Bu sahil kıyısı bana umut yüklemişti.
Deneyebilirdim, emin adımlarla yürüdüğüm yollardan beni döndüren etkenlere hiç olmamışlar gibi davranabilirdim.
Karanlığa tutulup kalmadan yeni bir güne başlayabilirdim.
Büyük bir gürültüyle çakan şimşek, saatlerdir soğuk havayı hissetmediğini idda eden bedenimi banktan ayırmamı emrederken henüz yeni ayaklanmış umudumun hızla çöküşüne tanık olmuştum. Yeniden.
Yanımdan biri geçtiğinde korkunun içimde bir kaç kapıyı aralık bırakışını hissettim. Dünü hatırladım, akşamı.
Muhtemelen benim gibi aklını canlı tutabilmek için sahilin kıyısına, köşesine gelen biriydi. Büyütmeye gerek yoktu.
Bulunduğum bankın biraz ötesinde durduğunda yutkundum. Kalbim hızlanmaya başlamıştı, ayağa kalktım. Değneğimi -ben genellikle bastonum diyorum- yere basarken omzumdan düşmek üzere olan çantamı elime aldım.
Benimle birlikte hareketlenmesi daha büyük bir hırsla ayaklarıma yüklenmemi sağlarken artık kabullenmiştim; korkuyordum. Dün akşamın izlerini üzerimde taşıyordum hâlâ.
Caddeye ulaştığımda duraksadım ve nefes alışverişlerimi normale indirmeye çalıştım. Ciğerlerimi tırmalayan soğuk her nefeste içimi yakıyordu. Aynı zamanda çiselemeye başlayan yağmur, saçımda küçük dokunuşlar bırakıyordu.
Etrafımı dinledim. Kimse yoktu, peşimden kimse gelmiyordu. Hastalıklı bir hal almaya başladığımı düşünecektim. Benimle birlikte hareketlenmişti ancak şimdi kaybolmuştu.
Yüreğim bu gerçek ile biraz olsun rahatladığında yağmur hızını şiddetlendiriyordu. İşlek caddede yürümeye devam ettim.
Burnuma dolan taze çörek kokusu, bir fırının önünden geçtiğimden bahsederken adımlarımın rotasını değiştirerek fırına girdim; kahvaltı etmemiştim.
İçerinin sıcaklığı vücudumu kenetlemiş soğuğun üzerimdeki baskısını hafifletiyordu.
"Buyurun, ne alırdınız?"
Fırında ufak bir yankı oluşturan kadının sesinden samimi bir gülüşle bana baktığını anlayabiliyordum."Ben bir çörek alacaktım," Aklıma gelen düşünceyle elimi kaldırdım. "İki olsun lütfen, bir de iki sade poğaça."
Murat da kahvaltı etmemiş olmalıydı. Cafede beraber yiyebilirdik.
"Peki güzel kız." dedi gülerek. Ben de iyimser haline karşılık gülümsemiştim. Çantama uzandım, içinden cüzdanımı çıkarıp beşlikleri koyduğum yerden parayı uzattım yavaşça.
Elime poşeti verirken "Afiyet olsun." demişti. Cüzdanımı çantama koydum ve "İyi günler." diye seslendim çıkmadan önce. Kapıyı açtığımda yüzüme çarpan soğuk montuma daha sıkı sarılmama sebep olsa da, fırından çıkasıya kadar vücudum soğuğa alışmıştı.
Tekrar çakan şimşekle içim ürperdi. Sanki içimde gümbürdüyor, koca bir boşluk oluşturuyordu. Yağmur şimdi öyle bir hızla yağıyordu ki bir iki adım atmama rağmen saçlarım sırılsıklam olmuştu.
Yürümem zorlaşıyordu. Beyaz bastonum, betonda işlevini yitirecek kadar çok kayıyordu.İlk bulduğum dükkana girmeyi düşünürken hemen yanımdan kulaklarıma ulaşan korna sesiyle irkildim.
Arabanın camının aşağı inmesiyle onu duydum. O tanıdık sesi dikkatle dinledim, kim olduğunu kavradığımda dudaklarım aralanmış, vücudum kasılmıştı. Cidden o muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimden Süzülerek
RomancePişmanlığı yüzünden, her hatada biraz daha savrulan bir adam; Kimliğini saklayarak büyük bir oyuna başvuran. Gözlerinin karanlığa mahkum olduğu, küçük bir bedene sığan duyguları taşıyan bir kız; Göremeyişinin tek sorumlusundan ölümüne nefret eden. ...