Dersin başlamasına henüz 10 dakikadan fazla zaman varken okul görüş alanıma çoktan girmişti. Okula yakın bir ara sokağa sapıp sabahın ikinci sigarasını yaktım. Duvara yaslanmış bir şekilde etrafıma göz gezdirirken biraz ötemde adımlarını bana doğru atan Ege'yi gördüm. Gerçekten de konuşmam gereken şeyler vardı. Kafamdaki karışıklıktan bahsedip bu işe bir son vermem gerektiğini düşünüyordum.
Yanıma vardığında hafifçe elini yukarı kaldırıp gülümseyerek "Günaydın" dedi. Aynı şekilde karşılık verdim. Suratındaki ifade düne kıyasen daha durgundu. Bunu günaydın dedikten sonraki soldurduğu gülüşünden anlamıştım. Sigaramdan bir nefes daha alıp konuşmaya hazırlanırken ilk atağı yapan Ege oldu.
"Seninle dün akşam hakkında konuşmak istiyorum Mete"
Diyeceklerimi yutup dinliyorum dercesine başımı salladım. Sigaradan çektiğim derin nefesi bırakırken gözlerim merakla Ege'yi izliyordu.
"Konuşmak istediğim konuyu gelmeden önce kafamda düşünmüş olmama rağmen şu an sana bahsetmeye nasıl başlayacağımı bilmiyorum"
Ege'nin ağzından kelimeler dökülürken kafam dün akşamda gözlerim ise zaman zaman onun dudaklarındaydı. Her bakışımın hemen ardından pişman olmama rağmen içimde bir şeyler deli gibi düşünmek istiyordu. Nasıl oluyordu da düşündükçe bu kadar yorulduğum şeye engel olamıyordum. Ben yine kafamdakilerle savaşırken Ege devam etti.
"Evet gerçekten beni çok mutlu ettin. Sana olan hislerim şu birkaç günde miladını yaşadı. Bunun için tekrar tekrar teşekkür ediyorum ama ben mutluyken seni de düşünmek zorundayım. Dün akşam yakınlaşmamız için ilk yeltenen kişi ben olmamalıydım. Yaptıktan hemen sonra pişmanlığı tüm vücudumda hissettim. Her ne kadar hareketime engel olmasan da bu durum içten içe canımı sıktı. Özür dilerim"
Ege, konuşmasını bitirdiğini düşünürken duraksadım. Bu özür dilenmeli miydi emin değildim ama şu an dilenmemeliydi. Kafamda az çok netleştirdiğim konuşma yine darmadağın olmuştu. Üstelik kadrajımda bana karşı yoğun hisler duyan birine böyle bir konuşma hazırlamak emin olun çok zordu.
Kırmaktan çekinmeden hareket edip bir şekilde konuşmam gerekiyordu ama ben susmayı tercih ettim. Özrüne yanıt bekleyen birine kalkıp işte benim psikolojimi sikiyorsun bundan sonra görüşmeyelim demek.. olmazdı.
Onun yerine"Sanırım böyle şeylerden ziyade başka şeyler düşünmeliyiz çünkü ben de dünden beri kafayı yiyecek gibiyim" dedim.
Yönümü okula doğru çevirip yavaştan yürümeye devam ettiğimde arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Elimdeki henüz bitmemiş sigarayı kenara savurup yürümeye devam ettim. Birkaç dakika öncesine kadar söyleyeceğim her şeyde eminken şu an tek kelime edememiş bir halde olmak yine ve yeniden baştan ayağa pişmanlık hissi vermişti bana.
Okul binasına vardığımızda kafasını bana çevirip "İyi dersler" dedi.
Karşılık vermek için yüzümü ona döndüğümde o anki simasında olayların ben taraflı halinin daha da karmaşık olduğunu düşündüğünü görebilmiştim. "İyi dersler" diyerek adımlarımı üst kata doğru yönelttim.15:20
Kulaklarıma dolan uğultu ile birlikte gözlerimi araladım. Sınıf yavaş yavaş ayaklanıyordu. Öğretmenin "Bugünkü konuyu tekrar etmeyi unutmayın" uyarısını duyarken üstüne yattığım defteri alıp çantama attım. Askıdaki montumu giydikten sonra sınıftan çıkıp okulun çıkış kapısına doğru yürümeye başladım.Son dersin başlarında artık düşüncelerime yenik düşüp uyuyakalmıştım. Fakat uyandığımda aksine daha rahat hissediyordum. Hayatımda zihnimi yoracak pek mühim şeyler olmamasından ötürü bu denli kafaya taktığımın farkına vardım. Okulun karşısındaki yolu yarılamışken cebimdeki telefonumun titrediğini hissettim. Ekrana baktığımda annemin aradığını gördüm. Telefonu açıp "Efendim" dedim.
"Merhaba oğlum, bugün eve dönüyorum onu haber vermek için aradım" dedi.
Bu tür şeyler annemin huyu değildi. Gelmeden önce aramak falan. Pek umursamayarak "Peki" dedim. Bir tarafım aramasının altında başka bir şey olduğunu dişünüyordu ki yanılmadı.
"Fatih abin seninle tanışmak istiyor, her ne kadar bu tür şeylerden haz etmediğini bilsem de.." derken sözünü kestim. Fatih abi dediği adam annemin birkaç aydır görüştüğü ve ciddi bir şeyler düşündüğü biriydi.
"Bildiğin gibi hareket etmeye devam et o zaman" deyip telefonu kapattım.
Annem ile iletişimim bu 10 saniyelik konuşma kadar sağlıklıydı, ötesi yok.
Bu durum 6 yıldır böyleydi ve böyle devam edecekti. Özellikle lisenin başlarında artık geçmişe kıyasen daha olgun düşünüp hareket edebildiğim dönemlerde ağır gelmeye başlamıştı ama her zaman kendimde kendime yetecek gücü bulabildim. Sanırım en çok bu özelliğim ile gurur duyuyordum.Asansörü beklerken tekrardan titreyen telefonumun ekranına baktığımda Tumblr'dan bildirim geldiğini gördüm. Birkaç not ve Ege'den mesaj vardı. Notların olduğu bildirimi kenara kaydırıp Ege'nin mesajına tıkladım.
"Normalde pek sınıftan çıkmadığını biliyorum ama bugün öğlen arası sigara içmek için bile çıkmadın sınıftan. Ben de bunu bulunduğun psikolojiye yordum ama gerçekten birlikteykenki ruh halin o kadar güzeldi ki asla ileriye dönük bir sorun olacağı aklıma dahi gelmedi."
Sabah kafamda kurduğum konuşmayı yapmış olmasam da Ege olayın ben taraflı düşündüğünden de kötü olduğunu anlamıştı o anki yüz ifademden. Pek yansıtmama rağmen benim fark edip benim için canının sıkılması hoşuma gitmişti.
Eve girdikten sonra çantamı girişin hemen yanındaki komidine bıraktım. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup yenilerini giydikten sonra anahtarı tekrardan cebime koydum. Merdivenlerden inerken cebimdeki telefonu çıkarıp Ege'ye yazdım.
"Çıkabilir misin ?"