Medya:Emir Can Yavuz
Üzerimdeki yabancı giysilerle merdivenlerden inerken sakin olmaya çalıştım. Petek Abla ısrar etmiş ve onun istediği giysileri giymek zorunda kalmıştım. Üzerimde siyah kot pantalon ve yeşil kazak vardı. Elime gri ve benden tamamen uzak olan kaban vermişti. Temiz spor ayakkabılar ayağıma alışamamıştı. Benim ayakkabılarımı attığını söylediğinde ilk başta sinirlenmiştim ama sonra kendi kendime sakin olmam gerektiğini hatırlatmış ve herhangi bir kalbi kırmadan işi atlatmıştım. Merdivenlerden tamamen indiğimde etrafıma baktım. İlerideki kapıdan sesler geliyordu. Oraya doğru gittiğinde buranın bir mutfak olduğunu gördüm. Arka bahçeye çıkan bir kapısı vardı. Beni ilk gören Fuat Abi oldu.
"Günaydın canım." gülümseyerek ona karşılık verdim ve beni çağırdığı yere gittim. Can'ın yanına oturduğumda kendimi rahatsız hissettim. Sonuçta ona rahatsızlık veriyordum ve bu benimde rahatsız olmamı sağlıyordu. Elimdeki kabanı sandalyenin ucuna koyduğumda, Petek Abla bana bir çanta uzattı. "İçinde okulda gerekli olacak bir kaç eşya var."elindeki mor çantayı alıp onuda sandalyeye astım.
Önüme konulan tabağa bir kaç peynir ve zeytin aldım. Çok iştahım yoktu. Tabağımdakileri yemeye başladığımda Can ayağa kalktı ve üzerine montunu giydi. "Çabuk ye istersen artık okula gidelim." onunla birlikte mi gidecektim? Bendeki soru gerçekten tabiki onunla gidecektim. Onun okulunda okuyordum ve onunla gitmek zorundayım. Elimdeki çatalı bırakıp, ayağa kalktım. "Oğlum kız daha yeni oturdu sofraya." o sırada kabanı üzerime geçiriyordum. "Çok acıkırsa okulda bir şeyler yer." o sırada Fuat Abide ayağa kalktı. Cebinden bir miktar para çıkarıp bana uzattığında başımı iki yana salladım ve çantamı alarak sırtıma taktım. "Ben istemiyorum teşekkür ederim." Can dan önce kapıya yürüdüğümde Fuat Abi beni durdurdu.
"Okulda gerek olur." o parayı almaya niyetim yoktu. Gerekirse okulda bir şey yemezdim. "Gerek yok gerçekten." diyerek mutfaktan çıktım ve kapıda Can'ı bekledim. Oda gelince bana tuhaf tuhaf baktı ve yanımdan geçerek kapıyı açtı. Açılan kapıdan hafif esinti tüylerimi diken diken etti. Hava kapalıydı ve bugün içerisinde yağmur yağacağından emindim ama şimdi yağmur yağmıyordu. Onun arkasından çıkıp kapıyı arkamdan kapattım. Burnuma dolan toprak kokusu en sevdiğim şeydi. Toprak kokusunu severdim çünkü o toprağın altında annem yatıyordu. Onun kokusu burnuma geliyordu. Toprağa karışmış hafif yasemin kokusu...
"Bekle beni garajdan arabayı çıkarayım." başımı sallayıp, bahçede ilerledim ve dış kapıya ulaştım. Demir kapıyı açıp dışarı çıktım ve arkamdan kapıyı kapattım. Bir süre sonra zaten önümde araba durdu. Ön koltuğa mı binsem arka koltuğa mı binsem diye düşünürken arka koltukta karar verip, arka kapıyı açarak koltuğa yerleştim. Can bir şey demeden arabayı sürünce bende arkama yasladım.
Okula geldiğimizde okulun arabalar için ayrılmış yerine arabayı park ettiğinde arabadan indim. Arabanın arkasından dolanıp onun yanına gittiğimde bana döndü. "Seninle müdürün yanına gelmeyeceğim. İkinci kattan sağa dönünce orada göreceksin." başımı sallayıp, adımlarımı okula attım. Ne vardı gelseydi şimdi ben bu okulda nasıl bulacaktım. Kocaman okul duruyordu karşımda ve ben bu okulda kaybolmasam iyiydi. Okulun içine girince sıcak hava ruhumu okşadı. İki merdiven vardı ve ikiside aynı yere çıkıyordu. Sadece sınıf koridorları farklıydı. Of ben hangi merdivenden çıkacaktım. Köşede konuşan kızların yanına gidip birinin omzuna dokundum. Benim gelmem ile ne konuşuyorlarsa susmuştu.
"Merhaba müdür odası nerede biliyor musunuz?" kız beni süzdükten sonra başını arkadaşlarına çevirdi. "Sanırım yeni öğrenci." yalnız bunu ben duydum sen hiçte arkadaşlarına fısıldamadın. Yüzünü bana döndürdükten sonra eliyle sağdaki merdiveni gösterdi. "Buradan ikinci kata çık. Sağa dönünce görürsün." başımı sallayıp teşekkür ederek yanından ayrıldım. Gıcık tipleri vardı ama neyseki bir sorun çıkmadan tarif etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU
Dla nastolatków'hiçbir acı bu kadar büyük olmamıştı.' YÜREĞİ SEVGİYE AÇ KIZ...