Dıt.. Dıt... Dıt...
Kulaklarıma gelen o sesler gözlerimi kapatmamı sağladı. Ellerimle kulaklarımı kapatıp hiçbir şey duymamaya çalıştım. O ses bir süre sonra tiz bir ses olacaktı ve ben o anıyı bir daha yaşamak istemiyordum. "Sena." beynimin içinden bir ses geldiğinde gözlerimi açıp etrafıma baktım ama hiçbir şey yoktu.
Derin bir nefes alıp, ellerimi kulaklarımdan çektim ve korka korka o pencerenin önüne gittim. O zamanlar boyum küçük olduğu için cama uzanamazdım ama şimdi büyümüştüm. Ellerimi cama koyup içerideki manzarayı izledim.
Makinelere bağlı olan annemi ve Küçüklüğüm olan beni izledim. Annemin elini tutmuş onu öpüyordum. Annem ise bana bakarak gülümsüyor ve saçımı okşuyordu. O hissi şu an hissediyordum. Biri saçlarımı okşuyordu.
Daha sonra bir doktor geliyor ve annemin serumuna bir iğne koyuyor. Annem gözlerini kapatıyor ve tekrar uyuyor. Doktora işte o zaman soruyordum ağzındaki borunun ne olduğunu... Orada anlamıyordum tabi küçüktüm ama şimdi anlıyordum ne demek istediğini. O boru annemi hayata bağlıyordu. Rahat nefes alabilsin diye koymuşlardı. Öyle de oldu annem bir kaç gün daha yanımda kaldı.
Camın önünden çekilip, arkamı döndüm ve boş koridorda ilerledim. Beyaz duvarlar üzerime geliyordu sanki. Kapalı alanlara gelemediğim halde annemle birlikte o odadan hiç çıkmamıştım. Hemşireler sayesinde karnımı doyuruyordum. "Sena," yine aynı sesi duyuyordum. Çok uzaktan gelmemişti ama ben nereden geldiğini kestiremiyordum.
"Ağlama!" diye bağırdı bir adam. Arkamı hızla dönüp oraya baktım. Benim Küçüklüğüm sandalyede otururken karşısında baba dediğim kişi duruyordu. Gözyaşlarım durmak bilmezken o adamın bana bağırdığı sahne gelmişti gözümün önüne. "Ağlama diyorum sana ağlama!" oraya doğru koşup, babama bağırdım. "Bağırma bana!" duymuyordu. O zaman söyleyemediklerimi şimdi söylemek istiyordum. "Boş yere ağlamadım. Annem için ağladım." vücudum terlemişti ve sinirimden ağlıyordum. Ben orada annem için ağlarken bana ağlama diye bağırmıştı.
"Sena!" gelen bağırma sesiyle arkamı döndüm. Bu kez ses gerçekten çok yakından gelmişti. Kimseyi göremeyince tekrardan döndüm ama bu sefer farklı bir şeyle karşılaştım. Babam ve küçük olan ben bana bakıyordu. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Beni görüyorlar mı?
"Baba," dedim mırıldanarak. Dokuz senedir kimseye baba dememiştim. Ağzımdan çıkan o kelime kalbimde bir sızı oluşturdu ve o sızı burnumun sızlamasına neden oldu. Dokuz senedir merak ettiğim soruyu sormak istiyordum ona. Ondan hesap sormak istiyordum. "Baba neden beni bıraktın?" diye sordum o an sesim küçüklüğümden gelmişti. Ben konuşmamıştım sanki o sormuştu soruyu. Dokuz sene önce sorması gereken soruyu şimdi sormuştu sanki.
"Sena!" diye bağırdı bir ses tekrardan işte o zaman önümdeki babam yavaş yavaş kaybolurken gözlerim dehşetle açıldı. "Gitme!" dedim onu tutmaya çalışarak ama başaramamıştım. Gözümün önünde önce o sonra küçüklüğüm gitmişti. Hastane de yavaş yavaş kaybolurken karanlıkta kalmıştım. Hiç çıkamadığım karanlıkta bir kez daha kalmıştım. "Gitme," dedim dizlerimin üzerine otururken "lütfen tekrar gitme."
"Sena!" vücudum sarsıldı önce sonra gözlerim yavaş yavaş açıldı. Başımda bana bakan korku dolu gözler gördüm. Korku ile yatakta oturur pozisyona gelip etrafa baktım. Belki de babamı arıyordum. Bunlar bir rüya olamazdı. Karşımda duruyordu ona hesap soruyordum. Bunların hiçbiri rüya olamazdı. "Geçti sadece rüya." dedi Petek Abla. İnanmak istemiyordum bunların hiçbiri rüya olamazdı. Tamam yıllardır bu rüyayı görüyordum ama hiçbir zaman babam beni farketmemişti. Bu kez bana baktı öylece baktı. Beni orada hissetti babam. Elim kalbime gitti ne kadar hızlı attığını duyabiliyordum.