Bölüm On İki:Hayal Kırıkları

7.6K 235 35
                                    

Hepinize merhaba canlarım. Yeni bir bölümle karşınızdayım. Çok yorgun olmama rağmen biraz rahatlatmak hem de sizi bölümsüz bırakmamak için yazıyorum.😊 Bu bölümde bol yorum ve vote istiyorum.

&&&

Ağlayarak koşuyordum. Peki nereye? Koşuyordum. Mutsuzluğa kabullenmişliğe belkide aptallığıma kim bilir? Restoranttan çıkalı yaklaşık yarım saati geçmişti.

Koşmaktan yorulan bacaklarım beni taşıyamadı ve bedenimi soğuk alsfat ile buluştu.

Bedenimdeki bütün tüyler diken diken olmuştu. Hava buz gibiyken yapacağım tek şey altımdaki elbiseyi umursamadan bacaklarımı kırdım. Daha sonra üşümemi azaltmak için bacaklarımı kollarımla sardım.

Burak... Onu o halde bırakmak. İçimde bir şey oturmuştu. Allah bilir nasıl kötü olmuştur? Bunları düşündükçe ağlamam şiddetlendi ve haykırarak ağlamaya başladım.

Lavoboda olanlar aklıma geldikçe ellerim titriyordu. Kağan yine kazanmıştı. Hiç değişmemişti. Hala o zalim , psikopat, sevimsiz Kağan'dı.

Burak beni sevdiğini söylemişti. O ana dönmek istedim. Yeniden patlasaydı o havai fişekler ne olurdu ki sanki? Yeniden tutsaydı elimi bende kabul etseydim. Ayrılmasaydık. Birbirimizi hep sevseydik. Kağan olmasaydı.

Kahretsin ki bunların hepsi olmuştu. Hem sinirli hem de kırgındım. Onu üzgüdüğüm için kendimden nefret ediyordum.

Gözlerimden bir türlü o an gitmiyordu. Hele o gözlerindeki hayal kırıklığı... Düşüncelere dalmışken telefon sesiyle irkildim. Titreyen ellerimle çantamı açıp çalan telefonumu elime aldım.

Ekrandaki isim ile bütün hüznüm gitti. Gözlerinden akan hüzün yaşları mutluluk yaşı olmuştu. Hemen telefonu aldım.

"Alo." dedim heyecanla.

"Benim birtanem nerdesiniz eve geldim yoktunuz?"

Ah! Nasıl da özlemiştim onun sesini. Baba herşey demekti. Baba ilk aşkı,ilk seni koruyup koruyandı.

"Babacığım bugün gelmiş olmamasın sen yorgunsundur. Sen uyu dinlen annem ve abim Ankara'ya gitti.   Ben birazdan eve gelirim. " dedim hemen.

Baba... Dört harften oluşan şu kelime. Biraz önce hıçkıra hıçkıra ağlarken onun seni duymanın bana ne kadar iyi geldiğini fark ettim.

Telefonu kapatıp çantama koydum. Şuan tamda ihtiyacım olan ona sarılıp onun şefkatli kollarına sarılıp mükemmel kokusuyla  uyumaktı.

Normalde üç ayda bir geliyordu. Fakat bu sene uzak bir yere gittiği için  yarım senedir gelmemişti. Ona son zamanlardan sonra ne kadar ihtiyacım olduğunu bir kez daha anladım.

İliklerime kadar üşürken ayağa kalktım. Bacaklarım çamur içindeydi. Eteğimi aşağa çektim.

Etrafa baktım. Neredeydim? Lanet olsun ki nerede olduğunu da bilmiyorum.

Saçlarımı elimle karıştırdım. Herşeyin sorumlusu Kağan'dı. Etrafa bakarak yürümeye başladım. Rüzgar esiyordu aynı zamanda yağmur yağıyordu.

Üşüyorum bir yandan da Kağan'a sövüyordum. Nerede olduğumu bulmak için konumu açmakla telefonun amblemini görmem bir oldu.

Bir bu eksikti diye geçirdim içimden. Yanıma yaklaşan arabayla tedirginliğim artı. Araba tam yanımda durmasıyla bende durdum.

Arabanın yavaşça camı açıldı. Gördüğüm sıfatla yürümeye devam ettim. Ona zaten sinirliydim birde sıfatını görmemle olan sinirim daha çok arttı.

Yüzsüzün vücud bulmuş halinden başka bir şey değildi. Araba arkadan geliyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Sinirden elim titriyordu.

Burak'ın o yüz ifadesi gözümün önünden gitmiyordu buda sinirim artmasına neden oluyor.  Araba durdu ve arabadan Kağan indi.

Hızlı adımlarımı daha da  hızlandırdım. Kağan'ın kolumu sertçe çekilmesiyle yalpalayarak durmak zorunda kaldım.

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Kolumu kendime çekmeye çalıştım fakat başaramadım.

"Bırak kolumu! Yaptım istediğini mutlu musun? Ben senin köpeğin değilim!Bana böyle davranamassın!"  sinirimi ona bağırarak çıkartıyordum.

Ben ona bağırdıkça onun parmakları ,kolumla daha çok bütünleşiyordu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Sen bana bağıramassın." dedi her kelimeyi basa basa söyledi.

"Ama sen bana bağırırsın istediğini yaparsın değil mi?Yok öyle bir dünya. Bundan sonra yapmıyacağım hiç bir istediğini! Artık kolumuda bırak gitmek istiyorum." dedim çenemi dikleştirerek.

Küstahça gülümsedi."Bunu öğrenmede güzel."

Kaşlarımı çattım."Sen nasıl bir adamsın ya! Şimdi bırak kolumu acil işim var."dedim ve kolumu kendime çektim.

Tam yürümeye başlıyacakken önümde belirdi. "Nereye gideceğini biliyorum. Atla arabaya. Bence itiraz etmek için bir nedenin yok."

Ormanlı yola baktım. Bilmiyordum nereye çıktığını. Havada soğuktu. Onunla gitmemem için bir neden yoktu.  Hem babama ne kadar erken kavuşursam o kadar iyi değil mi?

Ona sert bir bakış atıp gidip arabaya bindim. Yüzünde zafer gülümsemesi yer alırken sürücü koltuğuna geçti.

"Ne zaman bana karşı gelememeyi öğreneceksin merak ediyorum." Sesindeki ukalalık insanın canını fazla sıkıyordu.

Bugün kararımı vermiştim. Onunla savaşacak ,sonunda kazanacak ve Burak'la birlikte olacaktım.

"Asla sana itaat etmeyeceğim."dedim kendimden emin bir tonla.

Arabayı çalıştırdı sonrada bana döndü.

"Yanlış sularda yüzüyorsun. Köpek balığına yem olacaksın."

Kopok bologono yom olocokson! Telefonumun titremesiyle telefonu çantamdan çıkardım.

Arayan kişiyi görünce  boğazım düğümlendi. Ellerim terlemeye , titremeye;gözlerim ise dolmaya başladı.

Telefonu açtım. "Alo?" Sesim titremeşti. Sesim zayıftı.

Kağan  anında bana dönerken onu umursamayıp telefondaki kişiye odaklandım.

"Neden Masal?" Dedi kırgın bir şekilde. Gözlerimde duran yaşlar özgürlüğe kavuşmak isterdi. Kendilerini boşluğa  bırakırken.  Düğüm olan boğazımı düğümden kurtara bilmek için yutkumdum.

"Özür dilerim. "Dedim ağlamaya başlarken.

"Ne olur beni affet." Kağan arabayı sertçe durdurup elimdeki telefonu aldı.

"O asla senin olmayacak onun jer zerresi benim. Bu yarışa kaybedebileceğini bile bile girdin. Ve kaybettin. Siktiğimin herifi!" Dedikten sonra arabanın camından aşağı attı telefonu.
"Sen..."dedim ona nefretle"sen nasıl bir adamsın ya? Senin gram Vicdanın yok demi?  Vicdanı bırak sen insan değilsin! Nefret ediyorum senden Allah Belanı versin!"

Yüzündeki kaslar gerilirken gözleri ateş ediyordu. Elimi kaldırıp sertçe bir tokat attım. Daha sonra arabadan inmeye çalıştım.

Fakat kapı kitliydi. "Aç kapıyı! " diye  bağırdım.

"Hala beynine sokamadın değil mi ?! Sen benimsin! Nefret mi ediyorsun? Sevmeyi öğreneceksin! Burak'ı mı istiyorsun. Yedi ecdadimi siksinler benimle evlenmessen onu siker sonra  senin gözünün önünde hayalini kuramayacağın şekilde öldürürüm. Kendine çeki düzen vermessen canını yakarım!"

Kalbim bir kuşun kafeste çırpınışı gibi atmaya başladı. Ellerimi yumruk yaptım. Ona karşı kanımda nefret akıyordu.

"Sen igrençsin!"

Bir bölümününde sonunua geldik. Kağan'a sinirlendiginiz bir bölümdü. Uzun zamandır Bölüm gelmiyordu. Bunun için özür dilerim.  Yogundum yazamadım

Diğer bölümde görüşmek üzere :)

PSİKOPAT MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin