Üzerimdeki mangalı pijamalarım ile saçlarımı başımın tepesinde sıkı bir at kuyruğu yapmış, geniş salonumuzdaki koyu kahverengi L koltuğa uzanarak üzerimdeki battaniyeme sarılıyordum. Televizyonu internete bağlamıştım ve bilmem kaçıncı kez The End of the Fucking World'e baştan başlıyordum.
Yedinci bölümün ortalarındayken kulağımdaki küpelerle oynuyor, arada önümdeki kaseden ağzıma patlamış mısır tıkıştırıyordum. Kapının zili evde yankılandığında kalkmaya fazlasıyla üşendiğim için Jaemin'e kapının şifresini mesaj attım.
Yaklaşık on saniye falan sonra kapı klik sesiyle aralandı ve Jaemin'in kadifemsi sesi ev duvarlarında yankı yaptı: "Ben geldim!"
"Hoş geldin!" diye bağırdım ardından, holden beni görmesi için hafifçe doğruldum ve diziyi durdurdum. Salona çıkan koridorda Jaemin'i görünce gülümsedim ve tamamen doğrulup sırtımı koltuğun başlığına yasladım.
Üzerindeki siyah hoodienin üzerine giydiği lacivert montu ile bacaklarını saran mavi bir kot pantolon giymişti. Siyah saçları alnından geriye şekillendirilmiş, elindeki beyaz poşetler ile salona giriş yaptıktan sonra poşetleri kapının kenarına bıraktı ve ellerini beline koyduktan sonra bana bakarak gülümsedi.
"Şu an ne kadar sevimli göründüğün hakında en ufak fikrin yok."
"Kusacağım."
Güldü ve yanıma adımlayarak koltuğa oturdu, ardından kollarını etrafıma sardı ve bedenimi kendine çekerek göğsüne yaslanmamı sağladı. Ne kadar vıcıklaşmamasını söylesem de hoşuma gitmiyor değildi fakat ikimiz de sevgi pıtırcığı olursak bu sefer gerçekten kusardım.
Kahve aromalı kokusunu ciğerlerime doldururken başımın tepesine küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi ve yüzüme baktı. "Nasılsın?" diye sorduğunda omuz silktim. "Aynı, karnım ağrıyor."
Dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı ve ayağa kalkıp kapının önüne bıraktığı poşetlere ilerledi. Zaten üç taneydi ve aradığı poşeti bulduğunda tekrar bana döndü, ardından önümdeki kahve masasına bıraktı. "Tatlı bir şeyler aldım ve-"
"Oreolu milka!"
Hiç beklemeden poşetin içindeki çikolataları çıkardım ve milkalarıma sarılarak tekrar geriye yaslandım. "Sizi seviyorum, bebeklerim."
Jaemin gülerek elindeki diğer iki poşetle salondan ayrılırken "Manyak." diye mırıldandı fakat onu umursamadım. Tahminen mutfağa gittiğinde onu beklemeden çikolatalarımı masaya bıraktım ve patlamış mısır kasesini kucağıma alıp dizime devam ettim.
Çok geçmeden Jaemin elindeki iki turuncu kupayla geri döndü. Kupaları masaya bıraktıktan sonra yanıma oturdu ve diziyi durdurdu. Ardından kolunu belime sardı ve beni kendine çekerek battaniyemi bacaklarına örttü. "Bir tanesi benim." Masadaki milkaları işaret ettiğinde kaşlarımı çattım ve alnına fiske attım. "Hayır, hepsi benim."
"Kilo alacaksın."
"Sana ne ya?" Sinirle sorduğumda kıkırdadı ve elini başıma koyup göğsüne yatmamı sağladı. "Kilo alsam ne olacak ki sanki,"
"Sağlığın için diyorum, güzelim." Diğer kolunu da belime dolayarak tamamen sarılmış ve çenesini başımı yaslamıştı.
"Çok konuşma da kahvemi ver." dedim, elimi sırtından ayırıp kupama uzattığımda elimi tuttu ve tekrar sırtına koymamı sağladı. "Biraz böyle kalalım."
Başımı tekrar göğsüne yaslayıp güzel kokusunu biraz daha ciğerlerime doldururken elimi siyah saçlarına götürüp yumuşak tutamlarla oynamaya başladım. Bedenimi ısıtan kolları arasında iyice mayışmıştım, fazlasıyla huzurlu hissediyordum ve karın ağrım da hafiflemişti.
Bir süre yalnızca sessizce uzanmıştık. "En sevdiğin renk turuncu mu?" diyerek sessizliği bozduğunda kaşlarımı hafifçe çattım. "Ne?"
Başımı göğsünden çekerek yüzlerimizi eşitlediğimde güldü. "Canlı renkleri severim. Neden sordun?"
Geri çekildikten sonra eski yerime geçerek kupamı aldım ve bacaklarımı kendime çektim. Sütlü kahvemden birkaç yudum alırken Jaemin gözlerimi izliyordu. "Yalnızca, böyle şeyleri bilmediğimi fark ettim."
"Oreolu milka sevdiğimi biliyorsun, yeter sana."
Güldük ikimiz de, masadaki milkalardan birini aldığında bir şey söylemedim. Başını omzuma koydu ve paketi açarak kahvesine batırmaya başladı. Eriyen çikolatayı dudaklarına götürürken kumandaya uzandı ve diziyi tekrar açtı.
"Senin en sevdiğin renk ne?"
Bir süre sonra sorduğumda turuncu kupayı dudaklarından uzaklaştırarak bana baktığında sevimli bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma.
"Mavi." diye cevapladı sorumu. "Ama her rengi severim yani."
Başımı salladıktan sonra ben sokulmuştum bu sefer göğsüne, kolunu belimden çektikten sonra sırtımdan omzuma sardı. "Benden nefret ediyordun." diye mırıldanadı saçlarımla oynarken. Bölüm bittiğinde diziyi umursadığımız yoktu, odada yalnızca ikimizin sesi kaldığında kıkırdadım.
"Çünkü beni delirtiyordun."
Odanın içinde derin kahkahası yankılanırken gülümsemeden edememiştim. "Seviyor musun şimdi?" diye sordu yanaklarımdan tutarak. Gülümsemem genişlerken uzandım ve dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim.
"Oreolu milka kadar seviyor musun peki?" Gülerek sorduğunda ona eşlik etmiştim. "Seni oreolu milka kadar çok seviyorum."
s o n
11.9.18
hellöööö
vay be dilemma da bitti :")
yazı yazmayacağım ama okuyan herkese teşekkür ederim seviyorum sizi mucu mucu <3<3bu arada çok reklam yapıyorum farkındayım ama jeno texting slow update ve ben normal mark fici yazmaya başladım, ona da göz atıp oy verirseniz çok mutlu olurum sevdiceklerim ♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dilemma :: na jaemin
Fanfiction❝seni oreolu milka kadar çok seviyorum.❞ ©hisblackpearl 2018 | na jaemin • [fluff x texting] started: 28.5.18 published: 27.6.18 finished: 11.9.18