{ s i x }

140 25 74
                                    

Luke gözlerini karnındaki küçük ve tatlı baskı ile yavaşça açtı, uyku sersemliği ile anlayabildiği kadarıyla birileri karnını ovuyordu.

İstemeden kedi gibi arkasındaki sıcacık bedene sokulurken memnun bir mırıltı bırakıverdi.

Sarışının arkasındaki siyah saçlı oğlan ise kocaman gülümsedi. Bu Luke'un en sevdiği şeydi, karnının ovulması. Beraber uydukları her sabah onu böyle uyandırırdı, Luke kendisine sokulur daha sonra da dakikalarca yatakta kalıp sarılarak öpüşürlerdi.

Michael, burnunu Luke'un ensesine koyup gözlerini kapattı, sarışının ensesindeki küçük sarı, kıvrılmış tutamlar burnunu gıdıklasa da hiç umrunda olmadı.

Burnunu biraz orada oyaladıktan sonra yavaşça, fazlaca davetkâr duran beyaz boyuna yöneltti.

Luke boynundaki küçük burun ile istemeden boğuk sesiyle kıkırdardı, Michael'ın nefesleri onu gıdıklıyordu.

Michael, onun tüm bu hareketleri yarı uyku halinde olduğundan yaptığını biliyordu ama hüzünle gülümseden edemedi.

Gece sadece birkaç saat uyuyup uyanmış ve Luke'u izlemişti, onun ne kadar güzel olduğuna yüzlerce kez hayret etmişti. Uzun ve kıvrık sarı kirpikleri, bembeyaz pürüzsüz teniyle uyumlu dolgun ve şekilli pembe dudakları, Michael'ın öpmeyi çok sevdiği küçük burun ve çok yakından bakmadıkça göremeyeceğiniz birkaç çil ve güneş lekesi vardı burnunun etrafında. Tabii ki yumuşak ve pembe, her daim sıcak yanakları unutmamıştı.

"Günaydın kır çiçeğim."

Luke ikinci defa gözlerini açtığında artık daha fazla kendindeydi. Kendisine yapışmış kişinin Michael olduğunu sonunda kavrayabilmişti.

Kibarca siyah saçlı oğlanın kollarını üstünden itip yatakta oturur bir pozisyona geçti sarışın.

"Sana da günaydın Michael."

Michael hüzünle önüne dönerken Luke'un yataktan kalkıp saçlarını kaşıyarak tuvalete gitmesini izledi.

Onun kalbini nasıl kazanacaktı acaba yeniden, Luke kendisine asla güvenmeyecekti. Asla bir daha onun olmayacaktı. Peki ya evde bıraktığı Eva. Eva, ya tabii. Acaba hala ondan hoşlanıyor muyum diye düşündü Michael. Kafası öylesine karışmıştı ki.

Luke yorgunca banyodan çıkıp, Michael'a döndü. İmayla konuştu.

"Sevgilin merak etmesin?"

Michael her ne kadar bu ima yapmış, burun kıvırarak kendisine üstten bakan haline kahkahalarla gülmek istese de ciddi bir şekilde cevap verdi.

"Sanırım artık sevgili değiliz."
"Ne güzel, ne güzel(!)"

Luke, Michael'ı umursamadan giysi dolabının önüne geçip günlük bir şeyler seçtikten sonra üstünü çıkarttı.

Sadece üzerinde iç çamaşırı kaldığında kendisini açlıkla izleyen Michael'a döndü sarışın oğlan.

"İşe gideceğim."

Michael onun son dediğini umursamadan açıkça şekilli bacaklara bakarken söyledi.

"Sınırlarımı zorluyorsun Luke."
"Siktir git."

Michael onun kızgın hallerine kıkırdayarak giyinmesini izledi, daha sonra kendisi de yataktan kalkıp aynada kendisini izleyen oğlanın yanına gidip arkasından sıkıca sarıldı.

"Bugün izinlisin."
"Hayır, değilim."
"Öylesin, bugün benimlesin."
"Michael-"
"Luke, bugün seninle zaman geçirmek istiyorum."

Sarışın yavaşça iç çekerken Michael'a döndü.

"Bak Michael, neyin peşindesin bilmiyorum ama ben bu hiçbir şey olmamış gibi davranma oyununa katılamam, seni aniden öylece hayatıma alamam."

Michael, sarışın oğlanla alınlarını yaslarken kısık bir sesle konuştu.

"Beni ne zaman hayatından çıkarabildin ki?"

Sarışın bakışlarını kaçırdığında, Michael çoktan istediği cevabı almıştı. Parmakları yavaşça oğlanın çenesine gitti ve yavaşça çenesini okşayarak yüzlerini yaklaştırdı.

İkisinin de gözleri kapanırken, dudakları yumuşak bir baskıyla birbirilerinin üzerine geldi, tam öpücükleri başlayacakken Luke başını hızlıca çevirdi.

Michael'ın güvende hissettiren kollarından uzaklaşırken ona baktı.

"Üzgünüm, bunu yapamam."

Michael'ın eli ensesine doğru yol alırken suratına hüzünlü bir gülümseme yerleştirdi. Bir bakıma karşısındaki oğlana hak veriyordu, onu öylece bırakıp gitmişti. Alçağın tekiydi.

Luke kendisine hüzünle bakarken, pembe dudaklarını yalayıp devam etti.

"Böyle olduğu için üzgünüm, Michael."

Siyah saçlı oğlandan daha da uzaklaşırken, bir şey demeden aşağı indi.

Michael arkasındaki boş yatağa oturup iç çekti, alnını sıvazlarken nasıl bu hale geldiğini düşündü.

Yeni bir hayat kurmuştu, bir sevgilisi vardı ve Luke'u unutmuştu. En azından öyle sanmıştı, ama anlaşılan yanılmıştı.

Birkaç dakika orada oturduktan sonra yavaşça kıçını fazlasıyla rahat yataktan ayırdı. (y/n: her sabah ben)

Dün gece, rahat edemediği için çıkardığı pantolonu üstüne geçirip telefonunu cebine attı, birkaç saniye Luke'un yerdeki tişörtünü almayı düşünse de omuz silkip hızlıca odadan ayrıldı.

Mutfakta yemek yapmakla uğraşan Luke'a yakalanmadan hızlıca mutfağın önünden geçip gitti siyah saçlı oğlan, ayakkabılarını mümkün olduğunca sessiz giydi, kapıyı kapatıp serin sokakta yürümeye başladı, arkasından kendisine bakan bir Luke bırakarak.

burn + mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin