unuturum can düşmanım."

Telefonu yüzüme kapattım daha fazla konuşamazdım. Çünkü ondan iğreniyordum. Çıkma teklifini kabul etmedim diye yapmadığını bırakmadı bana.
Ama atlamam gereken önemli bir detay daha vardı.O da benim numaramı nereden bulduğuydu aklıma ilk gelen şey birinden almış olabileceği oldu. Ama ben asosyal biriyim ve numaramı da herkesle paylaşmam yani bu olasılık daha az onun dışında nerden bulmuş olabilir diye düşünürken odamın kapısı çalındı. Ben gel dedikten sonra sessiz adımlarla annem girdi odaya yüzü gülüyordu ama beni görünce yüzündeki tebessüm yerini telaşa bıraktı yanıma geldi.
Ne oldu kızım suratın niye asık böyle diye sordu annemle konustuktan sonra ikimiz de uyuyakaldık sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamak benim planlarım arasındaydı ama annem benden önce davranmış ve mutfağı enfes bir kahvaltı sofrasıyla donatmıştı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra ailecek film izlemeye karar verdik biz filmin yarısındayken kapı çaldı panduflarımı yere sürte sürte koşarak kapıyı açtım. Gelmesini en çok isteyeceğim kişilerden birisi gelmişti Mert karşımda sırıtırken ben o özene bözene yaptığı saçlarını bir güzel dağıttım o da oflayarak içeri koştu ve annemin yanına oturarak kocaman sarıldı. Ben yine ayaklarımı sürterek tekli koltuklardan birine oturdum ve kafamı öne eğerek dudağımı büzmeye başladım bir süre sonra Mert kahkaha atmaya başladı. Bende yanımdaki yastığı tamda onun kafasına attım tam onikiden vurmuştum daha sonra mertle dışarıya çıktık birazcık gezdikten sonra pamuk şeker aldı.
Banklardan birine oturduk ve Mert'in tanıştıracağı yeni yengemi beklemeye başladık ben acaba bu kızla ne kadar süre çıkarlar diye düşünürken Mert'in sevgilisi geldi yanimıza samimi olduğu her halinden belli olan bir gülümsemeyle elini uzattı ve merhaba ben Hale dedi düşündüğümüzün aksine çok mütevazi ve şirin birine benziyordu. Biraz konuştuk sanki yıllarca tanışıyormuşuz gibi. Mirayla birlikte üçlenmiştik belki ama Miray kıskanırdı. Aklımı işgal eden tek şey kışlıklarımın küçüldüğü ve Hale ile Miray'la alışverişe çıkmam gerektiğiydi.
Miray ile pek sıcak bir tanışmamız olmamıştı. Anasınıfında herşeyi paylaşamıyorduk. İkimiz kırmızı balık çizmiş aynı salıncakta sallanmak için resimlerimizi yırtmıştık. Sonra küçük bir dokunuş gibi gülüp birbirimize sarılmıştık bir de biz kan kardeşiydik. Ameliyat olduğumda bana kan veren Miraydı. Annemgil de sever sayardı birbirini. Babalarımız ortak avukatlık bürosunda çalışıyordu.
Eve gittim hemen Mirayı arayıp alışveriş için 2 gün sonrasını kararlaştırdık okul yarıyıl tatilindeydi.
Dışarda kar yağıyordu ve kartopu oynayacak kadar birikmişti. Miray, Hale, ben ve Mert kartopu oynuyorduk. Kafama sert bir kar geldi benin gözlerim kararıyordu. Tam düşerken sıcak sert bir cisime yaslandım. Uyandığımda başım ağrıyordu ve dilim boğazıma yapışmıştı. Kolunda bir sızı vardı bakışlarım koluma kaydı ama bir serum vardı burası hastaneye hiç benzemiyordu. Köşede bir soba vardı sıcak olduğu belli olan bir çaydanlık vardı üstünde. Büyük bir akvaryum bir de yama desenli halı, eskilerden kâlma vitrin vardı. Acaba burası neresiydi ve sahibi kimdi. En son kartopu oynuyorduk. Ben saklanmıştım ve burdayım ayağa kalktım. Başımın ağrısı artmıştı. Su arama başladım kapı açıldı. İçeriye kapşonlu biri geldi oda loş ışıltı. Yüzünü göremiyorum ve korkuyorum.

"- Uyanmışsın ben olsam kalkmazdım.

Sana bakmaya geldim.

"-Nerdeyim ben? Sen kimsin? Niye geldik buraya?

"-Öncelikle benim adım Deniz. Öğrenciyim ve burası evimin babama ayırdığım odası.

"-Ben su içmem gerekiyor boğazım çok kurudu.

"- İlerde sebil var ben yine de getiriyim.

Gösterdiği yere gittim ve içtim. Gitmem gerektiğini ailemin beni çok merak ettiğini söyledim. Montumu eldiven ve beremi giydim. Atkımı da boğazıma doladıktan sonra hemen botlarımı giydim. Deniz ile birlikte yürüdük ve evime gittim. Çok yorgumdum ve olanları anlatmaya hâlim yoktu odama çıktım. 

AykuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin