Giriş

55K 1.9K 1.3K
                                    

|Giriş|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|Giriş|

10 Yıl Sonra...


     Sütun yapıtı biçiminde üst üste konmuş yığını dosyanın hemen arkasında oturuyordu. Mavi gözleri masa üzerinde duran dosyayı gelişi güzel inceliyordu. Kalemin arka kısmını masaya vurarak tutturduğu ritm sinir mekanizmasını baştan başa yıkma eylemiydi. Kendi içinde yükseliyor, ardından bakışları dosyaya karşı öfkeleniyordu.

     "Berrin!"

     Kapıdan süratle içeri giren kadın topuklularının üzerinde zor duruyordu.

     "Buyrun Cansu Hanım."

     Mavi gözleri sert biçimde kadına dikildi.

     "Bu dosyadan neden haberim yok."

     "Ilgın Bey ilgilenmişti."

     "Bu seçim, cinayet sonucu."

     Elini masaya vurarak ayağa kalktı, kahverengi apartman topuk ayakkabılarının üzerinde hızla odasından çıktı. Krem rengi koridoru boylu boyunca takip etti. Sondan ikinci odanın kapısını tıklayarak, içeri girdi.

     Masada oturan adam gözlerini, kendisine dikti ardından bilgisayara çevirerek işine devam etti.

     Dosyayı adeta hışımla masanın üzerine fırlattı.

     "Bu yaptığın saçmalık."

    Adam sakinlikle bakışlarını Cansu'ya dikti. Yuvarlak gözlüklerini yavaşça çıkartarak, masanın üzerine bıraktı. Dosyayı açarak iç çekti ve gözlerini tekrar kendisine dikti.

     "Uyguladığım tedaviyi yargılayamazsın."

     "Yargılarım, çünkü operasyona bende girdim."

     "Bir umut olabilir."

     "Umut yok, sen doğa üstü bir güç arıyorsun."

     "Yok mu?"

     "Her zaman değil."

     "Peki ya bu hasta onlardan biriyse?"

     Uzun soluklu nefesini içinde tutarak, bakışlarını sertleştirdi.

     "Kabul et artık. Bizler sadece birer aciz kuluz. Bu adamcağızın sonuçları çok kötü. Tedavin; onu erken ölüme taşımaktan başka işe yaramaz."

     "Buna hasta karar verir Cansu Hanım."

     "Ilgın Bey, lütfen kendisine karşı tarafsız açıklama yapın. O insanları umutlandırmayın. Mucizelere inanmıyoruz demiyorum, lakin lütfen bazı hastalarda ısrarcı olmayın."

     "Sen nasıl bir doktorsun böyle?"

     Kollarını birbirine bağlayarak orta yaşlı adama bakındı.

     "Bende böyle bir doktorum. Lütfen tedaviyi kesin. Son zamanlarını mutlu ve ailesiyle birlikte geçirsin."

     "Daha çok gençsin, tecrübelerin az."

     Söyleyeceklerini yuttu. Kapıyı açarak dışarı çıktı ve gözlerini o an için yumdu. Asansöre kadar ayaklarını sürüdü, alt kata indi. Bir bardak kahve aldı. Odasına çıkmak için asansörü çağırdığında kapı hemen açılmıştı.

     Topuklu ayakkabılarının üzerinde adeta koşarken, asansörün dibine geçti. İkinci kata bastı. Kapılar ahenk içinde kapanırken bir el kapıyı açtı ve arka tarafa bağırdı.

      "Acele edin!"

      Sedyeyle asansöre panikle sokulan yaralı, tamamen baygındı.

     "Nabız var!" Dedi hemşire, başka doktora bakarak.

      Mavi gözleri kanlar içinde olan gence çevrildi.

     "Karın bölgesinde üç kurşun var."

     "Hemen ameliyathaneye."

     Konuşmalar kulaklarında uğuldadı. Üç kurşun sözcüğü beyninde yankılandı. Eli ve ayakları adeta boşaldı. Mazinin kirli sayfaları şu zamana taşınmıştı.

     Asansörün kapıları ikinci kata ulaştıklarında açıldı. Sedye ve başındaki kalabalık ameliyathaneye doğru uzaklaştı.

     Asansörün içinde tek kaldı. Adımlarını zorlukla sürürken, duvarlara tutunarak ilerledi. Beyni geçmişe yolculuğunda ısrarcı davranırken, kulaklarında uğultular zuhur etti.

     "Furkan!"

     "Nabız yok."

     "Furkan!"

     "Ameliyata almamız gerek, karın bölgesinde üç kurşun."

      "Furkan, ne olursun aç gözlerini."

      Zihni geçmişe giderken gözleri adeta zemine doğru çekiliyordu. Elindeki kahveyi tutamayarak yere düşürdü. Kolundan iki kisi tuttuğunda, zorlukla odasına kadar ilerleyebildi. Kapıyı açarak, sandalyeye oturttular.

      Sesler zihninde öldürücü bir silahtı.

     "Dışarı çıkın."

     "Cansu Hanım."

     "Dışarı çık Berrin, ben iyiyim."

     Kapı kapandı. Odada yapayalnız kaldığında, çekmecesini zorlukla açtı. Kutu içindeki ilacı almak için titreyen elini götürdü. Lakin geri çekti.

     "Hayır, baş edebilirsin Cansu."

     Kendi kendine defalarca mırıldandı.

     "Hayır, sadece zihninin sana bir oyunu."

     Ellerini başına götürdü.

     "Lütfen sus."

     Parmaklarını saçları arasına geçirdi.

     "Sus artık."

     Derin soluklar alıp verdi. Geriye dönerek camı açtı. İçeri temiz hava girmesiyle, oksijenin şakaklarını ağrıtmasına mani olmadı. Zihni gittikçe aydınlandı. Masanın üzerindeki suyu boynuna sürerek kendini hafifçe serinletti.

      Beş dakikanın sonunda, tamamen dinginleşti ve sakinleşti.

      Masasına döndü. Evraklara göz gezdirmeye devam etti. Ardından kapı tıklandı ve aralandı.

     "Cansu Hanım."

     Bakışlarını kaldırmakta geç davrandı.

     "Cansu?"

     "Buyrun benim."

      Mavi gözleri karşısındaki gözlere dikildi. Ardından tebessümü dudaklarına yayıldı. Gözlerinin içi de dudakları gibi tebessüm etti. Tüm mutsuzluğu koca kara deliğe çekilerek yok oldu. Parmaklarını masaya vuruyordu. Ayağa kalktı. Gülen yeşil gözlere doğru mırıldandı.

      "Hoş geldin Elif Derin."

2019'da.

OYUN BİTTİ ○ 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin