Kaçıncı olduğunu umursamadığım başka bir sigara daha yakarken bulunduğum yerde doğruldum,
telefondan çalan şarkının nakarat kısmına eşlik ederken anonimin son mesajı kafamda yer etti ve tekrar gülümsedim.Söylediği şey gayet naifti ve uzun zamandır öyle bir şey duymamış olmak beni bir tık fazla mutlu etmişti.
Etmeseydi yarım saat sonra hatırlayıp gülümsemezdim herhalde. Her neyse.Oturduğum banktan kalkarken telefonun ışığı yandı ben de direk Tumblr'a tıkladım, fakat mesaj yoktu. Bildirim panelini indirince annemin mesaj attığını gördüm.
İşim birkaç gün daha uzun sürecek, bu da birkaç gün daha gecikeceğim anlamına geliyor. Görüşürüz.
Mesajın tamamını okumadan telefonu kitleyip cebime attım ve eve doğru yol almaya başladım. Çok değil hemen parkın bulunduğu mahallenin sonuna doğru yaklaşırken bundan 2 sene önceki olay canlandı zihnimde. Her ne kadar nefretle hatırlasam da bir şeylerin aklıma gelmesi elimde olan bir şey değildi.
15 Nisan 2016
Okulun verdiği yorgunluk ve havaların yavaş yavaş ısınmaya başlaması daha da yıpratıyordu beni. Bugünkü toplantı sebebiyle eve erken dönmüştüm. Asansöre binip 6 numarayı tuşladıktan sonra belimi asansörün duvarından aşağı doğru kaydırıp oturur vaziyette beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra ışık sönünce ayağa kalkıp asansörden ayrıldım. Kapının önüne gelince annemin ayakkabısının yanında bir çift erkek ayakkabısı gördüm. O anki yorgunluğum ve açlığım sebebiyle bunu pek te önemsemeyerek çantamın en küçük bölmesindeki evin anahtarını el yordamıyla bulup kapıyı açtım.
Çantamı odama bırakırken annemden geldiğini tahmin ettiğim tuhaf sesler işittim. O yaşın getirdiği masum korkuyla anneme bir şey olduğunu düşünüp odalarda annemi aradım.
Onu görmediğim her bir oda içimdeki korkuyu 2'ye katlıyordu. Yatak odasına yaklaşınca seslerin arttığını farkettim ve kapıyı açtım.Karşımdaki manzara 15 yaşındaki bir çocuğu ne kadar şoka sokup şaşırtabilirse bin kat daha etkilendim. Annem çocuğuyla birlikte kaldığı evinde, çocuğu evde yokken fahişelik yapıyordu, annem tanımadığım bir orospu çocuğunun altında inliyordu ve ben o ânı asla unutamayacaktım.
Öyle bir durumdayken tek kelime etmesine izin vermeden kendimi odama kitleyip hıçkıra hıçkıra ağladım. İçimde anneme olan sinirin haddi hesabı yoktu. Üzüntü, hayal kırıklığı, şaşkınlık ve sinir.
Aklıma geldikçe sinirden deliriyordum ve sinirimle orantılı bir şekilde daha çok ağlıyordum. Dolabıma uzandığım gibi içinde ne var ne yok hepsini duvara fırlattım. Elime aldığım şey önemsizdi, kafamda sadece onu duvara fırlatmak ve bağırış seslerime karışan çarpma sesiyle deşarj olmak vardı.
İçli içli ağlayarak halının üstünde uykuya daldım. O günden sonra okulumun dondurulması, psikiyatrist tedavileri gibi saçma sapan şeyler üst üste geldi. Eğer hafızamdan o ânı silemeyeceklerse böyle bir şey saçmalıktan başka bir şey değildi.
Günümüz
Apartmanın kapısından içeri girerken bir sigara daha yaktım. O olaydan sonra her ne kadar uzun bir süre geçse de ben 15 yaşımda fahişenin ne demek olduğunu annemden öğrenmemeliydim. Şu zamana kadar zoruma giden tek şey bu oldu ve bundan sonra da değişen bir şeyin olacağını zannetmiyorum.