10.Bölüm

16 4 3
                                    

Annem benden önce uyanmış kemerini çözmüş beni uyandırmıştı.Etrafıma baktım ve uçsuz bucaksız bir bozkırdaydık acaba İstanbul değil miydi?

"-Anne burasının İstanbul olduğundan emin miyiz? "

"-Babana bağlanacağım kızım neler olmuş anlatacak bize."

Annem bileğinde beliren hologramdan babamla iletişime geçmişti. Atmosfer basıncından belirlediğimiz konum ayarlanamamış, taşıt kapsülü küçük hale getirmişti şaşkınlık içindeydim elinde tuttuğu kolye taşının içindeydik biz, şimdi ise annemin boynunda sallanıyordu.
2 km yol yürüdükten sonra Merkezdeydik. Annem taksi çağırdı oldukça hazırlıklıydı nakit para taşıyordu.
Benim yolu tarif etmemle teyzemlerin evine ulaştık babamdan geri aldığım telefonumla Mert'i arayarak annemlere yani teyzemlere gelmesini söyledim. Biz oraya vardığımızda Mert oradaydı. Beni görünce Miray'dan önce davranıp koşarak sarıldı.

"-Sen neredeydin hepimiz çok merak ettik annene defalarca sordum evden çıkıp gittiğini bir süre beklemek istediğini söyledi polisi arayalım dedim ama her seferinde ısrarla reddetti."

"-Sakin ol Mert" dedim sarılmasına karşılık vererek.

"-Ben gayet iyiyim hadi oturalım. Annemle ben size herşeyi anlatacağız dedim gerçek annemi göstererek."

Beni görmenin heyecanıyla yanımdakileri göremeyen Mert ve Miray anneme bakınca geçirdikleri şok yüzlerinden okunuyordu ve benim dediklerime de bir o kadar şaşırmışlardı. Miray hala bir şey söyleyememiş şaşkın bakışlarla sırayla beni, annemi ve teyzemi süzüyordu. Derin bir nefes alarak sakince anlatmaya başladım.

"-O sabah en son seninle konuşmuştuk Mert ben sınava geç kalmıştım ve taksiyle yetişmeye çalışıyordum, taksiyle bir süre yol aldıktan sonra karşımıza garip bir adam çıktı o sırada araba durdu ve adam dondu . Ben telaşla arabadan indim ve adam aceleyle gitmemiz gerektiğini söyledi sonra da Ay' a çıktık" ben bunları söylerken Miray ve Mert'in yüzleri bembeyaz olmuştu teyzemse her şeyden haberdar olduğu belli bir şekilde soğukkanlılıkla beni dinliyordu.
"-Ama... yani... anlamıyorum Hilal, bu anlattıkların çok saçma."

Bu sefer konuşan Miraydı sessizliğini bozmuştu.
"-Biliyorum ama bana inanmalısınız bu kadın da benim annem" dedim annemi göstererek ve devam ettim;
"-Ben daha bebekken annem sandığımız teyzeme emanet etmişler beni, güvende olabilmem için."

Ne garip bir durumda olmanın farkındaydım ama beni anlamaları gerekirdi. Kendi gezegenim tehlikede ben dünyadaki sevdiklerim için her şeyi anlatıyorum dil döküyorum ama anlamıyorlar Mert ve Miray 'ın bakışları beni sinirlendirmiş ve korkutmuştu. Belkide hiç bilmemeleri gerekirdi ama öğrendiler artık burada annem de tehlike altındaydı. Bir an önce Aykuşağına geri dönmeliydik ama Mert ve Miray'ı nasıl ikna edecektim ki ben?
Uzun bir sessizlikten sonra herkes bana bakıyordu. Ne dememi bekliyorlardı ki herşey ortadaydı en büyük kanıtta annemdi.
Sessizliği Mert bozdu;

"-Diyelim ki inandık ve Ay kayışına geldik ya dünya ne olacak Hilal ben annemlere ne diyeceğim peki ya okul burada bir hayatın var saniyeler içinde cevaplayacak bir karar değil bu."
Şimdi ben ne cevap verecektim ben hiç böyle hayal etmemiştim ama haklıydı Mert. Ailesi buradaydı buraya aitti. Birde ay kayışı demişti oldukça komik ama burada gülemezdim. Destek almak istercesine anneme baktım;

"-Evet çocuklar çok haklısınız ama burada tehlikedesiniz Hilal'in prenses kimliği açığa çıkmak üzere her an fırsat kolluyorlar ve dünyadaki yaşamını sizlere olan bağını öğrenirlerse hiç iyi olmaz. Tehlike geçene kadar Aykuşağında kalırsınız."

Şaşkınlığını üzerinden atan Miray söze girdi;

"-Kraliçe hanım teyzeciğim sizin orada kanun, adalet ne bilmem ama burada polislerimiz mahkemelerimiz ve cezaevlerimiz var yani burası o tuhaf isimli ülkemizden daha güvenilir."

Ah Miray kendi söylediklerini düşünmeye dayanamamış ve kendini rezil etme pahasına, savunduğunu düşünüyordu. 6 ay öncesi annem bildiğim teyzem bu konuyu kapatmak istercesine lafa girdi;

"-Miray kızım sen söylediklerinde ciddi misin bu isyancılar Aykusağı teknolojisini sizin üstünüzde kullansalar sizi zamandan silerler. Hem diyelim ki polise gittin ne diyeceksin? Benim peşimde uzaydan gelen isyancılar var beni öldürmek istiyorlar mı diyeceksin? Sana mantıklı geliyor mu kızım, burada anlatılanları başkasına söylerseniz büyük ihtimalle kendinizi Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları tımarhanesinde yatağa bağlı şekilde bulursunuz. Burada ciddi bir tehlike var Hilal ile birlikte gitmemiz gerekiyor. "
Ohh diye soluklandim ve bakışlar beni buldu;

"-Sizin ikna olduğunuza çok sevindim üstümden büyük bir yük kalktı orada çok eğleneceğiz. Unutmadan bunlar size hediyelerim."
Mert bunlar yoksa ay kayışından mı diye sordu. Hepimiz kahkahaya boğulmustuk.

"-Mert orada sakin ay kayışı deme yoksa kellen gider."

"-Nee orada idam da mı var?"
Yüzü kıpkırmızı olmuştu şaka yaptığımı anlamadı.

"-Şaka yaptım ya sen benim misafirim olacaksın neden kafanı keseyim ki ama babamı kızdırma yoksa ben bile kurtaramam."

Annem içtiği kahveyi püskürtüp kahkaha atıyordu. O yorgun ciddi sert kadın gitmiş yerine gülümseyen neşe saçan Annem gelmişti tabi kardeşine kavuştu yıllar sonra.
Evdeki şaşkınlık yerini kahkahaya bırakmıştı.
Artık uzay kapsulüne gitme vaktimiz gelmişti. Onlar için yeni bir dönem başlıyordu. Hatırladim da ilk günler ben ne kadar zorlanmıştım umarım benim hissettiklerimi yaşamazlar.
Miray eve gidip önemli eşyalarını alacağını söyledi. Onu yalnız bırakamazdım. Taksi çağırıp önce Miray'ı evine gittik. Kıyafet almamasını istedim. Küçük bir spor çantasına ailesinin fotoğrafını en sevdiği rujunu bir de asla vazgeçemediği küçük oyuncak tavşanını çantaya koydu. Anısı olan eşyaları almıştı yanına.
Taksiye bindikten sonra Teyzem bir adres verdi. Bomboş bir araziydi. Havaalanı yolunda boş bir arazideydik. Uzaya gitmek için en ideal yerdi. Annem boynundaki iki ucu sivri elmas görünümlü kolyesini zincirinden çıkardı ve yere bıraktı.
Mert gözünü kırpmadan izliyordu.
Miray ise oldukça üzgün modu düşüktü. Ben Miray'ı görünce pişman olmuştum.
Annem yere bıraktığı küçük nesneyi alıp eliyle sündürdü. Böyle bir şeye bende şaşırmıştım. Elmas gibi sert nesne nasıl sünebilirdi?
Beni yanına çağırdı.

"-Kızım bunu öğrenmelisin. Bu uzay kapsülünün dış kaplaması ayda bulunan çok nadir elementlerden yapısal olarak karbona benziyor o yüzden elmas şeklini almıştı. Bizde bu benzerliği keşfettikten sonra birazda karbon karıştırıp nasıl tepkime vereceğini gözlemledik. Ortaya çıkan bileşik, atmosferde hava sürtünmesinden etkilenmeyecek aynı zamanda olası bir deformasyona uğramadan esneyerek büyüyüp büzülerek küçülecekti. Böyle sağlam bir atomu dünya ile Aykuşağı ulaşımında kullanmaya karar verdik. Küçücük bir esnetme onu gerçek boyutuna getirecektir. "
Miray kendini cimciklemişti.

"- Hilal bana tokat atar mısın? Rüyada mıyım anlamaya çalışıyorum.

"- Miray rüya değil bu hem daha hiçbir şey görmedin ki daha ne maceralar bekliyor bizi.

"-Teknolojiye bak Hilal elmasa iki dokundu kocaman oldu vay bee ben heyecanlandım şimdi bunlar daha fragman yani ay a gitmemiz ne kadar sürecek peki?"

"- Normalde 10 saat ama bu kapsül ile
6 saat zaten derin bir uykuda olacağız güvenliğimiz için."

Herkes içeri girip boş koltuklara oturduktan sonra emniyet kilidi kitlendi ve dışarıya açılan kapı kapandı. Basınç dengeleyici gaz verildikten sonra Annem konumu girip uykuya daldı. Herkes uyumustu. Benimde gözlerim yavaştan kapanıyordu.

AykuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin