Onunla ilgili ilk görüşte sezebildiğim hiçbir duygu yoktu.
Yalnızca biraz endişeliydim. Bu düşüncenin üzerime nereden salındığı ile ilgili bir fikrimin olmamasıyla birlikte arabadaki gergin havayı soluyor gibiydim.Arabayı süren kişiyi zihnimde bir kalıba oturtmayı denedim. Aklımda çizdiğim profili ne kadar
doğruluk payı taşıyordur bilmiyorum ama şoförlük yapmak için genç biri gibi gelmişti bana. Tabi sadece sesine güvenerek bu kanıya varmak güçtü.
Benimde sesimin yaşımın yanından geçtiği bile söylenemezdi.Henüz on dokuz yaşındaydım. Ama gülmeyi unutmuş yüzüm, neredeyse her konuştuğumda çatlayan sesim beni yaşımdan kat be kat büyük yapıyordu.
Şoför koltuğunda duran ve arabanın dikiz aynasından sürekli bakıyormuşcasına bir his veren bu adamın yaşının on dokuzdan fazla olduğu belliydi. Ancak ne kadar fazla olduğu konusunda şüphelerim vardı.
"Yolculuğunuz nasıl geçti?" dedi az önce sesiyle içimde bir tartışma yaratmayı başarmış kişi. Evet, on dokuzunu geçmişti. Belki yirmi bir ya da yirmi iki?
"İyiydi." dedim yavaşça.
Kollarımı birleştirerek arkama yaslandım ve başımı cama doğru çevirdim.Gözlerimi örten bu siyah, büyük gözlüğe anlam yükleyemeyen birinin; beni camdan dışarıyı seyreden genç bir kız olarak tanımlayacağına emindim. Daha çok yolu olan, umutlarla dolu bir genç kız.
Oysa hakikat bundan epey uzaktı. Yine hüsran ile sonuçlanmış bir tedavi, onca yol, farklı eğitimler. Artık umut aydınlatamıyordu beni. Cesaretim kalmamıştı.
Gözlerime çekilmiş bu karanlık perde zehir oluyordu bana, hayallerime kalmıyordu mecalim.
"Camı biraz açabilir misiniz?" diye sordum sıkıntıyla siyah montumun önünü aralayarak.
"Tabi." dedi hızlıca düğmeye basarken. Sesinden dalıp gitmişliğin ardından uyandırılan birinin halini okuyordum.
Gergin ve düşünceliydi. Nedenini sormak istemiştim ama bana anlatacağını zannetmiyordum.Yüzümü yalayan ve aceleyle içeri sızan soğuk hava iyi hissettiriyordu, şu günlerde yanıma uğramadan gitmeyen bir hayal kırıklığı vardı üzerimde.
Büyük umutlarla gittiğim o yerden elimde bir hiçlikle geri dönmek içimde koca bir darbe bırakmıştı.
Tam olarak elimde bir hiçlikle döndüğüm söylenemezdi aslında; beyaz bastonum, koca siyah gözlüğüm ve hayatım boyunca hiç kullanabileceğimi aklımın ucundan bile geçiremediğim kabartmalı araç gereçlerim vardı. Bunlar için kesinlikle kendimi şanslı saymalıydım, yani çevremdekiler böyle düşünmem gerektiğini savunuyordu bana her fırsatta.Sesli bir şekilde nefesimi dışarıya verdim. "Kolay olmalı," dedim buz gibi çıkan sesimle. Camdan bakmayı sürdürüyormuş gibi yapmaya devam ettim.
"Efendim?" diye sordu anlamadığını ima ederken. Kaşlarının çatıldığına emindim.Rüzgar saçlarımı dağıtırken devam etmiştim. "Beni bulmak diyorum, kolay olmalı."
Bir kaç saniye bekledim. Kafasında büyük bir soru işareti oluşturduğumun farkındaydım.
"Ne demek istediğinizi anlayamadım." dedi aynı imaya devam ederek.
Bakışlarını kısa bir an tekrar üstümde hissetim."Eve götürmeniz gereken kişinin ben olduğunu anlamanız zor olmamıştır demek istemiştim," diye açıkladım bu sefer irdeleyerek. Yaslandığım yerden doğrulmuştum aynı anda.
"Sonuçta kaç defa göremeyen birinin şoförlüğünü yaptınız öyle değil mi?"
Cevap vermesini bekledim yine bir süre, sesim beklediğimden de iğneleyici çıkmıştı. Bastırmaya çalıştığım öfkem kendimin de beklemediği zamanlarda patlak veriyordu ve bu bende daha sonra pişmanlık dışında başka bir şey uyandırmıyordu. Ne diye bu cümlenin çıkmasına izin vermiştim?
![](https://img.wattpad.com/cover/20748883-288-k401138.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimden Süzülerek
RomancePişmanlığı yüzünden, her hatada biraz daha savrulan bir adam; Kimliğini saklayarak büyük bir oyuna başvuran. Gözlerinin karanlığa mahkum olduğu, küçük bir bedene sığan duyguları taşıyan bir kız; Göremeyişinin tek sorumlusundan ölümüne nefret eden. ...