VI

18 2 0
                                    


Gece iyice ilerlemişti Müşterilerinde birçoğu odalarına çekilmişlerdi. Tavernada sadece Işbara, Bukan ve Ataman kalmıştı. Ataman Işbara'dan bir sürahi daha şarap istedi. Bukan'ın bardağını tazeledikten sonra "Beyim vakti geldi bence. Şunu da içelim gidelim odasına."

Bukan iyice kafayı bulmuştu. "Hoş dersin de Topal, nasıl gireceğim içeri?" "Beyim sen meraklanma hancının oğlu Gencer'den öğrendim. Bu kız her akşamları şarap içmeden uyuyamazmış. Gencer geceleri bir sürahi şarap götürürmüş odasına. Gencer'in taklidini yaparsak şüphelenmez bence."

Son sürahi bittikten sonra masadan kalkıp Alçin'in odasına doğru yola koyuldular. Odaya on beş adım kala Ataman durdu, Bukan devam etti. Bukan sarhoşluktan zor yürüyordu, kapıya zor bela yetişti. Sonra kapıya üç kere vurdu.

"Şarabımı mı getirdin Hancı? Geliyorum." İçerden Alçin'in sesi gelmişti. Bukan cevap vermedi. Kapının önce sürgüsü sonra kendisi açıldı. Karşısında Bukan'ı gören genç kız korku ile çığlık attı.

Var gücü ile kapıyı kapatmaya çalışıyordu ama Bukan çoktan ayağını kapı aralığına koymuştu. Kapıyı sertçe iteklediğinde kız odaya savruldu. Bukan ağırca odaya girdi. Kapıyı kapattı, sonra sürgünün sesi geldi.

Ataman'ın planı buraya kadar çok iyi gitmişti. Bukan zil zurna sarhoştu ve zorla kızın odasına girmişti. Böyle yerlerde kalan tüm kızlar yastığının altında veya çekmecelerinde kesinlikle bir bıçak saklarlardı. Ve bu kadar sarhoş bir adamın bir bıçak darbesini savuşturması imkansızdı. Birazdan Alçin adamı öldürecekti ve Ataman kızı ahırdaki atlardan biri ile kaçıracaktı.

Kapı kapandıktan sonra içerden Alçin'in öfkeli ve korkmuş sesi geliyordu. "Defol buradan şerefsiz herif, defol!" Bukan sarhoşluktan yayvanlaşmış ağızı ile düzgün konuşamıyordu. "Şimdi bak sana garanti veriyorum... Gerçekten memnun kalacaksın... çünkü ben gerçek bir erkeğim..."

Ardından bir tokat sesi geldi ve sanki sert bir şey yere düşmüştü - Yüksekten bırakılmış bir bıçağın yere saplanması gibi.- Ardından bir tokat sesi daha... İçerden gelen patırtılar... Kızın yardım çağrıları, yalvarışları...

Kapının önünde ne olduğunu anlamaya çalışan birkaç müşteri... Birkaç dakikadır Bukan içerideydi ve odadan patırtılar kütürtüler hala geliyordu. Anlaşılan kıza hala sahip olamamıştı. Geçen süreyle birlikte kapının önündeki kalabalık iyice artmıştı. Bir başkaldırı olmak üzere gibiydi. Ataman "Hadisenize korkak herifler, çıkarın şu sapkın herifi kızın odasından!" diye seslendi kalabalığa hiddetlice.

Ama kalabalıktakiler sadece başlarını öne eğip sessizce beklediler. Ataman böyle insanları iyi bilirdi. Bunlar ezik bencil insanlardı. Kendi başlarına bir şey gelince yardım bekleyen ama yardıma ihtiyacı olanlara el uzatmayan iradesizlerdi.

Peki ya kendisi? Kendi ne yapacaktı? Hayır, yardım edemezdi, görevi en önemli şeydi ve görevini tehlikeye atamazdı. Oluşan bu durum ise sadece başarısız bir hamleydi. Hem güçsüzlüğün suç olduğu bu dünyada en büyük suçlu bu zavallı kız değil miydi! Ataman sakinleşmeye çalışarak başını eğdi ve sessizce beklemeye başladı.

Odadan gelen sert bir tokat sesi daha... Ardından gelen yırtılan kumaşın sesi... Kızın ağlamaları ve inlemeleri... Dakikalar sonra Bukan kapıyı açık bırakarak dışarı çıktığında kızın ağlama sesleri tüm koridoru doldurmuştu.

Bukan ise karşısındaki kalabalıktan hiç memnun değildi. Şöyle bir heyheylendi. Kalabalık öfkeliydi ve dağılmamıştı. İyice sinirlenen Bukan müşterilerden birinin göğsüne sağlam bir tekme indirdi ve arkaya doğru yuvarlana adam kalabalığı yarmıştı. Bukan hiddetli bir şekilde bir kez daha heyheylenip kılıcını çekti.

Anlaşılan kalabalığın korkusu, öfkesini bastırmıştı ve ne bir söz söylüyorlardı ne de bir tepki vermişlerdi. Kalabalığın yarılan kısmı tekrar dolmamıştı. Bukan bu yarıktan çıkarken Ataman bu insanlara inanamıyordu, en azından bir kişiden bu şekilde linç ile kurtulacağına az önce emindi ama iki kere üst üste hayal kırıklığına uğratılmıştı.

Ataman Bukan'ın peşine düşmeden önce kalabalıktaki Gencer'i fark etmişti. Yanına gidip acil bir şekilde sağlam bir halatı odasına bırakmasını ve bu gece ortalıkta dolaşmamasını emretti. Gencer'den bir cevap beklemeden koşuştururcasına Bukan'a yetişti.

Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu. Yol boyunca yalakalık yaparak ve erkekliğine övgüler düzerek az önce sinirlenen Bukan'ı rahatlattı, neşesini yerine getirdi. Bir süre Bukan önde Ataman arkada yürümeye devam ettiler.

Bukan tuvalete girmişti ve kapıyı kapatmaya ihtiyaç duymayarak ayakta işiyordu. Ataman'ın intikam hırsı iyice kabarmıştı, beklediği fırsat sonunda gelmişti. Beline sardığı bezin içine sakladığı hançerini sessizce ve acele etmeden çıkardı. Sonra rahatlıyormuş gibi hareketlerde bulunan Bukan'ın arkasına yaklaştı. Hançeri tuttuğu kolunu iyice sıvadı. Sonra hızlı bir hareketle bir eli ile Bukan'ın ağzını kapatırken aynı anda hançeri böğrüne sapladı. Aslında sadece boyna küçük bir çizik yeterliydi ama bu yaşlı adam gençliğinden hatırladığı öldürmeye karşı durdurulmaz hırsı ve hazzı yeniden hissetmişti. Sonra bıçağı aynı yere defalarca kez art arda, art arda sapladı. En son olarak acı ile kıvranan Bukan'ın boynuna hançeri vururcasına sertçe oturttu ve kemiğe sürten bıçağı zorlayarak kenara kaydırdı. Sakinleşince, nefesi bitene kadar sabit tutup beklettiği adamın omzuna bıçağını sildikten sonra kendi pisliğinin üzerine lanetlenmek üzere bıraktı.

Cesedin yanından ayrılmak üzere birkaç adım attıktan sonra hatasının farkına vardı. Alçin'in odasından beraber ayrıldıklarını tüm müşteriler görmüştü. Bu yüzden Bukan'ın ölümünü biri üslenmek zorundaydı.

Sağ elini sakalına götürdü. Bir yandan saklını sıvazlarken bir yandan da umarsızca düşünüyordu. Ne yapacaksa çabuk yapmalıydı çünkü burada daha fazla kalamazdı. Sonra aklına rahatsız edici bir şeyler gelmiş gibi kaşlarını çattı, yüzünü buruşturdu.

Sol elini tereddütle ceketinin cebine götürdü. Galiba gönülsüz işbirlikçisini yani kurbanını bulmuştu. Evet, hala Aybars'ın bilekliği cebindeydi. Hızla geri döndü ve Bukan'ın eline bilekliği bıraktı. Kalkarken son bir tereddüt yaşamıştı ama hayır ne olacaksa olacaktı. Burada bahis kendi canı değildi, burada bahis göreviydi ve masumda olsa Aybars'ın kaderi şu an bir araç olmaktan ileri gidemezdi.

Ataman odasına girmişti. İstediği gibi halat odasına getirilmiş, eşikten içeri yere bırakılmıştı. Ataman yatmadan önce birkaç ufak düzenlemeyi yaptıktan sonra kendini sert saman yatağına bıraktı. Uyku kaçıran yatağın sertliğine ve yarının belirsizliğine karşın, bugün bu yaşlı bedene oldukça fazla gelmişti. Yattığı gibi uykuya daldı.

BOZKIRIN KADİMLERİ - Gecenin KurbanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin