"Yine de bir daha güzel bir şey söyleme. Alışık değilim. Benim saçlarımı kimse sevmez! Ben bile"
Bana gamzeleriyle hayatımda daha güzelini görmediğim bir gülümseme bahşederek cevap verdi.
"Eğer izin verirsen... Ben severim"
Ben Byun Baekhyun. Bir yaşam meleği. Şu lanetli saçları olmasa herkesin beğenebileceği bir yüzü olan, herkesle iyi anlaşan, her zaman mutlu olan biri. Dışarıdan görülenlerin sadece bir yanılsama olduğunun kanıtıyım. Yüzüme karşı gösterilen güzel gülümsemeler, sırtımı döndüğüm anda milyonlarca fısıltıya karışırdı. Herkes işine geldiği gibi, kendi çıkarları doğrultusunda davranıyordu.
Peki şimdi?
Benden saçlarımı sevmek için bile izin isteyen biri oturuyordu yanımda.
Bu gerçek miydi? Biri bana oyun mu oynuyordu?
"Sen ne dedin az önce?"
"Konuştuklarımızı kimseye söyleme. Ben tekrar üzgünüm. Şimdi gitmeliyim."
İşte yine oluyordu. Yüz ifadesi ilk karşılaştığımız zamanki gibi ciddiydi.
"Ya ya ya. Dursana. Öylece kafamı karıştırıp gidecek misin yani? H-hem az önce dediklerinde neydi öyle?"
"Gitmeliyim. Hoşçakal."
Arkasından bakarken, uzakta görülen ve bu tarafa doğru gelen arkadaşlarının yanına koşuyordu. Ben mi? Ben kalakalmıştım.
Az önce ne olmuştu öyle??
Neden bana böyle davranmıştı? Neden ben? Aklıma gelen şeyle duraksadım bir süre. Olamazdı değil mi? Hayır. Gayet tecrübeli biriydi. Aynı şekilde bende. Böyle bir şeyin ihtimalinin bile olmadığını biliyoruz.
Kafamdaki bir ton soruyla eve yürüdüm. Anahtarı çıkarıp kapının kilidine takmak için elini kaldırdığım zaman kalbimde hissettiğim sızıyla, anahtarda kendini benimle birlikte yerde bulmuştu.
Kesilen nefesimin acısıyla birkaç dakika öylece oturmak zorunda kaldım. Biraz iyi hissettiğimde kilidi açtım. Kapıdan içeri girip salondaki kahve tonlarında olan koltulardan birine attım kendimi.
Hemen Luhan'ı yanıma çağırdım. Sanırım durumum pek iyi değildi. O gelene kadar yavaş yavaş nefes aldım. Derin bir nefes almayı kalbim kabul etmezdi şu an. Luhan geldiği zaman beni yatağa yatırdı.
"Hey, neyin var? Nasıl böyle hasta oldun?"
"İyiyim Luhan. Endişelenecek bir şey yok merak etme. Ama tam nedenini bende bilmiyorum. Araştıracağım"
"Baekhyun bunun altından iyi bir şey çıkacağını sanmıyorum. Sebebini öğrendiğinde ilk önce bana söylüyorsun ve bu sorunu kökten çözüyoruz tamam mı?"
Yüzüme en samimi sırıtışımı yerleştirerek cevapladım.
"Tamam Luhannieee kkkkkkk"
"Yah. Bana şu şekilde seslenme demedim mi sana? Tanrıya şükret ki hastasın yoksa seni fena pataklamıştım."
"Hı hı. Kesin öyle yapmıştın. Neyse şimdi gidebilirsin. İkimizin de ortalarda olmaması pekte iyi olmaz. Değil mi Luhann-"
Cümlemi tamamlayamadan bakışları yüzünden susmuştum.
"Gidiyorum ama şimdilik. İşlerimi halledip geri geleceğim. İyileştiğin zaman görüşeceğiz seninle."
Kapının kapanma senini duyduktan sonra rahatlamıştım. Luhan benim en iyi arkadaşımdı ancak bu hastalığın sebebini bilmiyordum ve öğrendiğimde ilk ona söyleyecektim.
Biraz dinlendikten sonra kendimi daha iyi hissediyordum bu yüzden gidip biraz bahçede oturmak istedim. Bahçeye çıktığımda tekrar saplanan ağrıyla olduğum yere çöktüm. Her aldığım nefeste kalbime binlerce iğne batıyor gibi acıyordu.
O an karşımda duran bir Yixing beklemiyordum. Acıdan ona burda ne aradığını bile soracak gücüm kalmamıştı. O da beni bu halde gördüğüne şaşırmış olmalıydı. Hemen koluma girdi ve beni salıncağa oturttu Biraz soluklandıktan sonra konuşabildim."Senin burda ne işin var?"
"Luhan'ın telefonda seninle konuştuğunu duydum. Kontrol için geldim ve iyiki de gelmişim. Neyin var?"
"Hah şimdi de gizlice birilerinin telefon konuşmalarını mı dinliyorsun? Bir şeyim yok, b-biraz sersemledim o kadar"
"Baekhyun beni kandıramazsın. Fazla hasta görünüyorsun. Bir melek olmana rağmen."
"Ne yapacaksın Yixing? Daha tanışalı birkaç gün oldu ve sen beni neden merak ediyorsun? Herkese karşı böyle misin?"
"Alakası yok. Sadece Chen ile iyi anlaşırız. Sende onun arkadaşı olduğuna göre yardım etmeliyim diye düşündüm. İstemiyorsan etmem!"
Birden öksürük krizine girmeseydim ona çok güzel bir nutuk çekecektim. Ciğerim yerinden çıkacak gibiydi. Nefes aldığım sırada gözümden gelen yaşların sıcaklığıyla ağladığımı fark ettim. Neden son zamanlarda hiçbir şey normal değildi?
"Daha tanışalı kaç gün oldu ki sen bana bu kadar yakın davranıyorsun? Herkese karşı böyle misin yoksa?"B
en burada çıldıracak raddeye gelmişken onun bu kadar sakin olması beni daha da sinir ediyordu. Sanırım beyninde söyleyeceği cümleyi toparlıyordu. Nefes aldı.
"Çünkü seni seviyorum. Sebebi bu. Duydun işte. Senin de bana karşı boş olmadığını düşünüyorum. Ayrıca seni ilk defa gördüğümü kim söyledi?"
Nefes verdim.
Ne söylemeliydim? Ya da ne hissediyordum? Gerçi bunun önemi var mıydı onu bile bilmiyordum ya. Ne olursa olsun bu yanlıştı.
"Öyle bir şey yok. Ben seni sevmiyorum. Kimse ilk anda aşık olmaz! Hem beni başka nerde görmüş olabilirsin?"
Bir şey söylemedi. Aslında tam da beklediği tepkiyi vermiş olmalıydım. Yoksa o gamzeleri nasıl bu kadar net görebilirdim?
Bir süre gözlerimin içine baktı ve birden işaret parmağını kalbimin üzerine koydu. Dondum.
"Byun Baekhyun şu andan itibaren ben Zhang Yixing, kaderimi seninkine bağlıyorum. "
Sanırım şok geçiriyordum. Kaderini bana bağlamıştı. Yaşam ve ölüm için bunun yasak olduğunu biliyordu. Nasıl yapardı? Ne ona bağlanarak bir yasak çiğneyecektim ne de onun bağlı kalmasına izin verip ona acı çektirecektim.
"Benden uzak dur Yixing. Hem senin iyiliğin hem de benim iyiliğim için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuanfen • BaekXing [bitti]
Fanfiction"The fate between two people" Byun Baekhyun yaşam meleği, Zhang Yixing ölüm meleğiydi. Yixing kızılı severdi. En çok da Baekhyun'un lekeli kızıllarını. Bu kitabın tüm hakları Baekhyun'un kızılları arasında saklıdır