DY(T) 9

168 23 1
                                    

Karşımda duruyordu, tam karşımda! Tek gözü hala aynı mavilikteydi ve diğer gözünün intikamını almaya geldiğini biliyordum.

"Mert? Ah... Canım arkadaşım. Seni ne kada- Ahhh!" boğazımdan tutup içeri iteklemişti. Kapıyı havalı bir şekilde ayağıyla itekledikten sonra beni koltuğa fırlattı. Boğazımdan yukarıya, yemek borumu yakan mide asidim yükseldi. 

"Tek kelime etme aptal. Senden hakkım olanı almaya geldim. Konunun kapanmadığından sana bahsetmiştim. Şimdi sadece çeneni kapat ve işin iyi yanına bak: Seni Özledim." Kalbimde hala aynı etkiyi bırakıyordu. O kim mi? İlk aşkım -aslında aşk denilemez, sadece hoşlantı- , ilk ve son... Ve lanet olsun ki bunu kullanmayı çok iyi biliyordu. 

Dört Yıl Önce...

"Mert? Hoşgeldin. Geçsene içeri." dedim. Geldiği için mutluluktan ölecektim.

"Hoşbuldum Aslı." dedi mutsuzca ve içeri geçti. 

"Hey, iyi misin? Neden yüzün asık?" dedim suratım düşerken. Onu seviyordum, kabullenmem zor olsa da.

"İyiyim ben, bir şeyim yok." dedi kabaca. Umursamadan koltuğa oturdum ve devam ettim, onun yanında yüzsüzleşiyordum mal gibi.

"Bir şeyler içmek ister misin? Marketten çilekli süt almıştım sen geleceksin diye. Dur da getireyim." dedim. Çıkmıyorduk ama onunla ilgili her şeyi ezbere biliyordum. Tam koltuktan kalkmaya hazırlanıyordum ki bileğimden tuttuğu gibi beni koltuğa tekrar oturttu.

"Benimle çıkar mısın?" dediğinde kalbimin durduğunu sandım. 

"Seni seviyorum." dedi. Allahım, kalbim neden göğüs kafesimi parçalıyor? 

"Ş-şey. Belki..... olab-. Hayır, hayır. Olmaz. İstemiyorum. Ü-üzgünüm." dediğim gibi hızla kapıdan çıktım. İyi ki evde kimse yoktu. Kısa ceketime iyice sarınırken havanın bu kadar soğuk olmasına lanet ettim. Onu evimde tek başına bırakmıştım. Peşimde adımlarını duyduğumda koşmaya başladım. 

"Aslı! Üzgünüm. Bak, tekrar dost olabiliriz! Hey! Kime diyorum?!" dediği, gibi kolumu tutup beni kendine çevirdi. Onun gözlerine bakmamaya dikkat ediyordum. Çünkü bakarsam karşı gelemezdim. Benden uzaklaşmasını beklerken yaklaştı ve bir anda burnumu öptü? N'oluyor ya?

"Bak, Mert. Sen benim için bir dosttan fazlası olam-" 

"Biliyorum."

"N-neyi?"

"Sen de beni seviyorsun. Lütfen Aslı."

"H-hayır be! Ne sevmesi! Salak! Sen benim kimseyi sevemeyeceğimi öğrenemedin mi?"

"Aslı, uzatma. Benimle çıkacak mısın?"

"Hayır."

"Saçmalama!"

"Ne diyorsun be? Asıl sen saçmalama! Çıkmayacağım lan, zorla mı?"

"Evet, zorla!" dediği gibi beni kolumdan tutup yola çıkarttı ve gelen ilk taksiye binip salak saçma bir adres söyledi. Kaçmaya çalıştım ama öyle bir sıkı tutuyordu ki beceremedim. 

~~

"Evet, ne yiyoruz?" dedi. Bizi deniz kenarında bir balıkçıya getirmişti. Suratımı asıp kollarımı göğsümde birleştirdim. 

"Hadi ama, yapma. Burdan sonra lunaparka gideceğiz." dedi. Ben lunaparkı sevmezdim ki! Surat asmaya devam ettim. O sırada garson geldi. Ne konuştuklarını dinlemiyordum. İstesem şuan gidebilirdim ama yolu bilmiyordum. Saçmalamamak adına oturmayı seçtim. Kısa sürede önümüze birer tabak balık ekmek geldi. 

"Yemiyor musun?" deyince sinirle omuz silktim. Yemeğini bırakıp yanıma geldi. Kolumdan çekeleyerek yine bir taksiye bindirdi. Burnundan soluyordu. Bu beni de sinir etmişti. Onu artık sevmiyorum diye bir şey dememi beklemeyin; onu hala seviyordum. 

Kısa sürede gelmiştik nereye ise. Beni kolumdan tutmak için elini uzattığı sırada hızla elimi çektim ve

"Kendim yürürüm." dedim. O önde, ben arkada yürümeye başladık. Sonunda bir kapının önüne vardığımızda kapıyı açtı.

O-oha!! 

İçeride bir adam en az on kişiye işkence çektiriyordu. 

"İşte baba! Getirdim onu..."

"Tamam. İlacı içir ve yatır sedyeye..." dediği an koşmaya başladım. Arkama bakmadan koşuyordum. Nasıl bir şeye bulaşmıştım ben öyle? 

 "Hey! Aslı, bekle..." diyerek peşimden geliyordu. Telefonumu yokladım. Ceketimin cebindeydi. Şanslıyım. Diye geçirdim içimden. Hemen cebimden çıkardım önce GPS'i açtım sonra da Merve'yi aramaya başladım. 

"Efendim Aslı?" dedi, arkadaşı Cemre'de kalıyordu. 

"Merve, acilen benim yerimi bul. GPS'i açtım. Lütfen, çabuk ol! Mert....Mert, pislik çıktı. Ölürsem...onu ve babasını tutuklasınlar!" dedim nefes nefese ve telefonu kapattım. O sırada bir kavak ağacı buldum. Fazla uzundu. Çıkmak için dal aramak aptallık olurdu. İnce gövdesine tutundum ve ayaklarımla kendimi iteklemeye başladım.

Mert benim ağaca çıktığımı görmemişti. Benim izimi kaybettiği an geri döndü. İçimden derince bir nefes verdim. Telefonumu tekrar çıkarttım ve şarjıma baktım. %96'ydı. Gerçekten şanslıydım. 

 O sırada Merve aradı. 

"Aslı. Yerini buldum. Annemlere haber verdim. Telefonum şuan konuşmayı kaydediyor. Onlar olduğunu kanıtlamalısın. Oraya bir ekip geliyor. Uzun zamandır aranan biri varmış. Umarım onlardır." dediğinde rahatladım. Ama kısa sürdü. Çünkü Mert ağaca tırmanıyordu. İyi de sen ne ara beni buldun?

"Aslı, Mert benim olduğum ağacı buldu. Şimdi oraya tırmanıyor. Ben ağaçtan atlayacağım. Bir süre daha koşarım. Acele edin." dedim. Telefonu kapattım ve aşağı atladım. Zaten fazla yüksekte değildim ama yine de ayağım zonkluyordu.

 Koşmaya başladım. Nefesim kesildi. Bir süre durdum. Arkamdan bağırıyordu. Sesi uzaktı.

"Aslı, lütfen. Bak, bekle. Off! Seni buluyum var yaa!!"

Yine de koşmaya devam ettim. Bir süre sonra bşım döndü ve gözümün önüne bir perde indi. Ardından 

"Seni buldum." dedi neşeli sesi.

~~

Uyandığımda beyaz bir odadaydım. Hastane kokuyordu. Kurtuldum mu? Yoksa? Hemen ellerimle vücudumu kontrol ettim. Kendi kıyafetlerim vardı. Kafamı kaldırdım. Koluma serum bağlıydı. Normal bir hastane odasıydı burası sanırım? 

O sırada içeriye Merve, annem, babam girdiler. Arkalarından da Mert? Onun burada ne işi vardı? Merve soru soran bakışlarımı fark etmiş olmalı ki 

"Bakma öyle Aslı. Mert bir şey yapmadı." deyince ağzım bir karış açıldı. Merve'nin dediğine değil. Mert...Onun tek gözü? Yoktu...O masmavi gözü yoktu. 

"Aslı, seni babama teslim edemediğim için babam bana bunu yaptı. Kendini suçlama. Bu babamın suçu..." dedi buruk bir sesle. Tabii ki kendimi suçlamayacaktım! Bana bunları anlatabilirdi. 

~~

Eve geldiğimizde odama çıktım. Kıyafetlerimi çıkartmak üzereyken kapı tıklatıldı. 

"Gel?" dedim sorar biçimde. Kimse kapımı çalmazdı bizim evde. Mert hariç.

"Aslı?"

"Efendim?"

"Bu konunun burada kapandığını sanmıyorsun değil mi?"

Şimdi...

 "Benden hala etkileniyorsun, haksız mıyım? Senin için eşsiz olduğumu biliyorum. Sen de benim için öylesin. İntikamımdan sen de memnun kalacaksın." dediğinde ürperdiğimi hissettim.

NOT: Arkadaşlar, vote ve yorum yaparsanız bu yazarı sevindirirsiniz :) Hikayenin gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum :)

Diğer Yaşam (TOKYO)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin