"Ah Luhan, sen çok iyisin. Senin gibi bir abiye sahip olmak beni çok mutlu ediyor."
Luhan içinden geçirdi.
Ah Baekhyun, keşke seni sonsuza kadar mutlu edebilme şansım olsaydı.
Luhan, dünkü yaptığımız konuşmadan sonra ve hareketlerimden benim Yixing ile buluşma planlarımı çözmüştü. Ve tabiki şimdi beni çocuk gibi o götürüyordu. Nereye gideceğimizi bilmiyordum. O kadar uzun süre hazırlanmamalıydım sanırım. Altı üstü mavi saten bir gömlek ve siyah, diz kapakları yırtık darpaça pantolon giymiştim. Biliyorum bu mavi gömlekle birlikte saçlarım çok daha fazla göze çarpmaya başlamıştı. Ama onunla birlikteyken bunun bir önemi yoktu ki.Bir süre yürüdükten sonra karşıdan gelen Yixing ve Sehun göründü. Sehun zaten manken gibi olduğu için giydiği renkli kazak ve kot pantolonla bile gayet iyi görünüyordu. Ama Yixing...
Beyaz gömleğin üzerine giydiği koyu gri kareli paltosu ve siyah pantolonuyla bu kadar karizmatik görünen biri daha yoktu sanırım. Gri saçları. Nasıl her giydiğiyle bu kadar uyumlu olabiliyordu? Dinlendirici gibi taktığı yuvarlak gözlüklerinin altındaki kısılan gözleri beni buldu, aramızda 3 metre kala hepimiz durduk.
Luhan'a baktığımda ilk önce düşünceli bir şekilde Sehun'un yüzüne bakıyordu, daha sonra kendine gelmiş gibi ufak bir titremeyle birlikte kaşlarını çatmıştı.
Kimseden ses çıkmadığını görünce boğazımı temizledim. Luhan'ın kolundan tutarak onu da oraya doğru sürüklemeye başladım.
Sehun bu durumdan sıkılmış gibi dursa da gözlerini Luhan'a kaydırmadan duramıyordu. Sonra birden beklemediğim bir şekilde hareketlendi. Önce Yixing'in kulağına bir şeyler fısıldadı daha sonra Luhan'a yaklaşarak ona bir şey söyledi ve uzaklaştılar. Yixing'e sorar gibi baktığımda sırıttı. Bir işler çevirmişti kesin.
Yan yana gelince koluma girdi. Meraktan çatlamak istemiyordum. "Eee Yixing?" Direkt kafasını çevirdi ve aramızda çok boy farkı olmadığından kısılmış gözleri gözlerime çarpacaktı. "Ne eee Baekhyun?" Gözlerim hâlâ kısıktı ama bu sefer x ışınları gönderecek şekilde. Koluna ufak bir yumruk vurdum. "Ya benimle dalga mı geçiyorsun? Nereye gidiyoruz bakayım biz?" Çarpık bir gülümseme sundu. "Biraz gezeceğiz daha sonra benim sevdiğim bir yere gideceğiz. Ama eminim sende seveceksin."
Daha sonra gezdik, canımız nereye gitmek istiyorsa. Kâh içimize projeyi son dakika yetiştirmişte onun rahatlığı basmış öğrenciler kaçmış gibi bir kafeye gidip kahve içtik kâh rengarenk misketlerle oyun oynayan minik çocuklar gibi parka gittik. Sonunda hava iyice kararmış, bizde yorulmuştuk. Yixing elimi tutup "Hızlanalım biraz gidiyoruz dediğim yere." deyince yorgunluğumun yerini heyecan almıştı, kalp çarpıntılarımı önemsemiyordum artık. Yixing'in sevdiği, sevmediği, yapmak istediği şeyleri çok merak eder olmuştum. Onun hakkındaki her şeyi bilmek istiyordum. Ve o bana tek tek gösteriyordu kendini.
Bir süre koştuk, etrafıma pek bakma fırsatım olmadı. Yavaşladığımızda geldiğimiz mahallede bir sürü gecekondu vardı. Hepsi iç içe geçmiş, üst üste binmiş gibiydi. İki katlı bir evin önünde durduk. Gri renkte biraz eski bir görüntüsü vardı. Yixing'in yaptığını yaparak demir merdivenlerden yukarı çıktım. Evin damı çok genişti ve önümde harika bir manzara vardı. Binalar, gökdelenler, birkaç ağaç ve bulutlar...
Yixing'e döndüm. Hafiften esen rüzgar saçlarını karıştırıyordu. Gözlüğünü çıkarıp cebine koydu. "Beğendin mi?" Tekrar baş gösteren kalp sızısına karşılık bir nefes çektim. "Beğenmem mi? Burası tıpkı, senin gibi." Tebessümle karışık şaşkınlık görülüyordu yüzünde. Kıkırdadım. "Benim gibi mi? Nasıl?" Bir iki adım yaklaştım. "Tıpkı senin gibi, eşsiz. Aynı anda hem gösterişli dünyanın hem de masum gökyüzünün birleşimi gibi." Elimden tuttu, yere kadar uzanan demir korkulukların önündeki minderlere oturduk. Bir sürü battaniye ve minder vardı. "Buraya sık gelir misin?" Yavaşça geriye uzandı. "Geliyordum, önceden. Seni fark ettikten sonra ilk defa geliyorum ben de." Onun gibi uzandım. Yüzüne dönemiyordum çünkü utanıyordum ve kalbim iyice sızlıyordu. Elini çeneme koydu ve kendine çevirdi. Biraz heyecanlıydı sanki. Anlaşılan tek utanan ben değildim. Kolunu başımın altından geçirip omzuna çekti beni. "Bugün seni yıldızları izlemeye getirdim. Normalde hiçbir yerde böyle bir manzara bulamazsın, tek bir yer dışında." "Neresi?" "Sensin Baekhyun, sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuanfen • BaekXing [bitti]
Fanfic"The fate between two people" Byun Baekhyun yaşam meleği, Zhang Yixing ölüm meleğiydi. Yixing kızılı severdi. En çok da Baekhyun'un lekeli kızıllarını. Bu kitabın tüm hakları Baekhyun'un kızılları arasında saklıdır