•22•

2.2K 124 26
                                    

Yorgundum!

Hatırladığım ve bildiğim tek şey bu, yorgunum hemde çok. Hissettiğim tek şey sol elimi avucunun içine almış başka bir elin güven verircesine elimi sıkması.

Karanlığın içinden duyduğum bazı kelimeler bana ulaşıyordu. Önce ne olduğunu anlamadığım tuhaf sesler yavaş yavaş anlam kazanıyordu ve bana tek bir şey diyordu,

Uyan!

Emrine uydum ve yavaşca gözlerimi açtım. Artık vücudumu hissedebiliyordum ama gözlerim bulanık görüyordu başımda eğilmiş üç silueti seçebildim ve gözlerimi bir kaç kere kırpıştırdım. Görüşüm netleştirken yatağın yanında oturmuş Caner'i, onun yanında duran Jamie'i ve yatağın diğer yanında duran başka bir adamı seçebildim. Adam önce bana baktı ardından kafasını Jamie'e çevirdi ve ağır otoriter sesiyle konuştu:

-Zamanı geldi artık mühürü kırmalıyız, dediği şeyi idrak edemezken yanan gözlerimi yorgunlukla tekrar kapattım. Ve Jamie'nin sesini duydum:

-Bunu kaldırabilir mi, dedi kısa bir sessizliğin ardından adım sesleri duyuldu ve kesildi yine aynı sert sesli adam konuştu:

-Şu an gücünün zirvesinde mühürü kırmamız için en doğru zaman aksi takdirde bunu kaldıramayabilir, dedi ve ardından duyulan iki kişinin adım sesiyle kapı kapandı. Yavaşça gözlerimi açtım yanımda bana şefkatle bakan Caner'i gördüm. Bana gülümsedi ve elimi hafif bit şekilde sıktı. Yavaşça yataktan doğruldum ve başımı arkamdaki duvara yasladım. Bakışlarımı ona sabitledim ve sorularımı sıraladım:

-Bir bana ne oldu, iki ben neredeyim, üç o adam kim ve dört şu mühür şeyi de ne tanrı aşkına, diye hızlıca konuştum Caner bu halime güldü ve sorularımı cevaplamaya başladı:

-Bir Scott ile buluşunca ani bir güç patlaması yaşadığını düşünüyoruz, iki şu an Talto Kilisesindeyiz yani kasabanın adı öyle, üç o adam Malachi'ydi ve dört mühür ne onu bende bilmiyorum, diye yavaşca konuştu ve elini çekip ayağa kalktı odada yavaşca ilerlerken bu sefer o sorularını sıraladı:

-Bir kendini nasıl hissediyorsun, iki hatırladığın en son şey ne ve üç benim yakışıklı yüzümü unutmadın değil mi, diye konuştu ve son cümlesini tereddütle söyledi bu haline güldüm ve yavaşca sorularını cevapladım:

-Bir gayet iyiyim, iki en son etrafımızda uçan mor ışıkları hatırlıyorum, üçüncü ve en önemli olanı ise yakışıklı yüzünü unutmak mümkün değil, dedim yanıma geldi ve bana sarıldı bende ona sarıldım kafasını boynuma gömdü ve derin bir nefes aldı bende aynı işlemi yaptım. Onun kendine has bir kokusu vardı sıradan bir parfüm veya başka bir şey değildi. Böyle yağmurdan sonraki toprak kokusu kadar mükemmeldi ve oje kokusu kadar bağımlılık yapıyordu ama ikiside değildi. Yeni alınmış bir kitap kokusu kadar güzeldi. Ve bana huzur veriyordu.

-Sana bir şey olacak diye çok korktum, dedi fısıltıyla ve geri çekildi. Gözlerime bakarken bende aynısını yapıyordum ama açılan kapıyla yanımdan kalkıp ayakta durdu. Kapıda bana bakan Jamie hızla yanıma gelip bana sarıldı aynı hızla geri çekildi. Yüzü ciddi bir hal alırken konuştu:

-İyi olduğuna göre artık mührü kırabiliriz.

(.)(.)(.)(.)(.)

Odada yuvarlak bir masada oturmuşken yeni kişilerde gözlerimi gezdirdim.

Teresa Lovegood
İngiliz, safkan bir büyücü ve Scott'un yakın arkadaşı olduğunu duydum.
Açık kahve saçları, mavi gözleri ve beyaz teni mükemmel bir uyum içindeydi yaklaşık 1.75 boyu vardı ve kız çok güzeldi.

Daniel Auton
İngiliz safkan bir büyücü, kahverengi kıvırcık saçları ve kahverengi gözleri vardı. Buğday tenliydi ve yaklaşık 1.85 boyu vardı gerçekten sempatik duruyordu. Bu çocukla iyi anlaşabileceğimizi düşünüyordum.

POSEİDON'UN KIZI (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin