III

37 1 0
                                    



Sabahın ilk ışıkları odayı aydınlatırken Ataman bir eli belinde yatakta bir o yana bir bu yana dönmekteydi. Evet, kesinlikle bu saman yatak bir ihtiyarın bükülmüş beli için uygun değildi. Ataman ağırca doğruldu, ayaklarına eli ile yardım ederek yataktan indirip yere bıraktı. Kollarını geriye doğru çekerek şöyle bir gerildi. Sırtından gelen birkaç çıtırtıdan sonra galiba artık kalkmaya hazırdı. Zaten kalkıp kendini hazırlamalıydı da çünkü Kumkar hafiyesinin hemen hemen hana varacağını tahmin ediyordu. Sol ayağının sızısına ve aksamasına aldırmadan ağır aksak adımlarla odasından çıktı.

Hanın avlusunda suyu serin içimi güzel bir çeşme vardı, suyu büyük ihtimalle doğudan geçen Ak Çay'dan geliyordu. İhtiyar Ataman yüzünü bu çeşmede yıkadıktan sonra, suyunu kana kana içiyordu ki; gür sesli bir genç bir adamın sesi ile irkildi "Sabahın esen olsun ihtiyar erkencisin."

Ataman sesin sahibine şöyle bir baktı. Genç, kuvvetli ve bozkırın güneşinden yeterince nasiplenmiş yağız delikanlıya başı ile selam verdikten sonra "Oğul senin de sabahın esen olsun. Sen gençsin anlamazsın. Biz yaşlılar çok şey gördük, çok hata yaptık, ömrümüzde hayli azaldı. Yarın bir gün Gök Tanrı alacak bizi yanına, diyecek ver bakalım bunların hesabını. Erkenciyiz ya erkenciyiz çünkü diyecek sözümüz olmadığı gibi geceleri de uykumuz yok." diyerek çeşmenin yanındaki taşa oturdu ve çeşme sırasını yağız delikanlıya saldı.

Genç "İhtiyar sende ki de söz, tamam yaşın ilerlemiş ama buna rağmen taşı sıksan suyu çıkacak hala ölümden söz edersin." dedi beceriksizce, ne diyeceğini bilemeyerek. Sonra o da yüzünü yıkadı, sudan kana kana içti, doğruldu "İhtiyar var mı karnını doyuracak paran, yoksa gel soframa ortak ol." dedi ihtiyara. "Sağ olasın oğul! Bende kara kara düşünürdüm ne yapsam diye, Gök Sakallı gibi yetiştin." diye cevap verdi Ataman ve havadan sudan sohbetlerle tavernaya geçip karşılıklı oturdular.

Yemekler, hancının bozkır otlarıyla hazırladığı özel çayı ile birlikte geldi. Ataman sözü derinleştirdi "Söyle bakalım oğul ne edersin, nasıl kazanırsın hayatını?" Genç göğsünü şişirerek gururlu gururlu konuşmaya koyuldu. "Bey amca belki duymuşsundur şanımı bana Ayı Kapanı Aybars derler. Güreşte karşıma çıkıp da bileğini bükmediğim, sırtını yere çalmadığım yoktur. Turnuva turnuva gezer, aldığım ödüllerle yer içer gezerim."

Ataman yüzünü ekşiterek "Ah oğul, bak oğul beni karıştırma şu köşedeki sinmiş sefil delikanlıyla - Eli ile genç dilenciyi göstererek - bende gençken güçlüydüm kuvvetliydim. O zaman bilemedim, yedim, içtim. Bak gücüm tükendi sersefil oldum." Aybars neşeli bir şekilde "Sen merak etme Topal amca ben düşündüm yarınımı. Eğer bir gün sırtım yere gelirse anlayacağım ki; güçten düşmeye başladım. İşte o zaman birikim yapmaya başlarım." dedi ve henüz sözü bitmemişti ki delikanlının gözleri tavernanın kapısına doğru daldı.

Kapıdan narin adımlarla Çalı Kuşu Alçin gelmişti ve kopuzu da yine sırtındaydı. Ataman hınzır bir tebessüm ile elini ağzına götürerek öksürdüğünde Aybars'ın yüzü kızarmıştı. "Oğul masayı gayet iyi donattırmışsın, müsaadenle Ozan hanım kızımı da çağırayım soframıza. Dünkü şarkısının ezgileri beni çok etkilemişti." dedi Ataman muzip bir tavırla. Aybars'ın yüzü iyice kızarmıştı. Başını eğerek "Olur bey baba, istiyorsan çağır." dedi kekeleyerek.

İhtiyar Ataman masadan kalktı ve gülümseyerek Alçin'i başı ile selamladı. "Ozan kızım gel otur soframıza, ben çok sever çok değer veririm gezgin ozanlara, çünkü onlar çok gezerler, bu yüzden çok bilirler ve bildiklerini de herkesten iyi anlatırlar. "Alçin gururlandığını belli etmemeye çalışarak gülümsedi ve hızlı şımarık adımlarla masaya yöneldi. Kıvrak bir hareketle kopuzunu sırtından indirdi ve masaya dayadı. Sonra Ataman'ın yanına Aybars'ın karşısına gelecek şekilde oturdu eteğini düzelterek ve o pürüzsüz sesiyle nazikçe teşekkür etti.

BOZKIRIN KADİMLERİ - Gecenin KurbanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin