-5- Korku

497 38 8
                                    

Düşündüm.

Geride bıraktıklarımı düşündüm. Eski hayatımı, ailemi.

Gelen ağır duygu ikilemleri ile üç yıldır karanlığa gömülmüş düşlerimin herşeye rağmen canlılığını sürdürmesini diledim.

Annemin masum suratının, güzel ela gözlerinin, gülümsediğinde ortaya çıkan o gamzelerinin canlanışını seyrettim bir süre. Terk ettiğim ve üç yıldır ayak basmayı cesaret edemediğim evimizin mutfağında ocağın başında duruyordu.
Isındığına emin olduğu çorbayı karıştırmayı kesip ocağın altını kapatıyordu. Bir yandan da babamın çoktan kurduğu sofraya kısaca bakmıştı.

"Bade!" diye seslenmişti odama doğru. "Biraz çalışmaya ara ver kızım. Yemek yiyeceğiz."

Her zaman yaptığım gibi "Aç değilim." diyordum itiraz ederek.

Sofra başında oturan babam ayaklanıyordu o zaman. Anneme ben hallederim dercesine bakıyor, her seferinde de beni sofraya getirmeyi başarıyordu.

Odama kadar gelir, aralık duran kapımdan usulca kafasını uzatırdı babam. Başımı önümdeki ders kitabımdan kaldırıp ona baktığımda kahverengi gözlerinin kısıldığını, beyaz dişlerini göstererek bana güldüğünü görüyordum yine.

"Yemek yemezsen büyüyemezsin." diyordu gözlerindeki alaycı ifade ile. Küçüklüğümden beri bana bu cümleyi kurmaktan usanmadığını, usanmayacağını anlıyordum bir defa daha.

Gülüyordum bende bunu söyleyince. Sandalyeden kalkıp yanına gidiyor, boyumun yettiği kadarıyla elimi babamın omzuna atıyordum. Ve gülümsemeye devam ediyordum.
Üç sene öncesine kadar gülmeyi seven bir kızdım ama onu içimde bir yerlerde öldüren katil, güldüğüm her kareyi parçalara ayırmıştı.

Parçalara ayrılırken kopan gürültünün sesi hâlâ kulaklarımdaydı. Önüme cam kırıkları gibi saçılan parçaları birleştirmek yerine, bana ulaşmalarını engellemek için ayağımla daha da kenara itelemiştim ve şimdi kendimi herkesten soyutlayarak hayatımı sürdürüyordum.

Telefonuma gelen arama bende homurdanma isteği uyandırırken omuzlarımı dikleştirdim.
Murat'a sert çıkıştığım kuşku götürmez bir gerçekti. Aynı zamanda arabayı süren adamın benim için endişelendiği, sürekli olarak dikiz aynasından beni kontrol ettiği.

"Cevaplamayacak mısınız?" diye sordu kimin aradığını tahmin etmiş gibi.
Aslına bakılırsa tam olarak Murat'ın aradığından emin olduğum söylenemezdi. Numarasını kaydetme şansına sahip değildim, bu yüzden arayan kişinin kim olabileceğini bende bilemiyordum. Ama numaramı bilen sayılı kişi vardı. Bunlar arasında şu durumda beni arayabilecekler sırasında Murat başı çekiyordu. Aramayı reddettiğimde beni yanıltmayan iç güdülerim, bana tuhaf tuhaf baktığına dair bir söylemde bulundu.

"Arkadaşınız olmalı," dedi çok geçmeden. Sesinden bir şeyler kapmak isteyen o hali çıkarabiliyordum.
"Size yanlış bir şey yapmadı umarım?"

Tekrar çalmakta ısrar eden telefonumun melodisi yükseldi arabada. Yine reddederken sesli bir şekilde söylendim. Camdan dışarı fırlatmak geliyordu içimden.

"Yaptı," diye yanıtladım sertçe. "Yapmaması gereken bir şey yaptı."

Eve ne zaman varacağımızı düşünmeye başladım aynı anda. Cafe ile arasında pek bir mesafenin olmaması gerekirdi.

"İstemeden birazına kulak misafiri oldum," dedi utanmış bir edayla.
"Görüşmemesi gereken biriyle irtibata geçtiğinden mi bu öfkeniz?"

"Evet." dedim hiç düşünmeden. "O adamla nasıl olur da konuşur aklım almıyor." İğrenir bir ses tonuyla kurduğum cümlenin onu gücendirdiğini hissettim.

Kalbimden SüzülerekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin