DY(T) 8

202 24 4
                                    

Gözlerimi açtığımda her türlü patlayıcının bulunduğu bir odadaydım. Mühimmat deposu gibi bir yerdi burası. Konuşma sesleri geliyordu ancak sesi çıkartamıyordum. Ayağa kalktığımda kolumda ağır bir sancı hissedip minik bir çığlık attım. Olamaz! Sağ dirseğimin tamamı kan içindeydi ve bir bıçak -muhtemelen çakı- saplıydı. Ne?! Dirseğime çakı mı saplıydı?!

''Ooo. Küçük hanım uyanmışlar?'' Tanıdık sesle irkilip arkamı döndüm ve olduğum yere çivilendim. Merve?! Nasıl?!

Merve'ye doğru birkaç adım attım. Temkinli ama kararlı basıyordum. Berkay, Jennery ve Kaya ise Merve'nin arkasında durmuş beni seyrediyorlardı. Hayır, bu imkansız değil mi? Merve'nin o piknikte giydiği kıyafeti üzerindeydi. Kendi üzerime baktım korku ve endişeyle. Bingo! Bana da aynı kıyafetlerimi giydirmişlerdi. İyi ama bunu nasıl yapmışlardı ve ben ne kadar süredir uyuyordum?

O sırada arkadan biri çekiştirdi ve 'Koş' diye bağırdı. 

"Elif?!" dedi Kaya. Yok artık? Arkamı döndüm ve Elif'i gördüm. Durun, bayılacağım. Elif beni çekiştirerek tekrar 'Koş!' dedi. Onu dinleyip dinmemekte kararsızdım ama arkadan Merve de aynı şeyi deyince hızla oradan uzaklaştık. Deponun çıkışında bir araba vardı. Elif sürücü koltuğuna, ben de yanına geçtim ve karanlık ormada yol aldık. Bir süre sonra duruk ve Elif bana dönüp

"Neden hiçbir şey sormuyorsun?" dedi.

"Ne sormalıyım ki?" deyiverdim. Sonra da ekledim.

"Haa! Sen nasıl yaşıyorsun? Jennery seni öldürmedi mi?" 

"Öyle sandı. Ama ölmedim. Bir şekilde oradan kaçtım ve Kaya'yı aradım. Ama o beni Jennery'nin öldürdüğünü bilse de onunla ittifak kurdu. senin bir suçun yoktu değil mi? Ama seninle uğraştı. Şimdi de Jenneri de Kaya da cezalarını çekecek. Bu arada istersen araya şu mal sevg-"

"Hey, o benim sevgilim değil!" diye çıkıştım. 

"Cidden mi? Tüm söylediklerimden sadece bunu mu çıkradın?" deyince

"Şaşırmadım ki bu anlattıklarına, artık tüm action yaşmım haline geldi." dedim.

"Doğru." dedi çarseizce va alt dudağını sarkıtarak. Konuyu dağıtmak için

"Eee? Plan nedir?" dedim ve Elif kolumu pansuman yaparken  planı anlattı. 

İşte şimdi bittiniz.

~~

"Hadi bee! Ne kamuflajmış arkadaş!" diye çıkışan Elif'i takmadım ve şapkamı kafama geçirdim.

"Tamaaam! Hadi başlayalım!" dedim. Şu an Call Of Duty oynuyor gibi hissediyordum. Elimde bir sniper eksikti ki zaten gerek yoktu. Hey, elimde bir 'Dragunov' vardı! Tamam sakinim. Oyunda da zaten keskin nişancıydım. Burada da yapabilirim. Bunları nereden mi bulduk? Elif hemen arkadaş edinmiş. O arkadaş da şans eseri (!) silah satıyormuş. Ah! Planı anlatmadım değil mi?

İlk olarak ben Berkay'ın bacağına ateş edeceğim, sonra da Elif Kaya'nın bacağına ateş edecek. İkisi kıvranırken biz de Merve'yi alıp gideceğiz. Jennery mi? O zaten bizde! Arabada bağlı bir şekilde oturuyor. Yazık ya, kız çok saf. Bir de bana saf diyorlar. Telefondan kedi sesi açtık. Kediye geldiğinde de yakaldık. Bu kadar. 

Tahta kapıyı ayağımla tekmeledim ve içeri daldık. Ha? Ahsjkahjsss! Uyuyorlar! Evet! Hem Berkay hem de Kaya uyuyor! Tamam, gülmeyeceğim. Ajahjaajsk. Lan! Gülmeyim diye domuz da oldum! Hızla Merve'yi çözüp arabaya koşturduk. Jennery'yi arabadan atıp kaldığımız eve gittik. Burası şehir gibi bir yerdi. Sanırım bayıldıktan sonra adam akıllı bir yere gelmiştik. Burası Japonya'nın ufak şehirlerinden birisi de olabilridi çünkü tüm tabelalar Japoncaydı. Merve de gayet iyiydi. Hiçbir şey yapmaışlardı anlaşılan. Eve geldiğimizde arabadan indik. Tam o sırada bir avuç sarhoş adam geldi yanımıza ve 

"Bu gece boş musunuz?"

"Off, şu kızıl iyimiş."

"Bizimle takılmaya ne dersiniz?" gibi cümlelerin kelimlerini ağızlarında yuvarlaya yuvarlaya söylemişlerdi. 

"Hı-hı. Eveeet, haklısınız. Siz gidin, biz az sonra geliyoruz." gibi şeyler söyledik ve çocuk kandırır gibi onları yolladık. 

Eve girdiğimizde ışıkları açtım ve mutfağa gidip bir bardak su içtim. Sonra kızlara "Ben duş alacağım. Banyoda işiniz varsa halledin." dedim. İşleri bitene kadar TV izledim. Zaten doğru dürüst bir şey yoktu. Ev gayet güzel döşenmişti. Bina dışarıdan eski dursa da içi tamamen yepyeniydi. Tivibu bile vardı! Herhangi bi film izlemek için sinem abölümünü açtım ve filmleri görünce kusma isteği duydum: The Notebook, Grinin Elli Tonu, 50 İlk Öpücük, Kasımda Aşk Başkadır... 

Meğer Romantik kategorisindeymişim. Hemen komediye  daldım ve Jim Jerry'nin filmi Grinç'i açtım. Cidden komediydi yani. En sonunda da Grinç 'Yardım edin! Hissediyorum!' diye bağırıyordu. Neyi hissediyorsun diyeceğim olmayacak. Kalbinde sızı hissediyor adam! Kalbi eriyor! Akjskjdhak! Tamam. Sakinim. 

O sırada Merve yanıma geldi ve "Hadi yap banyonu. Bizim işimiz bitti." deyince fesatlaşıp

"Nasıl yani? Yoksa siz lez-" kafam fırlatılan yastıkla dengemi kaybedip yere düştüğüm sırada Elif ve Merve "Headshot!!" diye bağırmakla meşguldüler. 

"Bakıyorum da çok iyi anlaşıyorsunuz?" dedim elimle yastık gelen yeri ovuştururken.

"Tabii, ne sandın? Biz yıllardır kankayız" deyip göz kırptı Elif.

"İyi be! Ne haliniz varsa görün. Ben bıcı bıcı yapacağım!" dedim ve odama gittim. Bornozumu alıp banyoya yürdüm. Tam suyu açmıştım ki "Biz markete çıkıyoruz. Evde hiçbir şey yok! Onları alıp geleceğiz!" diyen Elife 'tamam' deyip duşakabinin kapağını kapattım. Kısa bir duşun ardından bornozumu sarındım ve odama gittim. Tam üstümü giyinecekken kapı çaldı. Umursamadan üstümü giyindim ve kolumdaki pansumanı yeniledim. Kapı hala çalıyordu. Ne inatçıydı gelen kişi? Koşarak kapıya gittim ve kapıyı açtım.

Karşımda duruyordu. Tam karşımda! Tek gözü hala aynı mavilikteydi ve diğer gözünün intikamını almaya geldiğini biliyordum.

Diğer Yaşam (TOKYO)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin