THIRTY%

7.2K 697 728
                                    

#Park Jimin
Sonsuzluk tarif edilemeyecek bir süreydi, vampirliğin beraberinde getirdiği asla bitmeyecek yaşamda da bunu anlamıştım.

Yaşlanmıyordum, en azından bedenen.

"Selam, Jimin."

Elimdeki kan kadehinden kafamı kaldırmadan gülümsedim.
Bay Lee, yani Siwon. Uzun zaman olmuştu, Jungkook'un ölümü değil; Yeri ile Aima'yı terk ettiğimizden beri o herifi görmemiştim.

Jungkook'un ölümünün ardından onun yerine Taeyeon'u geçirdiğini duymuştum. Ama ne kadar etkili olabilirdi ki? Jungkook olmayınca eski güçlerini de kaybetmişlerdi zaten. Şu an otoriter bir güç yoktu, herkes birbirine girmişti. Ama umrumda değildi dürüst olmak gerekirse.

"Ölmemişsin."

"Ah, ilk söylediğin bu mu?"

"Evet, ölmemiş olman hoşuma gitmedi."

"Açık sözlüsün, hep olduğu gibi."

Cevap vermeyip kan kadehimden bir yudum daha aldım.
Jungkook öldüğünden beri onu ilk görüşümdü.

Bir anda kan kadehi elimden düştü ve kırmızı sıvı yere yayıldı.
Dengemi kaybediyor gibi hissettim, ne oluyordu?

"Jimin?"

Cevap veremedim çünkü dünyam dönüyordu, hayır ben bu hissi biliyordum. Ve bu birkaç kez daha olmuştu.
İtiraf etmek istemesem de , bu Jungkook ile aramda oluşan doğal bağdan ortaya çıkan bir şeydi.
Ben neden ölmüş birisinin varlığını hissediyordum?

"Sorun ne Jimin?"

Kemik kırılma sesi.
Ve yere yığılan Siwon.

Titreyerek birkaç adım geriye gittim.

"J-Jungkook?"

Yıllar sonra ona sesli bir şekilde seslenmek tuhaf hissettirmişti.
Varlığını hissediyordum, ben onu hissediyordum o buradaydı.
Yoksa deliriyor muydum?

"Arkanı dön sevgilim."

Ve o ses.
İlahi güzellikteki erkeksi sesi, yıllardır özlediğim sesi ve o ; dünyanın en güzel sesi.
Put gibi durarak ona döndüm, ne tepki vereceğimi bilemiyordum ama göz yaşlarım benden kopmuşlardı bile.

"Jun... Jungkook?"

"Benim."

Nefes almayı son anda hatırlayıp korkarak elimi yüzünde gezdirdim. Dokununca kaybolacakmış gibi hissediyordum. Elim kusursuz yüz hatlarında gezinirken elimi tuttu da avuç içime dudaklarını bastırdı.
Tanrı şahidim olsun o an ölebilirdim, ve Tanrı şahidim olsun ; o an yaşadığımı hissettim.

"S-sen..."

"Yaşıyorum, yaşıyordum. Anlatacağım her şeyi."

Avuç içime bir öpücük daha kondurdu.

"Ama önce bir seveyim seni."

Cevap vermeme fırsat vermeden kiraz dudaklarını benimkilerle buluşturdu.
Elimi alışkanlık olarak ensesinde konumlandırdım ve iyice kendime çektim onu, uyuşturucu etkisi yaratan dudaklarını bırakmak istemiyordum.
Nasıl yaşadığı hakkında hiçbir fikrim olmasa da şu an tek umursadığım yaşıyor olmasıydı.

Canlıydı, Jeon Jungkook yaşıyordu!
Sevgilimi öldürmemiştim.

"Aşkım."

Tek nefeste söyledi, tekrar buluşturdum dudaklarımızı. Dillerimiz birbirlerini ezbere bulduklarında bir yandan belimi tam kavrayan ellerini belimde gezdiriyordu.
Doyamadığım dudaklarını saatlerce öptüm , belki beş saat boyunca yağan karın altında soluksuz sevişti dudaklarımız.



Aima 血液 |jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin