Dağın başına geldiklerinde Kral Garter Yolu hemen önlerindeydi bu yol Kral Garter zamanında ejderha ile görüşmeler yapacakları zaman kullanmaları için yapılmıştı. Terzici içinden "Kral Garter'e şükürler olsun." diye geçirdi eğer bu yol olmasaydı dağı tırmanmak oldukça tehlikeli ve zor olacaktı özellikle yanında ilacı bitmek üzere olan hasta kızlı bir ihtiyar baba için. Gene de yol güvenli sayılmazdı. Kim bilir bu yol en son kaç yıl önce kullanılmıştı ama tepe uzundu ve başka yol yoktu Terzici kızıyla ve kısıtlı erzağıyla tepeye doğru yola koyuldu.
Dağ yolunda günlerdir yürüdükten sonra genç kızın hastalığı iyice kötüleşmişti. Çaresiz baba kızının karnını doyurmak için sadece birkaç lokma bir şeyler yiyor, birkaç yudum su içiyordu. Hastalığı yüzünden artık yürüyemeyecek hale gelen kızını taşıma görevi de tabii ki yaşlı adama kalıyordu. Sırtında ölmek üzere olan kızını taşımak Terzici'nin cesaretini kırıyor, onu epey bir üzüyordu ama sonunda her şeyin sonuçlanacağı yere gelmişlerdi sadece tepeye çıkmaları gerekiyordu.
Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra Terzici limitlerine ulaşmıştı. Açlıktan ölüyor, susuzluktan yürümeye hali kalmıyordu. "Ejderhanın yiyecek ve içecek bulduğu bir yer olmalı." diye düşündü. Tepeye doğru ilerlerken hava iyice kararıyordu genelde yol kenarında yatıyorlardı ama bu sefer etrafta rüzgarı engelleyecek uzun ağaçlar yoktu. Sırtında hastalıktan ve açlıktan gözlerini bile açamayacak duruma gelen kızını taşıyarak bir süre ilerledikten sonra bir mağara gördü ve geceyi mağarada geçirmekten başka seçeneği yoktu. Tepeye yaklaştıkça hava iyice soğuyordu ve bu hasta kızı için iyi bir şey değildi. Yol kenarlarından yakacak odunlar ve dallar topladıktan sonra mağaraya doğru yola koyuldu.
Yaşlı adam mağaraya girdiğinde korktuğu şey başına gelmişti. Mağara derinlere doğru ilerliyordu. Ateşi mağaranın dışarısında yakan yaşlı adam ateşten bir parça odun aldı ve mağaranın içinde yaşayan birileri veya bir şeyin olup olmadığını kontrol etti. Görünürde bir şey yoktu şimdilik güvende sayılırlardı hasta kızı için yatacak bir yer yaptıktan sonra soğuk zemine uzanarak kurt ulumaları eşliğinde uykuya dalmaya çalıştı.
Sabahın ilk saatlerinde Terzici çok yakından gelen bir ulumaya uyandı. Kılıcını alıp mağaradan dışarıya göz gezdirdi ve mağaraya doğru yaklaşan ağızlarında büyük et parçaları taşıyan iki kurt gördü. "Galiba başkasının evine girdik" diye düşündü ve şansına lanet etti.
Kurtlar hızla mağaranın girişine gelip Terzici ve kızını görünce ağızlarındaki etleri bırakıp hırlamaya başladılar. Terzici hemen kılıcını çekip kurtların etrafında yavaş ve sakin adımlarla dönmeye başladı. Kurtların arasında rengi gri olan kurt Terzici'ye saldırmak için öne atıldı. Terzici üzerine hızla gelen kurda sol ayağı ile sert ve oturaklı bir tekme atarak sersemletti ve onu sağ tarafa savurdu ardından daha kurt kendine gelemeden Terzici hızlı davrandı ve kılıcını kurdun gövdesine saplayarak kurdu öldürdü. Fakat solundan gelen kahverengi kurdu son anda fark etti. Kurt terzicinin üzerine atladı ve kendisini korumaya çalışan yaşlı adamın sol kolunu ısırdı. Terzici acı içerisinde dişini sıkarken sağ elindeki kılıcını defalarca kurda sapladı ta ki kurt ölene dek.
Artık omzundaki pençe yarasının yanına bir yara daha eklenmişti ama iyi yönden bakacak olursak onları birkaç gün idare edecek etleri olmuştu. Terzici kurtları öldürdükten sonra kızına baktı. Kızı uyanıktı ve doğrudan babasına bakıyordu "Bir şeyim yok endişelenme" dedi yaşlı adam. Kızı kafasını sallamakla yetinip tekrar gözlerini yumdu. Terzici havanın soğuk olmasına rağmen kıyafetlerinin bir kısmını yırtarak yaralarını sardı ama hala acıyordu. Yaralarıyla ilgilendikten sonra tekrar bir ateş yaktı ve etleri pişirdi. Etlerin bir kısmını yedikten sonra kızı kendini biraz daha iyi hissediyordu ve Terzici'nin keyfi yerine gelmişti ama yol daha uzundu ve güneş batmadan mümkün olduğunca yol katetmek istiyorlardı bu yüzden kahvaltıdan hemen sonra Terzici kızını tekrar sırtına aldı ve yola koyuldular.
...
Bölüm 9 sonu
A.D.