17- "Cevapsız."

440 34 9
                                    

Merhaba :) Yeni bir bölüüm :D Şimdi gençler her bölümde 1K atlamaya başladık sanki adshjsa. Çok mutluyum şu an ilginiz için çokça teşekkürler :3 16'da 7K'ya ulaşmıştık şimdi 8K'yız. Muhteşemsiniz :D

     

   Kaç dakika geçti bilmiyorum, ya da kaç saat. Onca şokun ardından en büyüğüne beklenmedik bir anda yakalanmıştım ve toparlanmam baya uzun sürmüştü, sürüyordu. Aras'ın her lafı beynimde hala yankılanırken, binlerce tilki bir anda sanki dünyadaki tek insan oymuş gibi Aras'a yönelirken de toparlanmam zordu. Bu durumdan dolayı kendime kızmadığım da yok değildi. Neden onun beni bu kadar etkisi altına almasına izin veriyordum, ya da kendi kendime etkisi altına giriyordum? Sonra böyle kendi kendime kızdığım için tekrar kendime kızıyordum. 'Neden bu durumda bile bencillik ediyorsun Dicle?'diyordum kendi kendime. Böyle de büyük bir karmaşasının içine sürüklenmiştim işte. 

Zaten Aras'ın kendisi başlı başına bir karmaşayken bu pekte beklenmedik bir durum değildi. 

     Çünkü bende ister istemez ona kapılıyordum. Onun bilinmeyenlerine doğru bir yolculuk yapmak ve bu bilinmeyenler içinde kendini yitirmek o kadar da çaba harcattıran bir şey değildi. Her şey senin ummadığın anda, bazen şimdi olduğu gibi en savunmasız halinde yakalıyordu. Bilmeden bir bilinmeyene giriyordun, fakat işin kötü tarafı bu bilinmeyen zamanla senin bilinmeyenin oluyor ve işin içinde kayboluyordun. Tıpkı şu an benim yaşadığım gibi. 

      Ben bu gezegendeki en garip insandım. En başta korktuğum için ölesiye nefret ettiğim adamın, ya da genç adamın hatta çocuğun, şimdi anlayışlı olmayı seçerek tüm bilinmeyenlerini saklıyor, tüm sorumluluklarını omuzlamasına yardım ediyordum. Üstelik bana yaptıkları kabul edilemez şeyler olmasına rağmen. Peki tüm bunların karşılığı neydi? Ödül neydi? İşte iş bu kısma geldiğinde, beni defalarca uyaran fakat hiç dinlemediğim mantıklı tarafım şeytani kahkahalarla bu halime gülüyordu. Ödül yoktu, karşılık yoktu. Küçük masum bir gülümseme bile yoktu. Genellikle, bu tüm yaptıklarımın boşa olmadığını söyleyen kahrolası bir vicdan vardı. Fakat onca olandan sonra anlamıştım ki, vicdanımın sesi de bir yalandı. 

Öyleyse hala neden buradaydım?

   Şu bir acı gerçektir ki bana tatlı gelen gerçeği kabul etmeye meyilliyimdir. O gerçek kendini bile bile yakmak bile olsa, tatlı bir tarafı varsa o benim için biçilmiş kaftan, çoktan seçilmiş yoldur. Aslında ciğeri beş para etmez Aras için kendimi ateşe atıyordum, çünkü işin tatlı tarafı biraz olsun düzelme ihtimaliydi. Onu hayata geri kazandırmak, kötü geçmişine bir perde çekmekti. Bu durumda kendimi bile bile yakmak bu yol için oldukça mübah gözüküyordu. Bir de mantıklı bir cevabı bulunamayan bir soru vardı. Neden ben Aras'ın iyileşmesini, düzelmesini istiyordum? Ah, aptal merhamet, aptal vicdan;hiç susmayı bilmezlerdi.

     Genelleme olarak Aras ile ilgili her şey ilk önce kafamı, sonra midemi ve en son görüşümü bulandırdığında artık bunlardan uzaklaşmam gerektiğine karar vermiştim. Bu yüzden tüm bu düşünceleri beynimin kapılarından geri çıkarttım ve yüzlerine kapıyı çarpıp, yeniden zili çalışlarını duymamak için hızla başka düşünce arayışına çıktım. Fakat yeni bir düşünce bulmama gerek kalmadan annem ve babam ellerinde küçük bir çantayla hastane odasına giriş yapmıştı. Gözlerim şaşkınlıkla açılıp onlara bakarken, cebimdeki telefonu arayışa çıkmıştım bile. Kotumun cebine sıkışıp kalan telefonu çıkarıp açtığımda bir şaşkınlık dalgasına daha yakalandım. Ziyaretçi saati gelmişti. Kaç saattir öylece oturduğum da bir sonuca ulaşmıştı. Ayrıca Aras'ın kaç saattir ortalıklarda olmadığı da.

     "Aras nerede?"dedi annem direkt kapıdan girer girmez. Babamsa, içinde muhtemelen benim giysilerimin olduğu küçü bavul tarzı lacivert çantayı yerleştirecek bir yer arayışındaydı. Açıkçası, annemin kapıdan girer girmez direkt Aras'ı sorması gıcığıma gitmişti ve içimden 'Kaçtı, artık geri gelmeyecek.'diye haykırmak gelsede, omuz silkerek bilmediğimi ima etmeye çalıştım.

Beni Sevdiğin Sürece (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin