7.Bölüm

17 8 0
                                    

Heyecandan duramıyordum. Babam uyanmıştı babam...
Odamda resmen volta atıyordum. Pencereyi açtım pencere taşına oturup ayaklarımı kendime çektim. Odada en sevdiğim yerdi burası oturmak için özel yapılmıştı oldukça da rahattı. Düşündüm hani yazsam roman olur derler ya tam onu yaşıyorum demek böyleymiş. İki ay olmuştu ama daha ne görebilirdim ki ya da daha ne görecektim ki?
Ahh o sıradanlığı bile özlemiştim. Mert ve Miray ne yapıyordu ki orada neler oldu acaba?
İçeri Arya girdi buradaki tek dostum elim ayağımdı aramızda mertebe yoktu. Onun yanında eski ben oluyordum dünyadaki ben. Hilal annen gelecek ama sen toplamışsın ortalığı yarın için elbise seçeceksiniz Taç da gelir birazdan tamamlanmış son bir kez göreceksin sonra törende kralımız takacak.
Yarına ne kalmıştı, ne yapacağım şimdi?

"-Kabul etmeyip isyan çikarmasalar bari ya da katil hâla dışarda bilemiyorum hem bir an once bitsin hem de hiç gelmesin o an "

"-Endişelerin çok normal ama elbisenin altına sık dokunmuş bir korse giyeceksiniz kılıç ve ok işlemez."

İçim rahatladi. Annem tüm asaletiyle geldi odama ben dolabımı açtım ve beğendiklerim annemin seçtikleri hepsini gruplandırdık. En sonunda elbiseyi seçtik ve içeriye 7 tane kiz geldi beni giydirdiler saçım açık mı olsun topuz mu bilemedim taca gore ayarlanacaktı. Bu ben miydim, anneme benzemiştim. Annemin gözleri doldu. Elbiseyi çıkardım hemen kirlenemezdi. Annem gittikten sonra zırhımı giydim ve Aynanin karşısında kılıç talimi yaptım. Yere düşmeden 55 dk durabiliyordum artık. Deniz geldi ve kütuphane de anneme kadar tüm kraliçelerin taç giyme törenlerini okudum. Bu kitaptaki resimler hareket ediyordu. Bir çesit projeksiyon gibi. Ders bittikten sonra solugu babamin yaninda aldım. Yalnızdı terasta oturuyordu.

"-Babacım bugün daha iyi misin?"

"-Evet kızım oldukca enerjik haldeyim o kadar sene uyudum."

Gülümsemiştik. Çok tuhaftı cümleleri ses tonu babam yabancı değildi . Karakteri aynı mıydı öğrenecektim bunu.

"-Duydum ki Deniz ders veriyormuş. Mutlu musun burada özledin mi arkadaslarini teyzeni? "
Karakteri de kesinlikle aynıydı bu benim babamdı.

"-Evet birlikte büyüdüğüm kardeşim var Mert, Miray ve teyzemi de özledim."

"-Mutlaka özlemini dindirecem kızım mutlaka...
Ben aslında bugünü planladım Denizle birlikte seni çalıştırayım sonrada at biner saklıgölde dinleniriz"

"-Sevinirim babacım yani kralım."

"-Sana kralım demeyi yasaklıyorum sadece ciddi ortamlarda diyebilirsin."

Beraber bahçeye çıktık. Denizin haberi vardı sanırım. 2. Seviye çalışma yerinde kilici elime aldiğimda babam gülümsedi.

"-İşte benim kızım, o kılıçtan bende kullandim kullanişı rahattır."

"- Senin yanında mı ki? Merak ettim oldukça naif bir adam kılıçla nasıl savaşacak?

"-Deniz biraz da ben çalıştırayım. Kalkan ver."

"-Ay bunlari yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi, kılıç almadın."

"- Yolun başındasın seni incitemem savunma öğreticem sana düşmanının nasıl savaştığını gözlemle adımlarını tahmin et ve onu şaşırt. "

İki saatin nasıl geçtiğini anlamıştım.
Terlediğim için odama gittim. Babam ve Deniz alışkındı tabi onlar konuşacaklardı.
Sıcak bir duş alıp dinlendim ve dolaptan sade düz bir kıyafet seçtim sanırim at binme kıyafeti bu olmalıydı. Uçsuz bucaksız dolaştık ne nerede hangi tarihte yapılmış babam tek tek anlattı. Sonra da göl başında kuş cıvıltısı eşliginde uzun uzun sohbet ettik babam bir kahramandı. Benim bir halam varmış bunu öğrenmis oldum. Dünyaya evlendiği adamla birlikte gitmiş.
Eve geldiğimizde Atları ahıra koyup akşam yemeği için büyük salondaydık
Masa kalabalıktı şenlik havası hakimdi. Güle eğlene yemek yedik ve ben izin isteyerek odama çekildim. Yarın büyük gün yorgunluktan uyumuşum.
Sabah erkenden dinç olarak uyandım. Elim ayağıma dolaştı. Arya ve kızları çağırarak saldırıya karşı korse giydim tuhaf biçimde rahattı ve hafifti. Elbisem saçım hazırdı. Gece mavisi bir elbisem vardı Oldukça moderndi. Dünyadaki abiyeler gibi. Saçımda zarif bir şekilde toplanmıştı.
Büyük salona indim. Yeni yeni doluyordu ortadaki Hilal simgeli tahta oturdum. Babam soluma annem sağıma oturdu. Salona nerdeyse halk toplanmıştı. Babam kısa bir konusma yaptı. Annemse bir aile fotoğrafinı karşıya yansıttı herkes bakıyordu.
Büyük bir alkış koptu. Fısıltılar vardı. Ayağa kalktım ve ne diyecegim?

"- Biliyorum hepiniz saşkınsınız ama bunlar olması gerekiyordu. Ben Hilal Tozsoy Kral ve kraliçenin güvenliğim için beni dünyaya teyzeme emanet ettikleri varis bebek asla ailemi yargılamıyorum en iyi şansı düşünmüşler herkes gibi sıradan hayatımında bir sonu oldu. Aykuşağı töreni için heyecanlıyım Artık baslayalim."

"-Prenses Hilal çok yaşa!"

Korktuğum gibi isyan falan çıkmadı. Erken konusuyor olabilirdim herkesin sindirmesi gereken bir gercekti bu.
Şehir meydanına at arabasıyla gitmiştik yol boyunca insanlar saygı ile selamlıyordu. Şehir meydanında tahtın ne isi vardı ki.
Saraydan da kalabalıktı ağaçlarda değişik seyler vardı bir tür hayvan gibi ama gözleri ve elleri parlıyordu. Önlemler buydu demek. Babam ve annem tahta oturduktan sonra bende oturdum. Babam ayağa kalktı ve

"-Halkım ben burada durabiliyorsam bu kızım sayesindedir bu hayatta tutunacak dalımdır sizlerle de tanıştırmak isterim. 231.prenses Hilal Tozsoy bugün gerçek bir prenses çünkü 18 yaşına giriyor ve bizim tek umudumuz."

Son cümleyi annem tamamladı.
Ben kalktim halkın ortasinda asil görünmeye çalişarak yürüdüm. Önümde eğiliyordu bu biraz utandırdı. Annemin önüne gelerek onları selamladim ve başım eğik bir şekilde bekledim annem narince saçlarımın üstüne koydu oov ağırdı ama alışacaktım.
Tahta oturdum ve sirk gösterisi oldu elinde ates ceviren demir yutan ve atla uçan adam vardı. At ile uçan adam anladim ki bu güne yetenekli olanlar çalışıp krala gösteri yapıyorlar beğenilen ödüllendiriyor. Mükemmeldi. Ne kadar oturduk bilmiyorum hava kararıyordu.
"- Halkım vakit geldi güneş batmadan başlıyalım."

El ele tutuştuk annem kulağıma korkma herkesin gözü kapalı olacak senin gücünün olmadığını kimse anlamaz diye fısıldadı.
Değisik sesler cıkaran ve beyaz bir ışık çıktı kubbe seklinde yavaş yavaş yayılıyordu. Biri cığlık attı. Giderek hızlandı ve biri de çıglik attı, büyük müydü bu kadar bu kubbe aradan 30 dk geçti kimisi güçsüz düşmüştü.
Ve değişik bir ses duyuldu yangın alarmı gibi acı acı öttü. Annem ve babam bırakınca herkes yere yığıldı. Annem korkuyla bana baktı. Birdenbire noluyordu böyle?
Babam da yorgun düştü ve tahta oturdu biz neden etkilenmedik ki sesten? Annem ve babam beni yalnız bırakmayacaklarını söylediler.
Bulduğumuz ata bindik babamın arkasında ona sarılmıştım. Buraları görmemiştim ucsuz bucaksız lavanta tarlası ile doluydu bir kısmi ise beyaz zambak doluydu güzel koku vardı.
Attan inip babam beni kucağina aldı ve yere biraktı bu agaç çok tanıdıktı.
Olamaz lavanta tarlasi yanıyordu! Annem elini yere doğru çevirdi ve tüm toz ateşin ortasına düştü. Ama sönmüyordu babam nerden geldiğini anlamadığim su kütlesini atese boşalttı ama yok sönmüyordu. O kadar çok sıkıldım ki ben bir şey yapamıyordum. Boğazimdan acı bir çığlik kaçtı annem ile babam yere çökmüştü sonra toz ve su havada birleşip mavi bir madde şeklinde daha havadayken ateşi söndürdü. Annem yüzüme bakıyordu babam kıpkırmızı olmuştu onlara doğru bir adım attım ki toprak kayıyordu gözümü açamadım sonsuz karanlıkda hapsolmuştum.

AykuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin