1.Bölüm Yeni çocuk

166 10 2
                                    

Votelerinizi eksik etmeyin ve ne'olur yorum yapın belki devam etmeye bilirim. Sizleri seviyorum.

Uzun süre koridorda aval aval elimdeki gömleğe baktım ve sonra nihayet tuvalete gitmeyi akıl edebildim. Ah, hayır şu klişe aşk hikayelerindeki gibi Harry'i falan düşünmüyordum. Tatlı çocuktu, evet. Ama ben aşık olmak için fazla meşgul bir kızım. Çözmem gereken trigonometri, üzerinde düşünüp kafa patlatmam gereken felsefe soruları var. Yani anlayacağınız tek aşkım derslerim. İneğin tekiyim ve aşka ayıracak vaktim kesinlikle yok. Hem okulun popüler kızlarından falan da değilim, yani şimdiye kadar çıkma teklifi falan almadım. Bu durumdan şikayetçi olduğum da söylenemez. Neyse.

Üzerimdeki kahve yüzünden mahvolmuş olan bluzumu çıkarıp lavabonun kenarına fırlattım ve sonra Harry'nin bana verdiği gömleği elime aldım. Hiç beklemeden gömleği üzerime geçirip iliklemeye başladığımda, aynadaki görüntümü görüp suratımı buruşturdum. Gömlek bana en az iki beden büyüktü, ki şu anki halimle gece birisiyle seks yapıp sabah onun gömleğini giymiş fahişelere benziyordum. İğrenç, iğrenç, iğrenç.

Gömleğin her düğmesini ilikledim ve sonra bana oldukça uzun gelen kollarını kıvırdım. Aynaya son kez baktığımda daha az fahişemsi görünüyordum ve bu iyi bir şey olmalıydı. Ellerimle pırasadan farksız saçlarımı düzelttim ve sonra derin bir nefes alıp elime kirli bluzumu aldım. Bir an önce bu bluzdan kurtulmalıydım çünkü bu t-shirt aklıma o Helen cadısını getiriyor. Helen bizim okulun en popüler kızı. Ve hani şu okulun en popüler kızı okulun en ezik kızına takar, sürekli dalga geçip durur ya? Benim durumum da aynen öyleydi sanırım. Bugün kahveyi üzerime döktüğümde bana kahkahalarla gülmüş olduğundan da anlayabilirsiniz bunu sanırım.

T-shirtü koridorda bulduğum ilk çöp kutusuna attığımda öğrencilerin telaş içinde bir yere koşuşturduklarını farketmiştim. Aah ve şöyle bir şey var, bizim okulun öğrencileri koşarak derse gidecek tiplerden değiller. Ancak birisi birini öperse, birisi birisiyle kavga ederse bu kadar heyecanlanabilirler.

Koşuşturanların arasından nihayet tanıdık birini görebildiğimde hemen ona seslendim.

''Hey Jack!''

Jack bakışlarını bana çevirdi ve nefes nefese yanıma geldi. Tamam Jack bile bu kadar heyecanlanıyorsa kesinlikle büyük sorun var demektir.

''Tanrım sen burada ne yapıyorsun?'' dedi inanamaz bakışlarla bana bakarak. ''Herkes bahçedeki kavgayı izlemeye gidiyor!'' Bakın size söylemiştim.

''Ne kavgası?'' diye sordum gözlerimi devirerek. Jack sırıtmaya başladı.

''Noah yeni çocukla kavga ediyor. Çocuk Noah'ı çok fena benzetiyormuş sanırım.'' dedi Jack ve sonra gözleri bir anda gömleğime takıldı. ''Hey, bu gömlek de neyin nesi? Biriyle okulda seks falan mı yaptın?''

Yanaklarıma basan ateşe karşılık gözlerimi irileştirdim ve istemsizce öksürdüm. ''Of Jack s-saçmalama... Onu boşver sen niye kavga ediyorlar onu söyle?''

Jack omuz silkti. Konuyu değiştirebildiğime cidden sevinmiştim.

''Bilmiyorum.'' dedi Jack. ''Ben de şimdi izlemeye gideceğim. Sen de gelsene?''

Başımı sallayıp onayladım ve beraber yürümeye başladık. Her ne kadar inek olsam da, ben de kavga izlemeyi severim. Hem şu yeni çocuk kimmiş merak etmiştim. Ve çocuğa şimdiden sempati duymaya başlamıştım çünkü Helen'in erkek versiyonu Noah'ı fena benzetmişse buna ancak minnettar olabilirdim.

Okul bahçesine çıktığımızda etraftaki çığlıkların fazlalığı karşısında bir anlığına afalladım. Tamam bu kavga her neyin kavgasıysa cidden büyük bir sebeple oluyor olmalıydı.

''Tanrım! Bu gördüğüm en iyi kavga!'' diye bağırdı bir çocuk. Kaşlarımı kaldırıp kalabalığın arasına daldığımda, etraftaki kızların fazlalığı dikkatimi çekmişti. Tamam tamam cidden şaşırmaya başlamıştım sanırım. Bizim kızlar kavgaları pek sevmezdi ama şimdi neden bu kavgaya bu kadar ilgi gösteriyorlardı anlayamıyordum.

''Jack, burada ne kadar bu kadar kız var?'' diye sordum yanımdaki yanımdaki Jack'e. Jack önleri görmek için ayak parmakları üzerinde yükselmeyi kesti ve bana döndü.

''Bilmiyorum. Hadi önlere gidelim.''

Bir şey dememe fırsat vermeden kolumu tuttuğu gibi beni kalabalığın arasına soktu. Kalabalığın içinden etraftaki birkaç kızdan oldukça ağır küfürler yiyerek sıyrıldığımızda odak noktası halindeki iki kişiyi görmem pek de uzun sürmemişti. Yerde yumruk yemekle meşgul olan Noah'ı, ve ona yumruk geçirmekle meşgul olan bana arkası dönük olduğu için yüzünü göremediğim siyah pantolonlu, beyaz t-shirtlü ve bukleli saçlı çocuğu...

Siyah pantolonlu, beyaz t-shirtlü, bukleli saçlı çocuk?

Harry?

Etraftaki çığlıklar daha da artarken Harry Noah'ı yumruklamayı bıraktı ve daha sonra geri çekilip Noah'ın karnına bir tekme geçirdi. Gözlerim kocaman açılmış halde Harry'e bakarken olanlara bir anlam vermeye çalışıyordum.

Harry, tatlı diye tabir ettiğim Harry, birini mi dövmüştü?

''Ah dostum bu çocuğu sevdim!'' dedi Jack heyecanla. ''O Noah piçini ne de güzel benzetti öyle!''

Harry yüzünü bir anda benim olduğum tarafa doğru çevirdiğinde, kan içindeki yüzünü görmem pek de uzun sürmemişti. Ve sonra çok geçmeden bakışları, bakışlarımla buluştu. Zümrüt yeşili gözlerindeki tehditkar ifade iliklerime kadar donmamı sağlarken, bakışlarını benimkilerden uzun süre ayırmadı. Korkuyordum evet. Çünkü bakışlarındaki o ifade iliklerime kadar işlemişti. Ben bu çocuğa mı tatlı demiştim, Tanrı aşkına!

''Biraz önce olanları gördünüz!'' diye bağırdı Harry birdenbire. Bakışlarını benden çekip etraftakilerin üzerinde dolaştırdığında herkesin sesi anında kesilmişti. Kendi hızlı kalp atışlarımı duymasam, zamanın durduğunu bile sanabilirdim sanırım.

''Bundan sonra patron benim!'' diye devam etti Harry. Bakışları herkesin üzerinde dolaşıp yine bir anlığına benimkiyle buluşunca nefesim kesilir gibi oldu.

Tehlikeyi hissediyordum. Kesinlikle hissediyordum.

''Benim olana dokunanın, canını çok fena yakarım.'' dedi Harry bana bakarak ve sonra hızla arkasını dönüp kalabalığın arasında gözden kayboldu.

Love Will RememberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin