3.BÖLÜM

4.4K 400 404
                                    

Merihaba merihaba!

Bence çok hoş bir bölüm ile karşınızdayım. Bu aralar gerçekten biraz desteğe ihtiyacım var. Güzel yorumlar yapın olur mu?

Hikayedeki Sehun oldukça sinir bozucu biri. Onu elimden geldiğince gıcık bir tip yazmaya çalışıyorum. Oldukça mülayim bir insan olarak umarım yazabilirim ve sizin sinirinizi bozar 😂😂.

Keyifli okumalar ❤.

-------------
SEHUN
-------------

Şans konusunda iyi olsam da diğer insanların yarattığı şanssızlıklar maalesef benim gibi üst kademeli, mükemmel bir insana bile çarpıyordu.

Bugün ünlü bir dergide yer alacak röportajım için çekim anlaşmamızı konuşmamız gerekiyordu ama lanet olası trafik yüzünden buluşma için ayarladıkları varoş yere bir türlü gidemiyordum. Üstüne bu durumu beta olacak sekreterime de anlatamıyordum.

Hey Thanos! Neredeysen ortaya çık ve o parmağını lütfen şıklat!

"Trafik var diyorum, trafik. Kyungsoo beni deli etme. Gelemem oraya. Bu kadar yol çektiğim yeter."

"Daha çıkalı on dakika oldu efendim. Size orada bir yol çalışması olduğunu söyledim. O yüzden yoğun. O sapağı geçince trafik düzelecek."

Kyungsoo'nun cümleleri ile dilimi şıklattım ve direksiyonu sinirle sıktım.

"Biliyor musun Kyungsoo, onlara dedi ki..." Hızlıca etrafıma göz gezdirdim. "Onları Baloncuk kafede bekliyorum. Sana konum atarım. Buluşma saatinde gelmezlerse çekimi iptal ettiğimi söylersin. Bye bye!"

Kyungsoo'nun konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım. Thanos yaşamıyordu ama kendi hayatımın elbet Thanos'u olabilirdim. Telefondan konumu attığım gibi arabamı uygun bir yere park edip arabadan çıkmadan saçlarımı düzelttim ve dünyanın en yakışıklı erkeği olduğumu bir kez daha anlayarak arabadan indim.

Sinirimin yatışmasını umarak sakin sakin dediğim kafeye doğru yürüdüm. Buraya daha önce gelmemiştim ama bu civardaki kafelerin kötü olma gibi bir lüksü asla yoktu. Kendimden emin bir şekilde kafeye girdim. 

Kahverenginin hakim olduğu, adını belirten deniz vari dizaynı ile oldukça güzel bir yerdi. İnsanları da aynı şekilde şık ve kaliteli giyimliydi. O lanet olası trafikten kurtulup böyle güzel bir yer bulduğum için keyfim yerine gelmişti. 

Pencereye yakın boş bir yere oturup garsonlardan birinin gelmesini bekledim. Çok geçmeden bir kadın garson geldi. Normal bir şekilde filtre kahve istediğimi ve arkadaşlarımı bekleyeceğimi söyledim. 

Kahvemi beklerken sıkılmamak için telefonumu çıkarttım ve sosyal medyada gezinmeye başladım. Çok geçmeden kahvem gelmişti. Başımı telefonumdan kaldırmadan hafifçe salladım. Garson sessizce yanımdan ayrıldı. 

Sosyal medyada hızlıca stalkıma devam ederken kahvemi fincana koydum ve bir yudum almamla tüm keyfim aniden kaçtı. Bunun adı kesinlikle kahve değildi. Memnuniyetsiz bir şekilde fincanı öylece bıraktım. Ağzımdaki kötü tadın gitmesini umarak küçük bir kaseye konmuş çikolatalardan ağzıma attım. Hiç değilse bunun tadı fena değildi. 

Garsona çemkirmek ve su istemek için etrafıma bakındığımda burnuma dolan tuhaf kokuyla kaşlarımı çattım. Bir delta olarak dikkat kesilmediğim ya da etrafımda kızışan biri olmadığı sürece başkalarının kokusunu almazdım. Aldığım koku parfüm değilse istinasız berbat olmak zorundaydı ama şu an aldığım koku tuhaftı. Çünkü kendi parfümüme çok yakın bir koku alıyordum. Sadece gücü azdı ve üstünü kaplayan tuhaf bir şey var gibiydi.  

Baş Belası DeltaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin