sınır; 10 yorum + 10 vote
sınırı biraz arttırdım çünkü bu bölümden sonra bayağı hoş şeyler olacak. kdldndkd
eğer sınıra uzun sürede ulaşamazsak, sınırı geri düşürürüm. :")jaehyun eve zorlukla ulaşabilmişti. eve girer girmez etrafına üşüşen hizmetçileri umursamadan hemen koşarak annesinin odasına gitti. kapıyı çalmadan içeri daldı, annesi masanın başında oturmuş bir kaç kağıda bir şeyler yazıyordu.
"jae, sana önce kapıyı çalmanı söylemiştim," başını kaldırmadan konuştuğunda jaehyun yüzüğü çıkarıp masaya yaklaştı ve yüzüğü masanın üzerine attı.
"bu yüzüğü sana kim verdi, anne? chaeyoung'un babası değil mi?" sesi sinirli çıkmıştı, ama haklıydı da. annesinin ondan sakladığı tüm gerçekleri onun ağzından duyma zamanı çoktan gelmiş, geçiyordu bile.
annesi başını kağıtlardan hızla kaldırdı, yüzünde hem şaşkınlık hemde sinir dolu bir ifade vardı. "bunu nereden çıkardın? bana bu yüzüğü baban verdi."
"bana yalan söyleme!" istemsizce bağırdığında annesinin gerilediğini gördü. "mektuplarını buldum ve okudum."
annesi sonunda güçsüz bir şekilde nefes aldı ve kağıtları bıraktı. titrek bir sesle konuşmaya başladı. "evet, bana o yüzüğü yifan verdi."
jaehyun annesinin bu denli güçsüz kaldığını ilk kez görüyordu. jung sooyeon, soğuk ve sert bir kadındı. dediklerinin tekrarlanmasından hoşlanmaz, her zaman mükemmeli hedeflerdi. bu nedenle üç çocuğuna da çok mesafeli ve soğuk davranmıştı.
"anne.." jaehyun yavaşça annesinin yanına gitti, dizlerinin üzerine çöktü ve çaresiz bir sesle konuşurken kadının ellerini kendi elleri arasına aldı. "bana lütfen gerçeği anlat."
🌃
chaeyoung eve geldiğinde yere çöktü ve nefes alarak yanan göğüsündeki acıyı azaltmaya çalıştı.
jaehyun onun ruh eşiydi.
yüzükleri aynıydı.
babası, annesine vermemişti o yüzüğü.
bir anda, gerçek chaeyoung'a vurdu.
babası, jaehyun'un annesine aşıktı.
hemen ayağa kalkıp babasını odasına gitti, kalbi yine çarpmaya başlarken deli gibi titriyordu. sandalyeye oturduğunda derin nefesler aldı ve çekmeceden mektupları çıkardı. en üstteki ilk başta okuduğu olduğu için onu bir kenara kaldırdı. bütün mektuplar kronolojik bir sıra içerisindeydi.
'12 aralık.
sevgilim,oğlunun adını öğrendim.. jaehyun. isminden bile yakışıklı bir çocuk olacağı belli, hem de.. chae ile aralarında üç gün var.. tuhaf değil mi? seni çok özledim.. ama yanına gelemeyecek olmak beni üzüyor..
seni seviyorum.''16 ocak.
sevgilim,
mektuplarıma cevap yazmıyorsun.. bir şey mi oldu? mektuplar olduğu gibi bana geri dönüyor. umarım iyisindir.
seni seviyorum.'son mektup babası ölmeden tam bir gün önce yazılmıştı. titreyen ellerle mektubu eline alırken, içinde yazan şeylere hazır olmadığını bilmesine rağmen yapmak zorunda olduğunu biliyordu. babasını tanımak ve anlamak için.
'sevgilim,
artık dayanamıyorum. 16 yıl oldu, bana hala bir kez bile cevap yazmadın. eşini gerçekten bu kadar çok mu seviyorsun? peki ya biz? bu kadar mıydı? kalbim çok acıyor, dayanamıyorum. babalık görevimi de artık yapamam.. chae için üzülüyorum ama annesi ona bakacak, buna eminim. benim için hayatın bir anlamı yok, bu yüzden artık ona son vereceğim. bir ip, nefesimi kesip beni bu bok çukurundan kurtaracak.'mektup elinden düşerken bir çığlık attı, nefes alışverişi daralmıştı. gözyaşları görüşünü bulanıklaştırıyor, kalbi her çarpışında inanılmaz bir acıyı salıyordu.
babası intihar etmişti.
bir kez daha çığlık atarak ayağa kalkarken gözlerinin önü kararmıştı. dengesini kaybedip düşerken odaya giren bir kaç insanı ve isminin bağrılışını duydu.
🌃
"anne.." jaehyun yavaşça annesinin yanına gitti, dizlerinin üzerine çöktü ve çaresiz bir sesle konuşurken kadının ellerini kendi elleri arasına aldı. "bana lütfen gerçeği anlat."
annesi başını salladı. "yifan ve ben, lisede tanışmıştık. onu ilk kez bahçede görür görmez ona resmen vurulmuştum. gözüm ondan başkasını görmüyordu, aklımdan bir saniye bile olsun çıkmıyordu. uzaklardan hep onu izlerken bir gün ani bir cesaretle ona beraber dışarı çıkmayı teklif etmiştim. beni geri çevirmesinden o kadar çok korkuyordum ki.. ama etmemişti. nasıl heyecanlıydım.. o geceden sonra ilişkimiz ilerlemişti ve üniversite de evlenmeye karar vermiştik ancak ailelerimiz buna şiddetle karşı çıktı. ben zengin bir ailenin kızıydım, o ise sıradan biriydi. ne kadar dirensek de sonunda ayrılıp başka insanlarla evlendirildik. beraber olmamız için bir umut vardı ancak daha sonra ben ve miyoung aynı anda hamile kaldık. üç gün arayla chae ve sen dünyaya geldiniz. yifan, küçük kızını bırakmayı reddetti ve bana tek bir mektup gönderip iletişimi kopardı. sonra... intihar etti.. bu yüzden chaeyoung'tan nefret ediyordum.. yifan'ı benden aldı.. eğer o olmasaydı, sen, ben ve o mutlu bir aile olabilirdik.." sözlerini bitirdiğinde hıçkırarak ağlarken jaehyun şaşkın bir şekilde annesini izledi.
"sen.. bu nedenle beni tehdit ettin," jaehyun'un gözlerinde dehşete düşmüş bir bakışla ayağa kalktı. "bu yüzden eğer ona kötü davranmamı istedin.."
annesi gözlerini sildi ve oğluna baktı. "özür dilerim, oğlum.. şimdi gerçeği öğrendiğine göre git ve o kızla konuş. artık bunu daha fazla yapmanı isteyemem.."
🌃
chaeyoung gözünü tekrar açtığında hastanedeydi. neden burada olduğunu düşünürken her şey aklına geldi. ani bir şekilde doğrulurken omuzlarına konan ellerle durdu.
"burada kalmalısın, chae.." jaehyun yumuşak bir ses tonuyla konuşup kızı geri yatırdı.
chaeyoung bir kez daha ağlamaya başladığında alnına bir öpücük bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all night • jaehyun x rosè
Fanfictionaralarındaki gereksiz nefret, onları birbirine bağlamıştı. [#jaerose 1.]