Ben Severim

199 11 2
                                    

[Baekhyun'un ağzından]

Sanırım kendimizi pat diye içinde bulduğumuz bu dünyanın bizim için en iyi yanlarından biri, yaşaması için birilerine yardım edebilmekti. Daha doğmadan, anne karnındayken bebeğe yaşam fısıldıyorduk. Yaptığımız tek şey buydu. Ama mutlu oluyordum işte. Dünyadaki değer bilmez insanları gördükçe bize verilen bu cezanın aslında bir ödül olduğunu düşündüğüm çok oluyordu. Önlerine altın kase ile gelen fırsatları görmezden geliyorlardı. Aslında o fırsatlar bize verilmiş olsaydı...
Ah kim bilir belki bizde aynı olurduk.

Bir grup arkadaşımla işimiz bittikten sonra dinlenmek için başka bir yere gidiyorduk o gün. Sağımda yürüyen Luhan dünyada gördüğü garip şeyleri anlatırken onu dinliyormuş gibi yapıyordum. Gözüm karşıdan gelenlere takılmıştı.

Onlarda bize dikkatle baktıklarına göre bizden olmalılar diye düşünmüştüm. Ancak daha da yaklaştıkları zaman kim olduklarını anlamıştım.

Onlar ölüm meleğiydi.


Gerçekten böyle mi gözüküyorlardı? Tamam siyah ağırlıklı giyinmişlerdi ama beklediğim gibi zebani tipli değillerdi. Neden herkes bir şeyler uydurup ortalığa yayıyordu ki?! Belki de onlarda bizim kafamızda uçan yuvarlak taç olacağını falan düşünüyorlardı!

Buralarda yeni olmalarına rağmen bizimkilerden Chen onları tanıyor olmalıydı ki geçerken durup selam verdiler birbirlerine. Ben mi? Ben sadece havadan isimlerini biliyordum. İlk defa karşılaşmıştık.

Buna algıda seçicilik deniyordu sanırım. Kendi saçlarımdan dolayı gözlerim her zaman ilk olarak saçlara takılırdı. Ve daha önce böylesini görmemiştim. Saçlarına gözümün takıldığı çocuk, üzerine tam oturan siyah takım elbisesiyle zıt gri saçlarıyla ben buradayım diye bağırıyordu. Kalbim teklemişti, üzerinde düşündüğüm şey şu an bu değildi.

Bir ölüm meleği nasıl bu kadar mükemmel görünebilir?

İşte tam olarak düşündüğüm şey buydu.

O sırada Chen bizi tanıştırdı. -Onları göstererek- "Bunlar Sehun, Yixing, Kris, Tao, Chanyeol ve Kyungsoo" dedi. Hafif bir selam verdiler.

Adı Yixing'miş.

Daha sonra bizi tanıttı. "Xiumin, Baekhyun, Luhan, Suho ve Kai." Bizde onlara selam verdik.

Şu Yixing denen çocuk, bir an öyle bir bakmıştıki bana, düşündüklerimi duydu diye bir an için endişelenmiştim. Kafamı çevirdim. Bazılarımızın özel güçleri olabilirdi, bilemiyorum.

Luhan'ın ise gözü bir yerlere dalmıştı. O çok sıcakkanlı biriydi ve bu kadar soğuk insanları görünce şaşırmış olmalıydı haliyle.

Bu durum, Luhan'ın aramıza en son katılmasının eksi yönü olmalıydı. Her ne kadar görünüşünün aksine fazla kurnaz olsa da hâlâ bazı şeylere alışabilmiş olduğunu düşünmüyordum açıkçası.

Baktığı kişinin de buzdan farkı yoktu hani. Sanırım bir tek onu tanıyordum. Sehun. Tip olarak baya iyiydi ama soğuktu. Tabi bu soğukluğu arkadaşları dışındaki herkese karşıydı. Uzun boyu, sert duruşuyla uzaktan baksanız bile onun bir model olduğunu düşünürdünüz. Ama ölüm meleğiydi.

Onları bir süre dinledikten sonra kızıl saçlarımı sıkıntıyla karıştırırken bana yöneltilen bir soruyla donup kalmıştım.

"Hey nasıl oluyor da bir yaşam meleği böyle görünebiliyor? *Saçların, kırmızı ve güzeller"

Yixing?!

Sanırım herkes onun bu cümlesine şok olmuştu. En başta da ben. Nereden çıkmıştı şimdi?
Yavaşça onlara döndüm.

Yuanfen • BaekXing [bitti]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin