Çok değerliymişim gibi...

105 9 3
                                    

Yanağına dokundu, Baekhyun'un dudaklarının yaktığı yere. Kızıl saçları, ince dudakları ve hiçbir konuma ait olamayacak güzellikteki yüzüne baktı bir süre. Ve içinden geçirdi. "Seni her zaman seveceğim Baekhyun. Her zaman"


Uyandığımda henüz hiçbir şeyin farkında değildim. Önce oturur pozisyona geçtim. Zaten dağılmış olan saçlarımı iyice karıştırdım. Kafamı kaldırdığımda, dün Yixing'in uyuduğu koltuğun boş olduğunu gördüm. Bir anlığına içime bir korku düştü. Hemen ayaklandım. Kalp atışlarım hazırda bekliyormuş gibi hızlandı. Gitmiş miydi? Etrafa bakındım, yoktu. Onu ararken merakla kalkan omuzlarım geri düşmüştü. Sonra merdivenlerden gelen sesle arkamı döndüm.

Gitmemişti!

Aptal Byun.

Onu her gördüğümde aldığım nefesin sayısı azalıyordu. Sanki elleriyle beni ölüme çekiyordu ve bende hiçbir şey olmamış gibi onun yanına gidiyordum. Kafamı kaldırıp ona baktığımda dün yaptığım şey gelmişti aklıma ve kulaklarımın kızarmaya başladığını hissediyordum. Ellerimle oynamaya başladım.

"S-sen, senin... Gittiğini sandım."

Çarpık bir şekilde gülümsüyordu. Yine bir aptallık yapmıştım değil mi? Bana doğru yavaşça yaklaşmaya başladı. Ben, geri ya da ileri gidemiyordum, sanki donmuştum. Burnumun dibine kadar geldi ve kafasını birazcık kulağıma doğru çevirdi. Ağzından dökülen kelimelerle sıcak nefesi yanağımdan geçip kulağıma değmişti. Yine kalbim titriyordu.

"Gittiğimi sanıp, korktun mu yoksa?"

"Ne? Yah s-saçmalama. Sadece burada bir misafirsin, vee benden habersiz gitseydin kötü h-hissederdim."


Bir adım daha attı. Artık ayak parmaklarımız birbirine değiyordu. Gözlerimin içine doğru sanki dün yaptıklarımı biliyormuş gibi bakıyordu. Ve bu çok, rahatsız ediciydi.

"Demek kötü hissederdin"

"Hey! Bana şöyle bakmayı kes."

Cümlem bittikten sonra elimi onu itmek için göğsüne koymuştum ki elimi yakaladı ve kalbinin üzerine yerleştirdi. Onun kalbi, gereğinden fazla hızlı atıyordu.

Tıpkı... Tıpkı benimki gibi.

•••••


Yixing'e kütüphaneye gelme sebebimi burayı özlemek olarak açıklamıştım. Aptalca bir hastalığın peşinden geldiğimi söyleyemezdim. Zaten kütüphaneyi temizlemem gerektiğini söyledikten sonra bana yardım etmek için başımın etini yiyip durmuştu.

Elimi kalbinden çektikten sonra öyle bir kaçmıştım ki, onunla göz teması kurmaktan bile çekindiğim için bu katın en ucundaki kitaplıklara göndermiştim onu. Tabiki kendini aşırı yormamasını söyleyerek.

Bende şu kitabı aramaya koyuldum. Burası gerçekten büyüktü. Kitaplıklar arka arkaya dizilmişti ve ben kitabı önceden nerede bulduğumu bir türlü hatırlayamıyordum. Gerçekten uzun bir süre arayıp, her köşeye bakmama rağmen bulamamıştım. Sanırım çıldıracaktım. Hava da çoktan kararmış, üstüne fırtına çıkmıştı.

Nerede olabileceğini düşünüp boş boş raflara bakarken birden elektrikler kesilmişti. Karanlıktan korkmasamda bu herkesin içini ürpertirdi değil mi? Sonuçta dev bir kütüphanedeydik ve Yixing'in sesi de uzun zamandır gelmiyordu. Kitaplığı solumda bırakacak şekilde yürümeye başladım.

Yuanfen • BaekXing [bitti]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin