Medya : Helin
"Haydi Doğa Koleji erkekleri!" oturma yerlerinden bağıran insanlar okulun erkeklerine destek oluyordu. Bende onlara katılırken bazen Talha ve Can'ın adını da söylüyordum. Bu maçta birinci olursak okulu temsil etmek için erkek grubu İngiltereye gidecekti. O yüzden ellerinden geleni yapmaları lazımdı. Tabi sadece bu maç değil Bundan sonra birkaç okul daha vardı hepsini tek tek yere düşürmemiz lazımdı.
"Biz hep birlikte bir bütünüz! Bu maç bizim gururumuz! Biz Doğa Koleji yıldızlarıyız! Omuz omuza güçlüyüz! Haydi Doğa Koleji erkekleri!" söylenenlere eşlik ederken pür dikkat maçı izliyorduk. Bizimkiler topu hiç değdirmeden potadan geçirince salonda büyük gürültü oluştu. Herkes ayağa kalkmış alkışlamaya başladı. Öndeydik ve maçın bitmesine çok az kalmıştı. Bizim erkekler büyük bir ara ile maçı götürüyordu.
"İşte bu! İşte gücünüzü gösterin! Küçük bir kedi yerine güçlü bir aslan olun! İşte bu! Siz busunuz! Avınıza odaklanan bir aslan! Haydi Doğa Koleji erkekleri!" bir süre destekler arttıkça bizim takım daha çok güçlendi. Gözlerim saate kaydığında bu maçın bizim olacağını çoktan anlamıştım. Saniyeler kalmıştı ve karşı takımın önümüze geçmesi imkansızdı.
Son saniyelerde o top potanın etrafında döndü. Herkes oraya odaklanırken top durdu. Nefesimiz kesilirken topun potadan geçmesi ile hepimiz ayağa kalkıp bağırmaya başladık. Oturanlardan birkaç tanesi ortaya atlarken kızlar kolumu tutup çekiştirmeye başladı. Aralardan aşağı inip koşarak çocukların yanına gittik. Talha ve Can'ın yanına ulaştığımızda hepimiz birbirimize sarıldık.
"Siz mükemmelsiniz!" biz gülerken diğer takım morali bozuk bir şekilde kenarlara çekiliyordu. Olay buydu. Bir takım sevinir bir takım üzülür ve kesinlikle üzülen takım biz olmayacaktık.
"Çocuklar gelin buraya!" hakemin bağırması ile bizimkiler bizden ayrılıp onun yanına gittiler. Hepsi kafa kafaya verip ortaya eğildiler. Hoca bağırarak bir kaç şey söyledi ardından okulun ismini bağırarak hepsi havaya sıçradı. Bu mutluluk buraya yazılmalıydı. DOĞA KOLEJİ büyük bir başarı yakalamıştı....
Sınavların ardından maçın sonu bizim için moral olmuştu. Sınavlarım bitmiş ama hiçbiri açıklanmamıştı. Sözel sınavlarda batırdığımı düşünüyordum ama sayısal sınavlarda iyiydim. Her ne kadar zorlasa da bir şeyler çıkabilirdi. "Birkaç okuldan sonra ver elini İngiltere!" Ömer'in neşeli sesiyle düşüncelerimden çıkıp ona baktım.
"Hayırdır? Takıma girdin de bizim mi haberimiz yok." Ömer sinsi bir gülümseme ile kendini gösterdi ardından bizi gösterdi. "Sence ben, Can ve Talha giderken yerimde durur muyum? Maç bizim olursa bavullarınızı hazırlayın kızlar." Burcu hemen Ömer'e yanaşırken biz ona garip garip bakıyorduk. Onları okul götürüyordu yani bütün ücretler oraya aitti bizi kimse götürmeyecekti. Gerçi zengin kesim olduğu için parayı pek sıkıntı etmiyorlardı. Onun haricinde İngiltere güzel bir yerdi ve ilk defa yurtdışına çıkma fikri hoşuma gitmişti.
"Çikolatalı sütünü içecek misin?" bir Ömer'e baktım bir sütüme ardından bardağı hızla elime aldım. "Evet." Bu davranışım hepsini güldürürken ben hiçbir şey olmamış ki sütümü içmeye devam ettim. Ardından bardağı elimden bırakmadan konuştum. "Seninki bittiyse kendine sipariş et getirsinler." Ömer omuz silkip elini kaldırdı ardından bir garson masamıza geldi. İki çikolatalı süt sipariş ettiğinde ona tuhaf tuhaf baktım. Öküz gibi içecekti.
"Dostum bu 1 ay sonra maç var zaten ve ondan iki hafta sonra yılbaşı var. Davete katılıyorsunuz değil mi?" bir ay sonra maç vardı ve onları da yenerlerse önlerinde 3 takım kalıyordu. Yılbaşından sonra ise 1 maç daha vardı ondan sonra öğrenciler biraz rahat kalıyordu. Üniversite sınavına giren arkadaşlar için önemliydi bu fırsat. Zaten yaza doğru maç bitiyordu ve okul bitiminde ise İngiltere tatiline gidilecekti.