~8~

292 11 15
                                    

Bölüm Parçası: Dark In My Imagination - Of Verona

Hastaneden ertesi gün sabaha karşı taburcu edildim. Yere basmam kessinlikle yasaktı. Bir hafta yatakta istirahat etmem gerekiyordu. Bileğimin etrafında bandaj sarılıydı. Rahatsız edici bir dokusu beni çileden çıkarıyordu ama bunu kafaya takmak için fazlasıyla yorgundum. İlk gün olduğu için bileğim oldukça hassastı. Ben baygınken bana bir şekilde hastanede duş aldırılmıştım. Temiz olmanın verdiği mutluluk paha biçilmezdi. Hastaneden çıkışım tekerlikli sandalye ile gerçekleşmişti. Emma hemşirenin elinden tekerlekli sandalyeyi kapmıştı ve çıkış kapısına kadar beni o götürmüştü.

Okula gidememek beni üzmüştü çünkü aklımdaki tek planımı gerçekleştiremiyeceğim aşikardı.

Annem ve babam eve kadar sessizliğini korudu. Annem odama girip, bunu yarın konuşacağız şimdi dinlenmelisin diyip odamdan çıkmıştı. Emma yanımda kaldı. Yatağın sol tarafını himayesinin altına aldı. Uyuyo taklidi yaparsam soru yağmurundan kaçabileceğimi umuyordum.

"Fellcity Helena Whitaker, cevaplamanız gereken yüzlerce soru var bilginize." Kalbime ağırlık çöktü. Soruları biliyordum. Kafamı sallamakla yetindim.

"Sen uyur gezer değilsin. Oramın içinde Luke ile ne yapıyordunuz?" Luke ile olduğumu sanıyordu. Bu çok saçmaydı. Ne cevap vericektim?

"Hayır Emma, Luke ile değildim. Tanrı'nın unuttuğu bir yerde, Gece Yürüyenlerin evinde Gölgelerim semptomlarını göstermeye başlayan Heaven'nın odasının zemininde uyandım. Beni az kalsın öldürüyordu. Orda bulunmam yüzünden camlar patladı ve Daphne'nin yaralanmasına yol açtı. Sonra ben ordan kaçtım ve zifiri karanlığa ormanın içine çıplak ayakla daldım. Lanet olasıca yağmur bastırdı. Ayağıma zehirli ayı kapanı kapandı. Ölüye benzeyen Yürüyenler gördüm. Ansızın Luke yoktan var olmuş gibi ortaya çıktı ve beni kurtardı . Sorularımı cevapsız bıraktı. Zaten sende gerisini biliyorsun." Demedim. Bunların hiç birini ona anlatmadım. Anlatamazdım. Yaşananların hiç biri olmamış gibi yaşamaya çalışabilirdim. Belki şansım yaver giderde bir daha onlardan hiç birini görmezdim ve eski hayatıma geri dönerdim.

"Em bana su getirir misin?" Konuyu değiştirmeye ihtiyacım vardı. Başını sallayıp odadan çıktı.

Kafamı yastığa gömdüm. Derin düşüncelerimin içinde kaybolacakken yastıktan bir hışırtı geldi. Yastığı kaldırdım. Dörde katlanmış bir kağıt duruyordu. Kağıdı açmak ile açmamak arasında kaldım. Kaybediceğim bir şey yoktu.

Kağıdı açtım.

Olanları kimseye anlatmamak isteyebilirsin. Anlatsanda inanmıyacaklardır. Sadece yürüyüşe çıktığını söyle soranlara. Yağmur yağmaya başlayıncada ayağın kayıp ayı kapanına girdiğini söylemen yeterli olucaktır. Gerisini gördük. Seni kurtarmaya gelen kişiden uzak durman daha güvenli.

H.

Ağzım açık kalmıştı. Notu yazan Heavendan başka kimse olamazdı. Evimin nerde olduğunu biliyordu. Odama kadar girip bana not bırakmıştı. İstem dışı etrafımı yokladım. Beni izlemişlerdi. Olanların hepsini görmüşlerdi ve bana yardım etmemişlerdi. Luke'a güvenmememi yazmıştı. Luke, Shane ve Emma ile büyümüştüm. Onlar bu hayatta en çok güvendiğim kişilerdi. O kimdi ki kime güvenip güvenemeyeceğimi söylüyordu?

Emma odaya elinde bir bardak su ve iki tane çikolata ile girdi. Birini bana doğru fırlattı. Havada yakaladım. Mavi ambalajın dokusu bile iyi hissetmem için yeterli bir sebep oluşturuyordu.

"Al bakalım su ve çikolata. Enerjini toplaman lazım." Paketi açarken teşekkür ettim. Kısa süren sessizliğin ardından Emma sır verir gibi konuştu.
"Ben senin en yakın arkadaşınım biliyorsun dimi? Bana her şeyi anlatabilirsin. Benden bir şey saklıyor olma düşüncesi beni rahatsız ediyor." O güven dolu sesi geri dönmüştü. Ona her şeyi anlatabileceğimi biliyordum. Anlatsam kimseye söylemezdi ama bunları yüksek sesle dışarı vuramazdım. Nottada kimseye söylemem gerektiği açıkça belirtilmişti ama onun dediğini dinleyecek halim yoktu.

Light WalkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin