Bir adım, iki adım, üç adım.
Dur. Lütfen dur....
"Nasılsın Kelly?"
Birinin gülümsemesinin aynı anda hem çekici hem korkutucu olduğunu ilk defa görüyordum. Birinin kıvrılan dudaklarını ilk defa öpme isteği duyuyordum. İlk defa böylesine titriyordum. Hayatımda ilk defa böyle bir şey hissediyordum.
Ve bu berbattı. Gerçekten.
Geldi ve tam karşımda dikildi. Bakışlarımı önce yüzünde gezdirdim, sonra da kan yüzünden kırmızıya dönen beyaz t-shirtüne bakmaya başladım. Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. Ona bir şey diyebilmeye hiç yoktu.
"Kelly." dedi melodik bir sesle. Kapıyı kavrayan elimi daha da sıkılaştırıp t-shirtüne bakmaya devam ettim. Biçimli kaslarını ve dövme olduğunu tahmin ettiğim o karaltıları farketmiştim. Tam önümdeydi ve Tanrım, cidden korkuyordum. Nefes almayı unutmuş gibiydim.
"Kelly bana bak." dedi sonra. Dudaklarımı dişleyip t-shirtüne bakmaya devam ettim. Ölmek istiyordum. Bana bu kadar yakın olması bile beni öldürüyordu.
"Sana bana bak dedim!"
Tek bir hareketle çenemi kavradı ve sonra çenemi yukarı kaldırarak ona bakmamı sağladı. Yeşil gözlerinde yine aynı şey vardı. Tehlike, tehlike ve tehlike.
"Sana bir şey yapmanı söylediğimde, ikiletmeden yap." Çenemdeki elini daha da sıklaştırdı. Bakışları beni delip geçerken sigara kokan nefesini istemsizce içime çekiyordum. Ciğerlerim yanmaya başladı.
"Beni korkutuyorsun." diyebildim sonunda. Eli bir anda gevşeyince gözlerinden ani bir şaşkınlık ifadesinin geçmiş olduğuna yemin bile edebilirim. Ama gözlerinde öylesine yoğun bir tehdit ifadesi vardı ki, bu bile bir saniye ancak sürmüş olmalıydı.
"Benden korkuyor musun?" Ses tonundaki yumuşaklık beni şoka uğrattı. Sanki beni kırmak istemezmiş gibi elini yavaşça çenemden çekince çok kötü hissettim. Bana dokunması anlamsızca hoşuma gitmişti. Bana dokunmasını istiyordum, parmaklarını hissetmek istiyordum, onu öpmek... Ah Tanrım.
Kaşlarını hafifçe kaldırıp gözlerini irileştirdi. Onu birazcık tanımasam endişelendiğini düşünebilirdim. Ama tanıyordum onu ve hayır, onda korkuya dair hiçbir şey yoktu.
"Benden korkma." dedi sakin bir ses tonuyla. "Sana bir zarar vermem."
Derin bir nefes alıp gözlerinin içine baktım. Ona inanmak istiyordum, bana zarar vermeyeceğine inanmak istiyordum.
"Sana inanmıyorum." dedim cesurca. Bu cesareti nereden aldığıma dair en ufak fikrim yoktu. Ama söyleyivermiştim işte. Korkuyordum, evet. Ama dedim ya, bir yanım ona inanmayı gerçekten istiyordu.
Bir süre bana öylece baktı. Bana bir şey demesini bekledim ama hiçbir şey demedi, bana sadece baktı.
Ve sonra beni tek hareketle kenara itip, hızla sınıftan çıktı.
***
Günün geri kalanı sıradandı, yani onu düşünüp durmam ve aptal birkaç derse girmem dışında. Onu hiç görmedim ve buna gerçekten minnettardım. Çünkü üzerimde bıraktığı etki gerçekten sıradışıydı.
Onu düşünmemek için derste logaritma sorularını çözmeye bile çalışmıştım ama baktığım her soruda onun gözlerinin yeşilini, o tapılası gülümsemesini görüyordum. Hayır hayır bu aşk falan değil. Sadece korkuyorum tamam mı? Beni korkutuyor ve tek yapmam gereken ondan uzak durmak. Ondan uzak durursam güvende olacağım. Her şey yoluna girecek.