Haftanın beş günü olduğu gibi yine Teo' yla okul çıkışlarımızdan bir gündü.
"Beynin mi sulandı lan yine senin? Ne bu avanaklık?"
"Aşık oldum kızım daha ne olsun. Görmedin mi hatunu... bi içim su..." Bizim Teo kendinden geçedursun ben ona en meşhur ön dördüncü bakışımı yolladım (göz devirdi).
"Dostum sende bu şeker pareler olduktan sonra kız seni hayallerinin 'yunan tanrısı' değil baklavacı hasan usta olarak görür lan."
Önümdeki haddini bilmez taşı ayağımla kenara iterken bir yandan da Teo'ya cevap yetiştiriyordum.
"O kadar mı be kanka?"
"Dost acı söyler birader."
Aklıma bugün olduğumuz sınavdaki yüz yılın kazık soruları gelince haliyle beynimdeki kurtçukların görevini yerine getirmediğini düşündüm ki zaten Teo' yu pek dinlediğimde söylenemezdi.
"Ama sen hiç bana söylemedin."
"Hmm..neyi?"
"Acı diyorum. Bana hiç acı söylemedin." Yüzündeki melül bakışları görmezden geldim.
"Lan klozet beyinli, az önce söylediklerim neydi!"
"Kanka az önce tek söylediğin 'kanka petito alsana' oldu. E onu da ben aldım zaten."
Şu an anlamıştım ki Teo'nun beyni, midesi ve diğer bütün hüclerinin tek algılayabildiği şey yemekti.
"Hay kazan gibi olan midene sıçayım senin. Hadi Teo yallah abi. Hadi evine git. Asuman abla doyursun seni. Hadi!"
Şişko bedenine tezatlıkla olan küçük sırt çantasının omuzlarından tutup yukarı kaldırdı, indirdi. Kendi sokağına girerken hala homurdanıyordu.
"Alacağım olsun kızım senden." Diyip giderken son kez amin dediğini duydum."Midesinin onda biri kadar beyni olsaydı benimle birlikte bütün sülalesini kurtarırdı kenarımın yastığı."
Söylene söylene yolun karşı tarafında olan malikaneme gidebilmek için hergün yaptığım ritüeli tekrarladım. Yani otobüs durağının yanındaki üst geçite çıkabilmek için üstün bir efor sarfettim. Ağır ağır çıktığım basamaklarda uzun nefeslendiğim sırada kase gibi açılan ağzıma dalış yapan sinekle ne yapacağımı düşünürken, hayatımda çok nadir yaptığım bu olayı sinek için kullanmak istemedim. Bu şekilde daha fazla kalmayı bu bünye kaldırmazdı. Gözlerimi sımsıkı yumup merdivenin korkuluklarına yapıştığım sırada yapmam gereken en doğal şeyi yaptım. Tükürdüm!Sonuçlarını düşünmemiş olabilirim fakat sineğe gel ağzıma gir demedim ya! Tüm suç onun!
Gözlerimi iğrene iğrene açarken durakta bekleyen zavallı çocuğu fark ettim. Önce elini yavaşça saçlarının arasına attı. Eline gelen ıslaklıkla dikkatle elini inceledi, ardından koktu. Yüzünü buruşturarak arkasını döndü. E tabi doğal olarak da beni gördü. Saniyelerce birbirimize baktık. Tabii benim amacım düşünmekti. Düşün. Düşün. Düşün. Ama yok. Çok hücreli ilk amip örneğiydim kesinlikle. Tatlış tatlış gülümseyip kendini tazı sanan tavşan edasıyla koşmaya başladım.Ee daha ne yapsaydım? Kırmızı görmüş boğa gibi olan o çocuğu gördükten sonra soruyorum size ben daha ne yapsaydım? Düşünmeden yapılacak en kolay yol buydu! Çocuğun küfürleri sağ kulağımdan girip beynimi es geçerken sol kulağım hiç beklemeden çıkışına izin verdi. Nefes nefese kaldığım bir an arkamı döndüğümde, şu kızların 'yunan tanrısı' tabirinin tam olarak bu çocuğu anlattığını söyleyebilirdim. Herif tam bir..tam bir..bir..her neyse. Allah sahibine bağışlasın faslından önce düşünmem gereken en önemli şeyin 'bu çocuk peşimden geliyor' olduğuydu ki, geliyordu lan!
Bir yandan o kalleş sineğin yedi ceddine sövüyor bir yandan lüks çakması evime koşuyordum.
Allah'ım küfür etmek, sınıftaki kaşar Yeşim'in arkasından konuşmak, komşumuz olan Fikriye teyze'nin donlarını Yeşim'in donları diye Teo' ya satmak dışında ne günah işlemiş olabilirim de başıma bunlar geldi?
Apartman kapısının arkasına saklanmış, salya kafalı çocuğun bir an önce gitmesini bekliyordum. Neyse ki apartmana girerken görmemişti de biraz uğraşırdı. Ne olur ne olmaz diyerekten kafamı uzattığım sırada meteor görünümlü yaratığın bahçe kapısından girerken 'salyalı kafama rağmen hala coolum' yürüyüşünü görmemle, Hüseyin Bolt'u bile hayran bırakacak hızla merdivenleri tırmandım. Akciğerlerim 'ulan bir nefes al' dedikleri an haklı olduklarına karar vermeden nefes aldım. Birde karar aşamasında zaman kaybedemezdim ya!
"Hürrem Sultan!" Birkaç defa daha seslendim. Tıkladığım kapı açılmayınca yusufçukların oturma organımdan yukarı doğru havalandığını hissediyordum. Hergün kapıda beni bekleyen kadının bugün kaybolacağı tutmuştu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜKÜRÜK
Teen Fiction(Yeniden yayımlanıyor.) Normal olmayacak kadar anormal. Klişelerden uzak kendi klişemi oluşturduğum bir hikaye. "Hey tükürükçü!" "Ne var lan sibop?" "Bak kızım alacağım ayağımın altına. Benimle düzgün konuş lan!" "Birader alırım ayağımın altına, lan...