Gözlerimi araladığımda kendi evimde fakat biraz daha kalabalık bir halde buldum . Yanıbaşımda uyuyan Ege'yi rahatsız etmeden biraz doğrulmaya çalıştım. İlk başta garipsesem de durumu geceki olaylar bir bir doluşunca zihnime normal geldi yan yana oluşumuz.
Aslında pek bir şey olduğu yoktu, sadece günün aydınlanmasına birkaç saat kalmıştı ve ben de evine gitmeyip bende kalması için rica etmiştim. Gece biraz muhabbet etmiştik. O sırada uyumuş olmalıyız. Yan masada duran telefona uzandım ve saate baktım. (08:25)
Gitmemiz gereken bir okul vardı fakat ders başlamıştı bile. Telefonumu kucağıma bırakırken Ege'nin uyurkenki halini izlemeye koyuldum.Sanki uyanık ta yanımda oturuyormuş gibi, o kadar çekimser bir uyuyuşu vardı ki.. Suratını inceledikçe yeni yerler keşfediyormuş gibi hissettim. Dün ilgimi çeken çene yapısı bu sabah ta gözlerimden kaçmamıştı. Sanki tanrı onun bedenini yaratırken bir tık özenmişti çenesine. Gülümseyerek kalktım yataktan, tekrardan rahatsız etmemeye özen göstererek. Telefonumla birlikte mutfağa geçerken karnımın fazlasıyla acıktığını hissettim.
Dolapta midemin ilgisini çeken bir şey bulamayınca sigara pakediyle birlikte balkona geçtim, yüzüme çarpan soğuk beni tekrar içeri girmeye itti. Girişteki dolabın alt kısmından bir pike alıp tekrar geçtim balkona. Tozlu balkon zeminini pek önemsemeyerek pikeyi vücuduma sarıp oturdum oraya. Kulaklarıma tuhaf gelen sessizliği telefondan açtığım müzik giderdi.
Son Feci Bisiklet - Ütopya 🎶
Dün gece keyfim gayet yerindeydi.
Söylediğim herhangi bir şey ya da onun söylediği herhangi bir şey o içimdeki mutluluğu soldurmamıştı. Yürürken, konuşurken, sigara içerken vs. sürekli sürdü bu içimdeki sevinç. Her şey bu kadar güzel başlamışken oturup biraz düşünmeli miydim acaba birbirimiz için ne kadar doğru insanlarız ? Çünkü her ne kadar çift taraflı bir mutluluk söz konusu olsa da ilerde neler olacağı, ne yaşayacağımız kestirilemez durumlardı.Şarkının ikinci nakaratında telefonun sesinin biraz kısılmasıyla bildirim geldiğini farkettim. Bildirim panelini aşağı doğru çekince Ege'nin mesaj attığını gördüm fakat bu sefer ananim değildi gözümde Ege'ydi :)
"Uyandım ve yoksun ?"
Yerimde doğrulup üstümdeki pikeyi sigara tutmayan tek elimle hafiften salladım. Sigaradan son bir duman alıp sigara izmaritini balkondan aşağı bıraktım ve Ege'nin yanına geçtim. Kapıyı araladığımda gözleri bana doğruldu. Gülümseyerek,
"Günaydın" dedim.
"Günaydın, seni bulamayınca ister istemez tırstım biraz. Neredeydin ?"
"Tırsmanı gerektirecek bir şey yok ortada, ev sınırları içerisindeydim."
Bu kez de o gülümsüyordu.
"Okul saati de geçmiş zaten."
"Ah.. Evet. Öyle olmuş."
"Gidecek misin ya da gidecek miyiz ?"
"Pek gidesim yok ama sen nasıl istersen öyle yapalım."
"Madem gitmek istemiyorsun bugün hang the school yapabiliriz."
"Hang the school yapmaya bir kahvaltı ile başlasak fena olmaz, aksi takdirde midem ile girdiğim savaşta mağlûp taraf ben olacağım."
Başıyla onayladı beni.
Kapıya doğru yönelirken,
"Galiba bunun için dışarı çıkmamız gerek, evde yiyecek pek bir şey bulamadım." diyerek ekledim.
✨
Yarım saat sonra, okula gitmeden önce sırf buraya gelip kahvaltı yapabilmek için evden erken çıktığım börekçideydik. Ege önündeki dilimi bıçak ile bölerken benim ellerim ile yiyor olmam biraz utanmama sebep oldu. Ellerimdeki yağı peçeteye silip bıçak ve çatala doğru uzanırken,
"Bunu yapmamalısın. Yanımda tek başınayken nasıl yiyorsan öyle ye. Bu konuda hiç olmadığın kadar özgürsün." dedi.
Az önceki durumu yok sayarak elimle yemeye devam ettim :d
"Kahvaltıdan sonra ne yapalım istersin ? diye sordum Ege'ye.
O da ağzındaki lokmayı bitirip.
"Hiçbir fikrim yok, ben hala dün gece birlikte uyumuş olmamızı sindirmeye çalışıyorum."
Sağlam bir kahkaha attım. Aslında haklıydı da.
"Ben önce hangimizin uyuyup uyumadığını hatırlamıyorum." dedim gülmeye devam ederken.
"Açıkçası ben de uyumadan önceki muhabbetimiz dışında pek bir şey hatırlamıyorum. İçmediğimizi biliyorum ama."
Bu kez ikimiz birlikte güldük.
Şişedeki kolayı fondip yaptıktan biraz sonra Ege de bitirmişti. Kalkmak için doğrulduk. Hesabı ödemek için kasaya doğru yöneldim aramızda ben ödeyeyim bilmem ne muhabbeti olsun istemiyordum. Ege'nin arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Arkamı dönüp
"Ödeyip geliyorum benimle gelmene gerek yok." dedim.
"Aslında var, bu seferlik ben ödeyebilirim." diye karşılık verdi.
"Gerçekten bu muhabbete girmek istemiyorum ve ödeyip geliyorum." diyerek uzaklaştım yanından.
Birkaç dakika sonra elimde fiş ile döndüm.
"Gidebiliriz."
"Hava düne kıyasen biraz daha soğuk sanki, hasta olmanı istemiyorum, mümkünse eve gidelim."
"Aklıma ilk attığın mesaj geldi :)"
"Kapüşonunu ört, hasta olmanı istemiyorum. Aslında o söylediğim hala geçerli."
Pek anlamlandıramasam da o an gülümsedim. Yürümeye devam ederken ellerini bana doğru yöneltip hırkamın başlık kısmını kafam geçirdi. Şimdi ne demek istediğini anlamıştım ve ayrıca bu durum beni utandırmıştı.
Sabah aynı yatakta uyanmanın beni utandırmaması ve bu minik dokunuşun beni utandırıyor olması. İşte aşkı, sevgiyi, bu hoş duyguları temasa değil de tamamen saf güzelliğe yoruyor olmamdan kaynaklı bir durumdu.
"Sen çok iyi birisin." dedim.
"Çok."